Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ-WHO), yeni coronavirüs aşısının 18 aydan önce piyasaya çıkmayacağını söyledi. Peki tüm küresel çabalara karşın, bir aşının bulunması bu kadar zaman alıyor ?
Oğuz Sezgin/Gerçek Bilim
Çin COVID-19 ya da yeni bilinen adıyla SARS-COV-2 virüsünün tüm RNA sekansını yayınladı. Bu Ocak’ın ilk yarısındaki yaşanan hastalığa işaret ediyordu.
Bu teşvik sayesinde tüm dünyada aşı geliştirme çalışmaları başladı. Queensland Üniversitesi ve ABD ve Avrupa’dan tüm kurumlar aşı geliştirmek için çaba gösteriyorlar. İlk olarak, Ocak ayının sonlarına doğru , Melbourne Doherty Enstitüsü virüsü Çin dışında çoğaltmayı başardı. Böylece dünyanın her yanından araştırmacı için virüsün canlı bir örneğine ulaşma imkanı doğdu.
Bu numuneyi kullanarak araştırmacılar virüsün özelliklerini çok daha iyi anlayarak aşı geliştirebilir. Normalde aşı geliştirme 2 ila 5 yıl sürüyor. Fakat tüm dünyadan araştırmacıların üstün çabası sayesinde aşı geliştirmek çok daha kısa sürecek.
Neden tüm dünya güçlerini birleştirmeli ?
Dünyanın hiçbir yerinden bir kuruluş tek başına bu aşıyı geliştirecek kapasiteye sahip değil. Aşı geliştirmek için bir çok insanın birlikte çalışması gereken aşamalar var.
İlk olarak virüsün konaktaki(insan) karakteristiklerini ve davranışını anlamak zorundayız. Sonra bunu gerçekleştirmek için bir hayvan modeli geliştirmeliyiz.
Sonrasında geliştirilen potansiyel aşıların güvenirliğini göstermeli ve insan vücudundaki hangi immün bileşenlerini tetiklediğini doğru belirlememiz lazım. Ardından hayvan modelini kullanarak potansiyel aşılar klinik hayvanlarda denemeliyiz. Klinik öncesi testi başarıyla geçen aşılar insanlar üzerinde denenerek kapasiteleri görülmelidir. Tüm bunlar genelde salgın alanlarından denenir.
En son olarak aşının güvenirliği ve etkinliği tespit edildikten sonra, gerek regülasyonları geçmesi beklenir. Ayrıca tüm dünyaya sevkiyat öncesi, aşının fiyat-maliyet oranı göz önünde bulundurulur. İşte tüm bu adımlar bir aşının geliştirilmesinde yaşanabilecek potansiyel zorluklardır.
İşte Karşılaşılacak Zorluklara Örnekler
Uluslar arası Epidemik Hazırlık İnovasyonları Koalisyonları ekipleri iki adımda savaşıyor; birinci adımda mevcut virüsün karakteristiklerini belirleniyor, sonra ise potansiyel aşıların klinik öncesi testini gerçekleştiriyor.
Melbourne Doherty Enstitüsü ve diğer enstitüler ise bu eşsiz coronavirüsü izole ederek, bilim insanlarının çalışması için çoğaltarak üretiyor. Tabi virüsler laboratuarda çoğaltılırken, üstün güvenlikli ve steril koşullar altında çalışılıyor.
Sonraki aşamada ise virüs için için doğru biyolojik modeli geliştirme ve doğrulama süreci geliyor. Hayvan modeli sayesinde coronavirüsü insanlarda nasıl bir yol izlediğine dair bilgi ediniliyor.
Daha önce SARS(severe acute respiratory syndrome) üzerinde yapılan testler üzerinde çalışılacak iyi bir temel oluşturdu. SARS 2002-2003 yılları arasında gerçekleşen diğer bir coronavirüs salgınıydı.
SARS için biyolojik model geliştiren bilim insanları yaban gelinciklerini kullanarak , konak kökenini yarasaları tanımladılar.
SARS ve yeni SARS-CoV-2 coronavirüsü % 80-90 arasında aynı genetik kodu kullanıyor. Daha önceki SARS tecrübesine dayanarak,yeni coronavirüs için yaban gelinciği kullanma konusunda iyimser bakış açısı var. Tabi yine de diğer biyolojik modeller de araştırılarak, daha güvenilir veri elde edilecek.
Peki Virüs Mutasyon Geçirirse Aşı İşe Yarayacak Mı?
SARS-CoV-2 virüsünün mutasyon geçirme olasılığı oldukça yüksek. Hayvan virüsü olduğu için ilk olarak hayvana adapte oluyor, sonra insanlara geçiş yapıyor. Başlarda insandan insana geçmiyordu fakat insandan insana geçme aşamasını atladı.
Virüs insanlara bulaşmaya devam ettikçe mutasyon prosesinin bir parçası olarak stabilizasyona giriyor.
Hatta bu mutasyon işlemi dünyanın çeşitli yerlerinde , farklı nedenlerle değişiklik gösterebilir. Bu nüfus yoğunluğuna, enfekte olan kişi sayısına ve virüsün mutasyon geçirmek için ne kadar fırsatı olduğuna bağlı olarak değişiyor. Ayrıca nüfusun daha önceki corona maruziyetinden kaynaklı yatkınlığı da etkileyebilir, aynı mevsimsel değişen influenza gibi. İşte bu nedenle virüsün en son versiyonlarından biri üzerinde çalışarak aşı geliştirmek etkili olma şansını arttırır. Bütün bu iş çok katı kalite ve güvenlik koşulları gerektirir. Küresel bağlayıcı gereksinimler ve elemanların güvenliği sağlanmalıdır.
Zorluklar Bunlarla Bitmiyor
Diğer bir zorluk ise aşı geliştirmek için virüsün proteinlerini üretmektir. Bu proteinler verildiğinde bağışıklık tepkisi yaratılarak, kişinin immün sisteminin gelecekteki enfeksiyona karşı koruması sağlanır.
Çok şükür, viral proteinleri anlamada yaşanan gelişmeler sayesinde , protein yapıları ve fonksiyonları kayda değer bir hızda aydınlatılabiliyor.
İşte bu nedenlerden dolayı ,aşı geliştirmek bir gecede olacak bir iş değil. Her şey planlandığı gibi giderse, aşı daha önce görülmemiş bir hızla geliştirilebilir.
Coronavirüs salgınından çıkarılacak çok ders var. Bilim insanlarının bilgisi ve işbirliği sayesinde coronavirüs aşısı geliştirilecektir.
Kaynak : https://theconversation.com/heres-why-the-who-says-a-coronavirus-vaccine-is-18-months-away-131213
www.gercekbilim.com/coronavirus-asisi-gelistirmek-neden-uzun-sure-18ay/ .