W- Onkoloji hastalarının ilaçlarının eczaneden çıkması ve hastanelerden temini uygulamasında başta yaptığınız uyarı-kritikler hala güncelliğini korumakta mıdır?
N.S.- TEİS olarak bu uygulamadan tasarruf edilemeyeceğini hatta birçok soruna yol açacağını ilk günden beri kamuoyuyla paylaştık. Bu süreçte hastanelerden çalınan ilaçlardan tutun da hastaların ilaçlarına ulaşamadıkları gibi birçok sorun yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Hastaneler teşhis koyar ve tedavi yapar, biz eczacılar vatandaşların ilaçlarını karşılar, danışmanlık hizmeti veririz. Hastanelerden ilaçlarımızın verilmesini istemiyoruz. Çünkü hastaneler bu ilaçlara sahip olamamakta, temininde ve hastalara ulaştırılmasında sorunlar yaşanmaktadır. Yaşanan sorunların çözümü için ilacın eczane dışı yollarla temin edilmesi uygulamalarından vazgeçilmesi gerekmektedir.
W- SGK, 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan elektronik imzalı e-reçete sisteminin illere göre oranını yayımlamıştı, bu uygulamanın eczacılara ne gibi faydaları olmuştur?
N.S.– Elektronik imzalı e-reçete sistemiyle, büyük oranda sahte reçetenin önüne geçildi, yazılan reçetelerle ilgili istatistiki bilgi toplanması kolaylaştı, kâğıt israfının önüne geçildi, ilaç okuma hatalarının yüzde yüz giderilmesini sağlandı. İlaç bilgisine ulaşma süresinin kısalması, doktor ve eczacıya vakit kazandırması, kayıt edilebilirlik, sürdürülebilirlik, takip edilebilirlik açısından kullanışlı bir sistem oldu. Genellikle yazılan kâğıt reçeteler acillerde yazılan reçeteler ve majistral ilaç (eczane laboratuvarlarında hazırlanan yapma ilaç) reçeteleridir. Medula sistemine eczanelerimizde en çok hazırlanan 52 adet formül kartının sisteme dahil edilmesi kâğıt reçete sorununu büyük ölçüde çözecektir. TEİS olarak Türkiye genelinde elektronik imzalı e-reçete yazılım oranın yüzde yüze ulaşmasının çok önemli olduğuna inanıyoruz. Ayrıca eczacının ve vatandaşın sorun yaşamaması için Sağlık Uygulama Tebliğinin bir an evvel Medula’ya tam uyarlanması hastalarımıza daha fazla zaman ayırmamızı sağlayacak, yaşanan eczacı mağduriyetlerini de giderecektir.
W- Eczacılardan bazılarının iflas eşiğine geldiği basına yansımakta, üyelerinizin mali krize girme nedenleri nelerdir? Elinizde üyelerinizin kredi borç yüküne ait bir veriniz var mı?
N.S.-2005 Yılından itibaren sosyal güvenlik şemsiyesinin genişlemesine, vatandaşların sosyal güvenlik kurumları aracılığıyla ilaca ulaşmasının kolaylaşmasına ve nüfus artışına rağmen yıllık ilaç harcaması bu artış oranları seviyesinde ya da altında arttığı için ilaç harcamalarında bir önceki yıla göre göreceli bir artış yaşanmış, ancak reel bir artış gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla da eczanelerin iş ve işlem hacmi artmasına rağmen gerçekte ciro bazında reel bir artış olmadığı gibi, 2004 İlaç Fiyat Kararnamesi yüzünden yaşanan kar oranlarındaki düşüş ile Referans Fiyat uygulamasına bağlı olarak raflarında bulunan bedelleri ödenmiş ilaçların fiyatlarındaki düşüş sonrası eczaneler; artan iş yükünün getirdiği maliyete bağlı yatırım ihtiyacına gereksinim duymaları ve ilaç fiyatlarındaki düşüşten doğan farkların karşılanmaması yüzünden sermayelerinde yaşadıkları erime nedeniyle ciddi anlamda ekonomik darboğaza girmişlerdir. Diğer taraftan ekonomik kayıplarını telafi edebilmek için birikimlerini eczanelerine sermaye olarak katan eczacıların birikimlerinin de bitmesi nedeniyle eczacıların kredi kullanımı çok yüksek oranlara çıkmış olup, Türk Eczacıları Birliği Yardımlaşma Sandığı’ndan kredi kullanan eczane sayısı SGK öncesi döneme göre çok fazla artmıştır.
2005 yılından 15 Kasım 2009 tarihine kadar eczacıların yaklaşık %70’i (16 bin 448 eczacı) Türk Eczacıları Birliği Yardımlaşma Sandığı’ndan kredi kullanmıştır.
23 bin anlaşmalı eczanenin 16 bininin (yaklaşık %70’inin) Yardımlaşma Sandığı’na başvurmuş olmasının yanı sıra, eczacıların Yardımlaşma Sandığı dışında borçlarını ödeyebilmek ve faaliyetlerini sürdürebilmek için bankalardan da kredi kullandığı göz önünde bulundurulduğunda, eczanelerin içinde bulunduğu ekonomik bunalımın boyutunun büyüklüğü daha da iyi görülmektedir. Bu yüzden de eczacılara kutu başı meslek hakkı verilmesi artık yaşamsal bir öneme sahip hale gelmiştir.
Eczacıların artık bu finansal yükü taşımaları mümkün değildir.
W- Takipli ilaçlar ve antibiyotik dışındaki her ilaç için hekim reçetesi aranması uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz. Eczacılar bu konuda vatandaş ile sıkıntı yaşamakta mıdır?
N.S.-Ülkemizde nerede ise ilaçların tamamı “reçeteli “ olarak sınıflandırılmıştır. Bu durum hem ilacın kamu maliyesine etkisini yükseltmekte, hem de mevzuatın yanlış yorumlanması nedeniyle neredeyse her ilaç için vatandaştan reçete yazdırması istenerek ilaç ve eczacılık hizmetinde sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır.
Her ilaç için mutlaka reçete istenmesi, hem mevzuata hem de eczanelerin olağan işleyişine aykırıdır.
Bizler eczanelerimizde teşhis ve tedavi uygulayarak “reçetesiz ilaç“ satmıyoruz. Yani; hiçbir eczanede hastalara hipertansiyon tedavisine, ya da diyabet tedavisine başlanılmamakta, bu ve benzeri hiçbir hastalığın teşhisi ve tedavisine yönelik ilaçlar önerilmemektedir. Bizler eczanemize gelen hastanın kullandığı, doktorun kendisine önerdiği ilacı sorunsuz bir şekilde hastalarımıza ulaştırmaktayız ve her zaman da ulaştırmak istiyoruz. Hastalarımızın kullandıkları ilaçları vermek istiyoruz. Diyoruz ki; Kronik hastalarımızın SGK uygulamaları yüzünden ulaşamadığı, kaybettiği, kırdığı yani “ilaçları raporlu veya doktor kontrolünde, doktor tarafından önerilmiş ilaçlarını“ eczanelerimize gelip istediğinde verebilmeliyiz.
W-Eşdeğer ilaçların prospektüslerinde yer alan endikasyonlarının farklı olması geri ödeme açısından sıkıntı yaratmakta mıdır?
N.S.- Sosyal Güvenlik Kurumu bir finans kurumudur ve mali yükünü hafifletmek için önlem arayışındadır. Kurumun birincil önceliği Sosyal Güvenlik ve Sağlık olsa da yapılan uygulamalar reçetelerin karşılanmasını ve dolayısıyla hastaların ilaca erişimini zorlaştırmaktadır. İlaçların geri ödeme koşulları Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ile TEB ile SGK arasında imzalanan protokol hükümlerine bağlıdır. Lakin buna ek olarak SGK ilaç prospektüslerindeki istisnai ifadeleri de değerlendirmeye katarak hem hekimin ilaç tercihini kısıtlamakta hem eczanelerin reçete karşılamasını zorlaştırmakta hem de ne yazık ki vatandaşın ilacına sosyal güvence kapsamında ulaşımına engel olmaktadır. Sizin de belirttiğiniz gibi birbirinin tamamen aynısı olan ilaçların prospektüslerindeki ilgili maddeler firmalarca farklı ifade edildiğinden geri ödeme hükümleri de etkilenmektedir. Birbirinin tamamen aynısı olan iki göz damlasının birini hekim günde 4 saat arayla 6 kez reçete edebilirken, eşdeğeri olan damla sistem tarafından sadece sabah-akşam olmak üzere 2 kez ödenmektedir. Bunun mantıklı bir açıklaması bulunmamaktadır.
O yüzden de bu konuda ilk ve son sözü her zaman Sağlık Bakanlığı’nın söylemesi gerektiğine inanıyoruz.
W- Sn. Başkanım değerli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederiz, esen kalınız.