Dirençli epilepsinin ciddi bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Berrin Aktekin, Prof. Dr. Aktekin, tedavinin bu konuda uzmanlaşmış merkezlerde yapılması gerektiğinin altını çizdi. Standart testlerle tanının doğru konmaması durumunda hastaların zaman kaybettiğini söyleyerek doğru tanının önemine işaret etti.
Uzmanlar, Türkiye’de beyin damar hastalıkları ve baş ağrılarından sonra en sık görülen hastalığın epilepsi olduğunu söylüyor. Beynin elektriksel aktivitesindeki anormallik ile karakterize bir hastalık olan epilepsinin yüzde 70 oranında tedavi edilebildiğine dikkat Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Berrin Alptekin, epilepsi hastaların yaklaşık yüzde 30’unda ise dirençli epilepsi görüldüğünü belirterek hastalığın tanı ve tedavisiyle ilgili önemli bilgiler verdi.
POPÜLASYONUNDA YÜZDE 1’İNDE GÖRÜLÜYOR
Epilepsinin beynin elektriksel aktivitesindeki anormallik sonucu ortaya çıkan bir hastalık olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Berrin Aktekin şunları anlattı: “Nöronların aniden anormal deşarj yapması sonucu, o deşarjın hangi bölgeden kaynaklandığı, nereye ve ne hızda yayıldığı bulguları ile klinik belirtileri ortaya çıkıyor. Türkiye’de epilepsi, popülasyonun yaklaşık yüzde 1’inde görülüyor. Beyin damar hastalıkları ve baş ağrılarından sonra en sık görülen hastalık durumunda. Ancak epilepsinin tedavi edilebilen bir hastalık olduğu unutulmamalı. Bugün hastaların yüzde 70’e yakını uygun doz ilaçla tedavisiyle kontrol edilebiliyor. Yüzde 30’luk kısım ise ya hastalığın doğasından kaynaklanan ya da bazılarında bu gün için nedeni tam olarak bilinmeyen nedenlerden dolayı dirençli hale gelebiliyor. Dirençli epilepsi, oldukça önemli ve hayati risk taşıyan bir durum.” dedi.
PATOLOJİ SAPTANAMAZSA HASTALAR 14-15 YIL KAYBEDEBİLİR
Dirençli epilepsi kavramının nöroloji uzmanları açısından da önem taşıyan bir durum olduğunun altını çizen Prof. Dr. Berrin Aktekin, “Dirençli epilepsi kavramının üstünde duruyoruz. Çünkü hastalar, çok kıymetli bir süreyi boşa harcayabiliyor. Uygun ilaç ve doz kombinasyonunda ilaca rağmen nöbet kontrolü sağlanamayan hastalar, dirençli epilepsi hastaları olarak sınıflandırılıyor. Burada altta yatan, tümör, hipokampal skleroz, kortikal displazi gibi standart incelemelerde çok kolay saptanamayacak nedenler olabiliyor. Bu nedenle dirençli epilepsinin, epilepsi kavramında uzmanlaşmış merkezlerde izlenmesi son derece önem taşıyor. Eğer bu yapılmaz ve standart testlerle patoloji saptanamazsa hastalar ilaç denemeleriyle 14-15 yıl gibi bir süreyi kaybedebiliyor. Tedaviyle beyindeki geri dönüşümü zor hasarlanmaların önüne geçebilecekken zaman kaybediliyor. Tanı konduktan sonra da hastalar cerrahi tedaviyle düzelseler bile geçen süreden kaynaklanan zararları telafi etmek kolay olmuyor. Bu nedenle mutlaka epilepsi uzmanlarının olduğu, ileri görüntüleme tekniklerinin ve ileri EEG (Elektroensefalografi=EEG- ) teknikleri (video-EEG gibi) incelemelerinin yapılabildiği Epilepsi Tanı ve Tedavisinde uzman ekiplerin ve tekniklerinin bulunduğu merkezlerde araştırılmaları gerekiyor” ifadelerini kullandı.
YAŞLILARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Bilinenin aksine, ileri yaştaki kişilerde de epilepsi görüldüğüne işaret eden Prof. Dr. Berrin Aktekin, “Birçok ileri yaşta hasta, ‘ileri yaşta epilepsi olur mu’ diye soruyor. Aslında epilepsi en sıklıkla yaşamın iki ayrı döneminde görülüyor. İlk sık dönem yaşamın ilk 16 yılında, çocuklarda görülüyor. Ancak ikinci sıklığını da 65 yaşın üzerindeki kişilerde gösteriyor. Çocukluk çağında ya doğum travmaları nedeniyle veya genetik nedenlerle epilepsiler ortaya çıkabiliyor. İleri yaşlarda ise beyin damar hastalıkları, tümörler, travmalar veya Alzheimer, Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklar nedeniyle epilepsi ortaya çıkabiliyor” diye konuştu.
BU BELİRTİLERE DİKKAT!
Epilepsi ve dirençli epilepsinin belirtileri ile ilgili bilgi veren Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Berrin Aktekin, sözlerine şöyle devam etti:
“Ne yazık ki doktor hastalarımız bile, ancak jeneralize, tonik, klonik (grand mal) nöbet geçirdikleri zaman epilepsi olduklarını anlıyor. Halbuki kısa süreli bilinç değişikliği, davranış anormallikleri, duyusal belirtiler, görme, tat, koku anormallikleri gibi durumlar epilepsinin belirtisi olabilir. Farkında olunmadığı için de çoğu kişi bu evreyi kaçırıyor. Hastalık ilerlediğinde ya da yaralanabilecekleri büyük nöbetler başladıktan sonra doktora başvurabiliyor. Bu nedenle bu belirtilere karşı toplumsal farkındalığı arttırmamız gerekiyor. Epilepsi, eşittir bilinç kaybı olup yere düşüp, ağzından salya gelen, köpüren, kasılan hasta değildir. Çok kısa süreli kasılma, boş bakma, o kişini daha önce hiç göstermediği garip ve anlamsız davranışlar da görülebilir. Ancak bunlar kısa süreli ve geçici belirtilerdir ve bir dakika bile sürmez. O nedenle çok sık olup günlük hayatı etkilemedikçe, çoğu kişi epilepsi ile ilişkisini kuramıyor. Bu nedenle yaşanan bu değişikliklere karşı dikkatli olmak ve zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanını başvurmakta yarar var.”
NÖROLOJİ KLİNİKLERİNDE TEDAVİLER ARAŞTIRILMALI
Hastalığın etiyolojisine göre bazı hastaların, görüldükleri ilk anda ameliyat olabildiklerini söyleyen Prof. Dr. Aktekin, “Tümörlerde olduğu gibi bazı hastalarda epilepsi görüldüğü an ameliyat gerekebiliyor. Ama genel prensip olarak ilk aşamada, öncelikli olarak ilaç tedavisi uygulanıyor. Uygun ilaçla hasta, yüzde 65 civarında nöbetsiz hale getirilebiliyor. Bazı hastaları ise baştan, erken dönemde tanıyabiliyoruz. Uygun ilaca rağmen nöbet kontrolü sağlanamıyor. Onların da daha ileri araştırmalarla, epilepsi uzmanlarının ve ileri görüntüleme tekniklerinin olduğu nöroloji kliniklerinde cerrahi tedavi gibi farklı tedavi seçeneklerinden yarar görüp görmeyeceği araştırılması gerekiyor” diyerek sözlerini sonlandırdı.