Türkiye Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, şarbonun insandan insana bulaşma ihtimalinin çok düşük olduğunu, deri şarbonunun daha az riskli olduğunu ancak bağırsak ve akciğer şarbonu denilen türlerinin çok daha tehlikeli olduğunu söyledi. Şarbon basilinin solunum yoluyla vücuda girmesiyle akciğer şarbonu oluştuğunu belirten Prof. Dr. Ergönül, “Akciğer şarbonu oldukça tehlikelidir ve 72 saat içinde öldürme riski bulunmaktadır ve biyoterörizm silahı olarak da bilinir. Hatta 11 Eylül saldırılarının ardından ABD’de şarbonlu mektup paniği yaşanmıştı” dedi.
“DERİ ŞARBONU ERKEN TEŞHİS EDİLDİĞİNDE RİSK ÇOK DÜŞÜKTÜR”
Şarbonun 3 türü olduğunu belirten Prof. Dr. Ergönül bunları şöyle sıraladı: “En sık görüleni deri şarbonudur. Risk çok düşüktür ve korkutucu değildir ancak sıkı takip edilmesi gerekir. Antibiyotik tedavisi ile iyileştirilebilir. İnsandan insana bulaşma riski çok düşüktür ve genellikle hayvana temas ile bulaşır ancak şarbonun neden olduğu lezyonlu bölgeye dokunulması ile bulaşabilir. Gastrointestinal ve akciğer şarbonları ise çok risklidir. Gastrointestinal yani bağırsak şarbonları, şarbon bulaşmış etin yenmesi ile bulaşır ancak bunda da bulaşma riski çok düşüktür. Rengi değişmiş, şüphelenilen etlerin yenilmemesi gerekiyor ancak iyi pişen etlerde bakteri yok oluyor. Midede de genellikle mide asidi tarafından yok edilebiliyor. Yine de ciddi bir şekilde takip edilmesi gerekiyor. Akciğer şarbonu ise çok tehlikelidir ve 72 saat içerisinde öldürme riski vardır. Solunum yoluyla şarbon bakterisi vücuda girdiyse acilen tedavi altına alınılması gerekiyor. Bağırsak ve akciğer şarbonlarında mutlaka hastaneye yatış gerekiyor ve damar yoluyla tedaviye başlanması gerekiyor.”
tamamı için kaynağa bakınız