Bilim insanı Doç. Dr. Duygu Sağ, ‘Uluslararası Yükselen Yetenek’ seçildi. Sağ’ın, kanser immünoterapisi üzerine çalışması 275 proje arasından ödüle layık görüldü. Gururumuz olan Sağ, başlıktaki gibi dedi ve gençlere seslendi: Ben yaptıysam siz de yaparsınız. Yeter ki inanın!
‘HEP ÇOK MERAKLIYDIM’
‘HAYALİM GERÇEK OLDU’
“Ortaokula kadar İnegöl’de okudum. Sonra İstanbul Atatürk Fen Lisesi’ne yatılı gittim. 15 yaşımda ailemden ayrıldım. Anket defterlerinde sorarlar ‘Hayalin nedir’ diye. Benimki yurt dışında okumaktı. İnegöl’de, mütevazı bir ailenin çocuğu nasıl yurt dışına gidip eğitim alabilir? Bu hayalime ulaşmak için çok çalıştım. Lisede biyolojiyi keşfettim. Üniversitede de çok idealist bir şekilde sadece 4 tercih yaptım. Önce Hacettepe biyolojiye, sonra yatay geçişle ODTÜ’ye geçtim. Louisville Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden burs almaya hak kazanıp mikrobiyoloji ve immünoloji master/doktora birleşik programı için ABD’ye gittim. 10 yıl orada kaldım.”
‘İDEALİME SARILDIM’
2009’da doktorasını, en başarılı doktora öğrencilerine verilen dekanlık özel ödülünü alarak tamamlayan Sağ, aynı yıl ABD’nin San Diego şehrinde bulunan dünyaca ünlü “La Jolla Alerji ve İmmünoloji Enstitüsü”nde araştırmalara başladı. Burada, kanser immünolojisi üzerine önemli buluşlar yaptı. Duygu Sağ, o dönem hep “Bilim insanı mı olacaksın; aç mı kalacaksın, işletme oku, işin garanti olur” sözleriyle karşılaştı. Ancak idealinden hiç vazgeçmedi.
‘BABAM DA KANSERDİ’
Araştırmalarıyla, Amerikan Kalp Vakfı’ndan doktora araştırma bursu ve çok sayıda prestijli uluslararası ödülün sahibi olan Duygu Sağ, “Ailemde babam, anneannem ve teyzemi kanserden kaybettik. İmmünolojiyi sadece bu yüzden seçmedim ama tabii ki etkisi var” dedi. Doç Dr. Sağ, UNESCO ve L’Oreal tarafından verilen “Uluslararası Yükselen Yetenek” ödülünün anlamını anlattı, Türk kadını ve gençlerine şu mesajı verdi:
‘TORPİLSİZ, DESTEKSİZ…’
TERSİNE BEYİN GÖÇÜ VE BEYİN TRANSFERİ YAPTIM
Doç. Dr. Duygu Sağ, yurt dışında eğitim ve araştırmalarla geçen 10 yılın ardından Türkiye’ye döndü. Şimdi Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi olarak görev yapıyor. Kanserle mücadelede radyoterapi ve kemoterapi dışında kişinin kendi bağışıklık sistemini güçlendirip hastalığı yenmesini amaçlayan immünoterapi alanında çalışmalar yürütüyor. Doç. Dr. Sağ, dönüş hikayesini şöyle anlatıyor:
“Yurt dışına gittiğim ilk gündem beri bir gün döneceğimi düşündüm. Gidişimin hiçbir zaman beyin göçü olmasını istemedim. Bu ülkede doğdum, büyüdüm. Ülkemi de çok seviyorum. Ama zaman ve zemin hazır değildi. Türkiye son yıllarda tersine beyin göçü için büyük ataklar yaptı. Ben de dönebilmek için TÜBİTAK ve AB Marie Curie Projesi’ne başvurdum. Eşim Alman, o da başvurdu. Çünkü sadece Türklere özel bir program değildi. İkimiz de kazanıp Türkiye’ye döndük. Benim ki tersine beyin göçü ama bir de beyin transferi yaptım. Çünkü Alman bilim insanı olan eşimi de getirdim (gülüyor). Amcacım tabii ki ülkeme hizmet. Çalıştığımız İzmir Genom Merkezi dünya standartlarında bir merkez. Kurucusu gurur duyduğumuz hocamız Prof. Dr. Mehmet Öztürk.”
KANSERDEN MUTLAKA KURTULACAĞIZ
Duygu Sağ, ödül aldığı immünoterapi araştırması hakkında da bilgi verdi. “Normalde bizi hastalıklara karşı koruyan, savaşan hücrelerimiz var. Onlar ordumuz, kanser de düşmanımız diyelim. Düşmandan kurtulmak için ordumuzu güçlendirmeliyiz. Bizim yaptığımız şey de ordumuzu güçlendirmek. Bu uzun yıllardır konuşulan bir şey ama 2011’den sonra atağa geçti. Bu kadar yeni olmasına rağmen harika gelişimler söz konusu. En son Amerika’da onaylanan terapide özellikle çocuk kanserlerinde ve lösemide çok başarılı tedavi dönüşleri alınıyor.
Benim araştırmam ise orduyu güçlendirmeye yönelik bir terapi. Bu ordunun içinde asker grupları var. Ben de bir hücre tipine yöneldim. Kanser çok akıllı olduğu için bağışıklık sistemi hücrelerinden kaçıyor ve onları kendini destekleyecek hale getiriyor. Amerika’da yaptığım çalışmayla bulduğum bir proteinin bu hücreleri kanseri destekleyen hücrelerden kanserle savaşan hücrelere dönüştürdüğünü keşfettim. Tabii, ‘Bunu buldum hadi ilaç yapayım’ olmuyor bilimde. Önce nedenini anlamamız, yan etkilerini araştırmanız gerekiyor.
Şimdi bu etkinin moleküler mekanizmasını anlamaya yönelik çalışmalar yapıyorum. Çalışmam mesane ve cilt kanseriydi. Ama çalıştığım hücrelerin rolünün olduğu bilinen temel kanser türleri var. Prostat, meme, yumurtalık bunlar arasında. Özellikle bu hücrelere yoğunlaşmak istiyorum. Ben hedefe yönelik kemoterapilerin gelişmesiyle ve orduyu güçlendirecek immünoterapilerin kullanılmasıyla kanserden bir gün kurtulacağımıza inanıyorum.”