Üsküdar Üniversitesi Farmakogenetik Laboratuvarı kurucusu merhum Prof. Dr. Tuncel Özden’i anmak amacıyla ikincisi bu yıl düzenlenen “İlaçtan Genetiğe” başlıklı Kişiye Özel Tedavi Paneli’nde psikiyatrik hastalıklarda kişiye özel tedavinin önemi konuşuldu. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 2009 yılında kurulan Farmakogenetik Laboratuvarının ülkemizde bir ilk olduğunu belirterek “Tedaviye dirençli hastalar için bu laboratuvarı kurduk. Bir insanı tedavisiz bırakmanın maliyeti daha pahalıdır. O nedenle en pahalı tedavi etkisiz tedavidir diyoruz. Bu nedenle biz ızdırap içinde tedavi arayan insanlara çare bulmak istiyoruz” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonunda düzenlenen “İlaçtan Genetiğe” başlıklı Kişiye Özel Tedavi Panele merhum Prof. Dr. Tuncel Özden’in eşi Seçkin Özden de katıldı.
Prof. Dr. Tuncel Özden’in anısını yaşatmak istiyoruz
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, açılış konuşmasında hem Farmakogenetik Laboratuvarının kurucusu merhum Prof. Dr. Tuncel Özden’i anmak ve onun anısını yaşatmak hem de farmakogenetik alanındaki yenilikleri güncel hale getirmek ve yenilikleri takip etmeyi amaçladıklarını söyledi.
Tedaviye dirençli hastalar için kuruldu
Üsküdar Üniversitesi’nin 2015 G20 Toplantısına katılan tek üniversite olduğunu belirten ve Ar-Ge odağının beyin araştırmaları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, Farmakogenetik Laboratuvarının kuruluş öyküsünü anlattı. Prof. Dr. Nevzatşunları söyledi: “2013 yılında Obama, Beyin İnisiyatifi Projesi başlattı. Orada şöyle söyledi: ‘Biz genetik bilimlere 1 yatırdık, 147 dolar kazandık. Şimdi de beyin araştırmalarına aynı şekilde yatırım yapacağız ve aynı sonuçları bekliyoruz.’ 2015’te bunu 10 yıllık plana çevirdi. Bu çerçevede nörogenetik ve farmakogenetik ön plana çıktı. Bununla ilgili NASA’nın içerisinde bulunduğu büyük önemli çalışmalar var. Nöralnetwork’le genetik algoritmanın ve davranış bilimlerinin birleştiği bir dünyaya doğru gidiyoruz. Hatta bu yıl Davos’ta zihin kontrolü, yapay zeka konuşuldu. Üniversitemizin Ar-Ge odağı da bu çerçevede. Farmakogenetik Laboratuvarını 2009 yılında şu gerekçelerle kurduk: Tedaviye dirençli hastalarımız var. Bununla ilgili dünyada hangi yenilikler var diye araştırırken bilimsel referansı olan yeni çalışmalar, ilaç genetiği çalışmaları, farmakonenetik çalışmalar karşımıza çıktı. O dönemde Türkiye’de yoktu ve bu laboratuvarı kurmaya karar verdik. Araştırma yaparken Tuncel Hoca’yı Ankara’da bulduk, laboratuvarda ilaç kan düzeyinin bakılmasıyla ilgili çalışıyordu. Daha sonra Selma Hanım, Uğur Hocam bir araya geldiler. Şu anda Ankara Tıp’ta psikiyatride ilaç kan düzeyi bakıldığını öğrendim, çok sevindim. Sadece bizde değil başka yerde de yapılması ve kabul görmesi çok güzel.”
En pahalı tedavi, etkisiz tedavidir
Bu alandaki yapılan çalışmalara kaynak aktarılmasının bazı çevrelerde gereksiz bulunduğunu ve eleştirildiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Tıpta bir söz vardır; en pahalı tedavi, etkisiz tedavidir diye. Bazıları niye bu kadar yatırım yapıyorsunuz diye soruyor. Ben onlara bu sözü hatırlatıyorum. Bir insanı tedavisiz bırakmanın maliyeti daha pahalıdır. Bu nedenle biz ızdırap içinde tedavi arayan insanlara çare bulmak istiyoruz. Zor olan bu, biz zor olana talip olduk. Dirençli psikiyatri hastalıklarının tedavisinde önemli olan bir yöntem. Bu nedenle bu yöntemin daha çok yaygınlaşması ve kabul görmesi bizim için önemlidir” dedi.
DNA pasaportunun kullanımı yaygınlaştırılmalı
Avrupa Farmakogenetik Derneği Başkanı ve Erasmus Üniversitesi Farmakogenetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Rohn Van Schaik, “Günümüzde ve Gelecekte Farmakogenetik Testlerin Klinik Kullanımı” başlıklı sunumunda farmakogenetik çalışmaların ve kişiye özel tedavi yöntemlerinin önemine işaret etti. “DNA pasaportu” tanımını kullanan Prof. Dr. Schaik, bilim insanlarının DNA’nın ilaçlara olan tepkilerini araştırdığını belirterek şunları söyledi:
“Önemli olan bir şey olmadan önce öngörüde bulunup olmamasını sağlamak. Kişiye özel ilaçlar konusu çok önemli. Şöyle bir zaman gelecek mi dersiniz? Kişi eczaneye gidip DNA pasaportunu gösterecek ve karşılığında alması gereken ilacı, hangi dozda olması gerektiğine göre alacak. Hangi hastaların ilaçlara yan etkilerinin olabileceği bu sayede öğrenilebilecek. Yan etkilerden dolayı ölenlerin sayısı ciddi oranda ve bunu azaltmak bu yöntemle mümkün. Herkesin aynı metabolik yapıda olduğunu düşünemeyiz. Bu farklılıklar insan ırkları arasında da mevcut ve etnik geçmişleri ile de alakalı. Hastanın genotipini biliyorsanız, çok doğru bir karar vermeye daha yakınsınız. Bu konuda oldukça bilgiye sahibiz. Psikiyatride yan etkilerden dolayı ilaçlarını bırakanlar var. Psikiyatri, kardyoloji, onkoloji gibi birçok alanda faydalı. Türkiye’de de DNA pasaportunun tanıtılıp kullanımının genişletilmesi gerekir. Hastayı tedavi edeceksek, onlara en güvenli ilaçları sunmalıyız.”
Depresyon tedavisinde farmakogenetik çalışmaları anlattı
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Arıkan, aynı zamanda moderatörlüğünü yaptığı panelde “Farmakogenetik Klinik Avantajları” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Depresyon tedavisi gören hastalarda farmakogenetik çalışmaların önemine işaret eden Arıkan, “Üsküdar Üniversitemizin veri tabanlı bir projesi var. Çok yakında hayata geçecek. O zaman bu tür çalışmalarda daha doyurucu bilgilere ulaşma ihtimalimiz olacak” dedi.
Prof. Dr. Uğur Atik: 3 yılda 45 bin analiz yapıldı
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Atik ise “Farmakogenetik Laboratuvarı İlaç Düzeyleri İzleme (TDM) Deneyimleri” başlıklı sunumunda” Farmakogenetik Laboratuvarının kuruluşundan bu güne kadar geçen süreçte yaşananları ve Prof. Dr. Tuncel Özden’in bu süreçte yaptığı çalışmaları özetledi. Laboratuvarda 2015-2018 yılları arasında 45 bin 204 ilacın analizinin yapıldığını belirten Prof. Dr. Uğur Atik, “NPİSTANBUL Beyin Hastanesi ile beraber yaklaşık 10 yıldır eşgüdümlü çalışan laboratuvarımızın verileri, bireyin genetik yapısına özel, akılcı ilaç kullanımı uygulamalarına yardımcı olmakta, sağlık ekonomisine katkı sağlamakta, hastalık merkezli tedaviden bireyselleştirilmiş tedaviye geçişte önemli mesafeler alınmasına aracı olmaktadır” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Korkut Ulucan, “Güncel Farmakogenetik Uygulamalar; Üsküdar Üniversitesi Örneği” başlıklı sunumunda üniversitede bu alanda yapılan çalışmaları anlattı. Doç. Dr. Korkut Ulucan, 2015’ten bu yana 5-HTT (Serotonin Geri Alım Proteini) analizlerini laboratuvarlarında yaptıklarını belirterek “2015’te 24 analiz yaptık, 2016’da bu sayı 30’a çıktı. 2017’de ise 49’a ulaştı. Şu ana kadarki ortalama böyle giderse 70’leri bulabilir” dedi.
TDM, ilaç dozunu ayarlama imkanı veriyor
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi, NPİSTANBUL Beyin Hastanesi psikiyatri uzm. Doç. Dr. Gül Eryılmaz, “Tedavisel ilaç kan düzeyi ölçümü” başlıklı sunumunda klinik örnekler verdi. Doç. Dr. Eryılmaz, terapötik ilaç kan düzeyi monitorizasyonunun farmakoterapiyi optimize etmek için en geçerli yol olduğunu belirterek TDM’nin klinisyene ilaç dozunu hastanın kişisel özelliklerine göre ayarlayabilmesi için imkan tanıdığını ifade etti.