Çocukluk çağı hastalığı olduğu düşünülen ekzema, yüzde 10 oranında yetişkinlerin de problemi. Hastalığın sebep olduğu şiddetli kaşıntı, sosyal hayatta başarısızlıklara ve depresyona yol açıyor.
Atopik dermatit (ekzema), deri kuruluğu, kaşıntı ve tekrarlayan deri döküntüleri ile seyreden kronik bir hastalıktır. En sık bebeklik ve çocukluk döneminde görülmekle birlikte erişkin dönemde de ortaya çıkabiliyor. Çoğu zaman genetik yatkınlığı olan bireyler bu hastalığı yaşıyor. Atopik dermatitli kişilerin aile bireylerinde sıklıkla atopik dermatit, astım, saman nezlesi, alerjik konjunktivit ya da besin alerjisi gibi alerjik hastalıkların ihtimali çok yüksek. Öte yandan atopik dermatit bulaşıcı bir hastalık değil. Atopik dermatiti olan bireylerde alerjik astım, saman nezlesi, alerjik konjunktivit, besin alerjisi, kurdeşen gibi hastalıklar daha sık görülebiliyor. Buna ek olarak kaygı bozukluğu, depresyon gibi psikolojik sorunlar da daha sık ortaya çıkıyor.
Atopik dermatit, yaşa göre vücudun farklı bölgelerine yerleşiyor
Atopik dermatitin hastaların yaşına göre değişiklik vücut bölgelerinde yerleşebildiğini ifade eden Dermatoimmünoloji ve Alerji Derneği Başkan Yardımcısı, Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Başak Yalçın şunları söyledi: “Bebeklik döneminde en sık yanaklara, saçlı deriye, kol-bacakların dış yüzlerine ve bazen gövdeye yerleşiyor. Çocuklarda kıvrım bölgelerine, el ve ayaklara, boyuna, bileklere, dudaklara, kulak memesine ve göz çevresine yerleşiyor. Erişkinde ise eller, kıvrım bölgeleri, meme başı, genital bölge, boyun ve başta göz kapakları olmak üzere yüze yerleşiyor.”
Adölesanlarda atopik dermatit prevalansı ülkelere göre değişiklik gösteriyor
Adölesan çağ dediğimiz 12-18 yaş arasında atopik dermatit prevalansının değişik ülkelerde değişik oranlarda bildirildiğinin altını çizen Prof. Yalçın “Dünya üzerindeki sıklığı yüzde 2,5-29,5 gibi geniş bir aralıkta. Ama genel olarak toplumda görülme sıklığının yüzde 15 civarında olduğu düşünülüyor. Bu olguların yüzde 5 ile 12’sinde hastalık şiddetlidir. Ülkemizde ise adölesan döneminde tespit edilen prevalans da yüzde 18,2. Değişik şiddet skalalarına göre bunun yüzde 6,5-12,2’sini şiddetli atopik dermatit oluşturuyor. Erişkinde atopik dermatit (ekzema) eller, kıvrım bölgeleri, meme başı, genital bölge, boyun ve başta göz kapakları olmak üzere yüze yerleşiyor” dedi.
Hastaların psikolojik destek alması gerekiyor
Hastaların en fazla rahatsız oldukları durumun kaşıntı ve kaşıntıya bağlı uykusuzluk olduğunu da sözlerine ekleyen Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Başak Yalçın: “Bu iki problem, kişilerin hem sosyal hem de okul ve iş gibi profesyonel hayatlarını son derece olumsuz etkiliyor. Hastalarda depresyon, kaygı bozukluğu gibi psikolojik bazı sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor. Buna ek olarak deride gözüken ekzema ve çocuğun sürekli kaşınması, çocuğun akranları tarafından dışlanmasına ve yalnızlaştırılmasına neden olabiliyor. Bu nedenle atopik dermatitli bir çocuğa sahip ebeveynlerin hastalığı ciddiye alması gerekiyor. Hastalıkla baş etme ve tedavileri uygulama konusunda çocuklarına destek vermesi çok önemli. Hem çocuk hem de erişkin hastalarda sosyal ortamlarda kaşınmak ve görünür ekzemalara sahip olmak dışlanmak için bir neden olabiliyor. Hastanın kendisi de bu endişelerle kendini toplumdan izole edebiliyor. Bu durum hem depresyon, anksiyete ve bazen intihar düşüncesine kadar varan psikolojik problemlere neden olabilmekle birlikte okul ve iş performanslarını önemli sektelere uğratabiliyor. Bu nedenle çoğu zaman bu hastaların uygun psikolojik destek alması gerekiyor.”
“Kronik bir hastalık olan atopik dermatit asla bulaşıcı bir hastalık değil”
“Atopik dermatit bir deri hastalığı. Bu nedenle hastaların dermatologlara başvurması doğru tanı ve tedavi açısından önemli” diyen Prof. Dr. Başak Yalçın tedaviye yönelik şunları söyledi: “Tedavi, hastalığın şiddetine göre değişik şekillerde yapılabiliyor. Hastalığın şiddeti ne olursa olsun derinin uygun şekilde nemlendirilmesi, tedavinin asla ihmal edilmemesi gereken bir basamağı. Buna ek olarak hafif hastalıkta genellikle dıştan uygulanan krem, pomad, losyon gibi tedaviler kullanılıyor. Daha şiddetli hastalıkta bağışıklık sistemini baskılayarak hastalığı yatıştıran çeşitli hap tedavileri uygulanıyor. Son dönemde orta ve şiddetli hastalığın tedavisinde daha etkin ve gelişmiş tedavi seçenekleri kullanılmaya başlandı ve her gün yenileri kullanıma girmeye devam ediyor. Bu şekilde hastalık daha etkin ve güvenli olarak tedavi edilebilir hale geldi. Kronik bir hastalık olan ekzema bulunan bazı hastalarda yalnızca alevlenme dönemlerinde baskılayıcı tedaviler uygulanması yeterli olabiliyor. Ancak daha şiddetli ve alevlenme dönemleri daha uzun süren hastalarda kesintisiz tedaviler kullanılabiliyor.”