Erkeklerde en çok akciğer, kadınlarda meme kanseri görülüyor
UICC (Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü) tarafından kanser konusunda farkındalık yaratarak önlenebilir milyonlarca ölüm vakasının önüne geçmek amacıyla her yıl 4 Şubat Dünya Kanser Günü olarak anılmaktadır. UICC’nın 2022-2024 yıllarını kapsayan 3 yıllık teması “Kanser bakımında daha ileriye”, “Kanserde bakım açığını kapatın” olmuştur.
Her yıl görülen 19 milyon yeni kanser vakasının yüzde 30-50’sinin önlenebilir olduğunu, kanserle mücadelede en önemli gücün erken teşhis olduğunun altını çizen Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, 4 Şubat Dünya Kanser Günü vesilesiyle önemli bilgiler paylaştı.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2020 verilerine göre Türkiye’de 233.000 vaka tahmin edildiğini, bunun 2040 yılında her yıl için 392 bine çıkacağını öngermektedir. Türkiye’de kanser ölümleri 2020 yılı için 126 bin civarında olup, 2040 yılında bu rakamın 233.000’e çıkması öngörülmektedir.
Erkeklerde en çok akciğer, kadınlarda meme kanseri görülüyor
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk: “Sağlık Bakanlığı’nın 2018 yılı verilerine göre Türkiye’de ilk beş sırayı erkeklerde akciğer/solunum yolları, prostat, kalın barsak, mesane, mide kanseri; kadınlarda meme, tiroid, kalın barsak, uterus, akciğer/solunum yolları almaktadır. Çocuklarda ise her iki cins birlikte alındığında ilk 5 sırayı lösemi, sinir sistemi tümörleri, lenfomalar, nöroblastoma ve yumuşak doku sarkomları oluşturmaktadır. Aynı sıralama Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020 yılı verilerine göre de bildirilmektedir” dedi.
Kanser her yaşta görülen ırk, cins, ülke ayrımı gözetmeyen bir hastalıktır
“Yaş grupları hastalıklara göre değişmekle birlikte, kanser genel olarak 50’li yaşlardan sonra daha sık görülmektedir” diyen Prof. Dr. Tezer Kutluk kanserin her yaşta görülen, ırk, cins, ülke ayrımı gözetmeyen bir hastalık olduğunun altını çizdi ve çocuklarda daha az görülmekle birlikte, yeni doğan döneminden ergenliğe kadar her dönemde kanser görüldüğünü belirtti.
Sağlık Bakanlığı 2018 yılı verilerine göre 211.000 kişinin kanser tanısı aldığını ifade eden Prof. Dr. Tezer Kutluk sözlerine şunları ekledi: “Kanser sıklığı yüz binde 225 olarak bildirilmiştir. Bazı batı ülkelerinde göre düşük gibi görünse de bu durum yanlış yorumlanmamalıdır. Beklenen yaşam süresinin uzaması, nüfus artışı, yaşam tarzı gibi nedenlerde Türkiye’de de her geçen gün kanser sayısı artmaktadır. Ülkemizde 30.000’i aşkın akciğer kanseri görülmektedir. Ülkemizde 0-14 yaş grubunda çocuklarda ise her yıl 3.000 civarında kanser görülmektedir.”
Dünyada ve Türkiye’de hastalıklar arasında kanser ikinci ölüm nedeni
Kanser ölümlerinin dünyada ve Türkiye’de kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sırayı aldığını söyleyen Prof. Dr. Tezer Kutluk: “Ancak ikinci sıraya rağmen kanserden korunma, erken tanı ve etkin tedavi ile bu ölümlerin 3-5 milyon kadarını kısa ve orta vadede önlemenin mümkün, her yıl görülen 19 milyon yeni kanser vakasının yüzde 30-50’sinin önlenebilir olduğunu biliyoruz. Bütün bu sayı ve oranlar bize korunma, tarama, erken tanı ve etkin tedavinin önemini hatırlatıyor” dedi.
İyileşme oranlarının dünya ortalamasının yüzde 42 olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tezer Kutluk, bu oranların üst gelir kategorisindeki ülkelerde yüzde 55 iken, düşük gelir kategorisindeki ülkelerde yüzde 20’lerin altında düştüğüne dikkat çekti.
Prof. Dr. Tezer Kutluk: “Üst gelir kategorisindeki ülkelerde son 20 yılda kansere bağlı ölümlerin azalma eğiliminde olduğunu biliyoruz, ancak COVID-19 süreci sonrasında da taramaların aksaması, hizmete erişimde sorunlar ve tanıda gecikmeler sebepli tekrar bir artış beklenmektedir. Pandemi öncesinde yıllık 7 milyon olan tarama sayıları 2020 ve 2021’de 3.5 milyona düşmüş olup sonra tekrar artmaya başlamıştır. Bireylerin taramalarını ihmal etmemeleri önemlidir” dedi.
Bu belirtilere dikkat
Kanser taramalarının özellikle 3 kanser türünde toplum tabanlı olarak tavsiye edilmekte olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tezer Kutluk: “Serviks kanserinde (rahim ağzı) cinsellik başladıktan sonra, kalın barsak kanserinde 50’li yaşlardan sonra, meme kanserinde 40’lı yaşlardan sonra taramalarını yaptırmalıdır. Yakın yıllarda düşük doz bilgisayarlı tomografi ile akciğer kanseri taramaları bazı ülkelerde uygulanmaya başlanmıştır” dedi.
Prof. Dr. Kutluk, kanser belirtilerini şöyle sıraladı:
- Genellikle ağrısız, boyutları büyüyebilen olağandışı şişlikler ve/ya kitleler
- Uzun süren, kalıcı öksürük, nefes darlığı, yutma güçlüğü
- Barsak alışkanlıklarında değişiklikler, (kabızlık, kanama…)
- İdrar yapma alışkanlıklarında değişiklikler
- Kanamalar: vajen, makat, öksürük
- Kısa sürede açıklanamayan kilo kaybı
- Tükenmişlik, aşırı yorgunluk ve şiddetli enerji eksikliği
- Deride yeni ben çıkması ya da var olan benlerin büyüklüğü, şekli veya renginde değişiklik olması, sızıntı, kabuklanma, kanama olması
- Açıklanamayan veya devam eden ağrı veya gelen-giden ağrı
- Meme büyüklüğü şeklinde beklenmedik değişiklikler, derideki değişiklikler ve ağrı
- Vücutta iyileşmeyen yaralar, ağız ülserleri
- Midede kalıcı veya ağrılı yanma ve hazımsızlık
- Ağır, sırılsıklam gece terlemeleri
Bu belirti ve bulgular mutlaka kanser anlamına gelmez ama varsa acilen doktora başvurmalısınız diyen Prof. Dr. Tezer Kutluk, kanserden korunmak için tütün ve alkol kullanılmaması, beslenmeye dikkat edilmesi, fiziksel aktivite yapılması, kilo fazlalığı ve şişmanlıktan kaçınılması, ideal kilonun korunması, ultraviyole ve çevre kirliliğinden uzak durulması ve HPV aşılanması tedbirlerini önerdi.
COVID-19 süreci sonrasında tekrar bir artış beklenmektedir
Prof. Dr. Tezer Kutluk: “Bugün bilinen tedavi yöntemleri ile tedavi başarıları erişkin kanserlerin toplamında yüzde 70’lere dayanmıştır. Ancak hedefe yönelik yeni tedavi yöntemleri bu sınırı zorlamaktadır. Öte yandan dünya genelinde moleküler tanıya ve yeni ilaçlara erişim de sorunlar olduğu bilinmektedir. Bu modern tanı, uygun cerrahiye erişim desteklenmelidir. Kanser sağlık hizmetlerinde eşitsizliklerin giderilmesi önemlidir. Kanser ölümlerinin yüzde 70’i düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerdedir. Yüksek gelirli ülkelerde tedavi hizmetlerine erişim yüzde 90 olmasına karşın düşük gelirli ülkelerde bu oran yüzde 30’un altındadır. Hizmete erişimde genel sağlık sigortası kapsamında kanser hizmetleri, tanı ve tedaviye erişim kritiktir. Moleküler tanı yöntemlerine erişim dünyada ve ülkemizde rasyonel planlamalara dahil edilmelidir. Ülke politikalarında, kanser kontrol planı da dikkate alınmalıdır.
COVID-19 sürecinde, taramaların aksaması, hizmete erişimde sorunlar ve tanıda gecikmeler nedeniyle; kanserde korunmadan tedaviye tüm aşamalarda aksamanın olumsuz etkileri göz önünde bulundurulmalıdır” dedi.