Ana Sayfa Manşet Eski Bir Şizofreni Hastasının Gözünden Şizofreni Deneyimleri

Eski Bir Şizofreni Hastasının Gözünden Şizofreni Deneyimleri

Sovyetler Birliği’nin dağılışına tanıklık eden Stuart Baker-Brown, 1991 yılında sosyalizm karşıtlarıyla birlikte yürüyüşlere katılmış, Sovyet halklarını bekleyen karanlık günlerin inşasına alkış tutan grupların içerisinde yer almıştır.

Post Author Avatar
Gürkan Akçay, Boğaziçi Üniversitesi – Yazar / Editör-Bilimfili

Bir gece vakti, Baker-Brown’ın kaldığı otel odasındaki telefon çalar. Tedirgin bir şekilde telefonu açar, telefonun diğer ucundaki ses, tanımadığı bir sestir ve sinirli bir şekilde Rusça bir şeyler söylemektedir. Baker-Brown, kendisinin KGB tarafından takip edildiğine ikna olmuştur.

Bugün bile Baker-Brown, KGB’nin onu izlemesinin oldukça muhtemel olduğunu düşünüyor, sonuçta, Sovyetler Birliği dağıldığında ülkeyi terk etmeyen ender yabancılardandı ve sosyalizm karşıtı protestolara karışmıştı. Ancak Londra’ya döndükten sonra bile bu paranoyayı atlatamamıştı.

2006 yılında British Medical Journal‘da, yaşadığı birkaç deneyimden bahseden Baker-Brown, Londra’da da takip edildiğini düşündüğünü, hatta bir gün sokakta yürürken kendisine çarpan bir adamın öylece durup; “Kendine dikkat et dostum.” dediğini söylüyor. Yaşadığı bir başka deneyimde de, telefon kulübesi içerisindeyken arkasını döndüğünde birisinin onun fotoğraflarını çektiğini gördüğünü iddia ediyor.

Korku ve endişenin kontrolü ele geçirdiği Baker-Brown, akşamlarını sık sık evinin köşesinde kendisine sokulmuş bir vaziyette geçiriyordu. Ayrıca fiziksel olarak da kendi karanlık zihninin içerisinde girdaplanmış gibi psikotik semptomlar yaşıyordu.

Baker-Brown’a şizofreni teşhisi konuldu ancak doktordan aldığı tavsiyeler pek de profesyonel tavsiyeler değildi. “Çalışamayacağımı kabul etmem gerektiği söylendi, teşhisimin sonsuza dek benimle olduğunu kabul etmeliydim.”

Hatta, şizofreni teşhisi konan kişilerin başkalarına şiddet uygulamak yerine kendilerine zarar verme veya istismara uğrama olasılıklarının çok daha yüksek olmasına rağmen, Baker-Brown’a başkaları için bir tehdit olabileceği söylendi.

“Ben, Stuart Baker-Brown, kimliğimin ve her şeyin aniden sahte bir kimlikle değiştirildiğini hissettim.”

Mitler ve Yanlış Yaklaşımlar

Psikoz deneyimlerini yaşayan herkes bu deneyimleri farklı yaşar. Fakat Baker-Brown’ın tanı anındaki damgalanma duyguları pek de benzersiz değildir.

University of California’dan bir hukuk profesörü Elyn Saks, bir TED-Ed konuşmasında kendi şizofreni deneyimlerini anlatıyor ve psikotik bir nöbet sırasında acil serviste bir yatağa bağlı kaldığından bahsediyor. “Daha önce hiç duymadığım bir ses ağzımdan çıktı. Yarı inilti, yarı çığlık ve saf dehşet.”

Saks, hiç kimseye vurmamasına, zarar vermemesine veya tehdit etmemesine rağmen, sonraki saatlerini bir psikiyatri hastanesinde kısıtlamalarda geçirdiğini söylüyor. Kısıtlamaların iyi olması gerektiğini, hatta psikiyatri hastaları için rahatlatıcı bir tavırla yürütülmesi gerektiğini ancak bunların ne yazık ki yaşadığı deneyimlerde böyle olmadığını gözlemlediğini söylüyor ve bugün kendisini psikiyatri yanlısı ama güç karşıtı olarak tanımlıyor.

Toplumun gözünde, şizofreni ve şiddet genellikle birlikteymiş algısı mevcuttur. Bu algı büyük oranda nadir yaşanan ancak yüksek profilli olaylardan kaynaklanmaktadır. Kendisine şizoaffektif bozukluk (depresyon gibi bir duygudurum bozukluğu ile birlikte şizofreninin özelliklerini birleştiren bir bozukluk) teşhisi konulan James Holmes isimli genç bir adamın 2012 yılında Colorado’daki Aurora tiyatrosunda Batman filminin gece yarısı gösterisinde 12 kişiyi öldürmesi, bozukluğa dair toplumda yanlış damgalanmaların daha da yayılmasına neden oldu.

Gerçekte ise, şizofrenisi bulunan insanlar nadiren şiddet uygular. 2001 yılında Psychiatric Services‘da yayımlanan bir araştırmada, bozukluğa sahip insanların şiddet içeren bir suçun kurbanı olma olasılığının faili olma olasılığına göre 14 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu. Şiddet ve şizforeni üzerine 2002 yılında British Journal of Psychiatry‘de yayımlanan bir araştırmada ise, suçların yüzde 10’undan daha azının hastalığa atfedilebildiği bulgusuna ulaşıldı. Araştırmacılar, şizofreni ile şiddet davranışı arasında küçük bir ilişki olmasına rağmen, bunun ancak şizofreninin madde bağımlılığı ile eşleştirildiğinde en güçlü olduğunu ortaya koydular.

Kendisinin toplum için bir tehdit olabileceği söylendiğinde Baker-Brown, bunun daha önceki zihinsel sağlık mücadelelerinin yanı sıra yalnızlığını ve depresyonunu artırdığını söylüyor. “İlk tanıda, daha fazla anlayış ve ümide ihtiyacım vardı. İyi bir hayat sürebileceğimin ve her türlü zorluktan kurtulabileceğimin söylenmesi gerekiyordu, ancak asla iyileşemeyeceğimi kabul etmem gerektiği ve tüm hayatımın teşhisimle başa çıkmakla ilgili olacağı söylendi. Bunu bir psikiyatri ekibinden duymak benim için yıkıcıydı.”

Şizofreni Nedir?

Dünya üzerinde psikiyatirk bozuklukların tanısında bir rehber olarak kullanılan Diagnostic and Statistical Manual (DSM) 5’e göre, bir kişi, bir ayın büyük bir bölümünde aşağıdaki semptomlardan iki veya daha fazlasını yaşarsa şizofreni teşhisi koymak mümkün olabilir: Sanrılar, halüsinasyonlar, düzensiz konuşma, düzensiz veya katatonik davranış veya konuşma ya da duygu eksikliği gibi “olumsuz semptomlar”.

Bununla birlikte, kişi, eylemleri hakkında yorum yapan tuhaf sanrılar görüyor veya sesler duyuyorsa, tanı için tek bir belirti de yeterlidir. Öte yandan, bu semptomların kişinin normal işleyişini etkilemesi ve zamanla da devam etmesi gerekir. Kişide depresyon veya manik dönemler varsa, teşhisin bir duygudurum bozukluğu veya şizoaffektif bozukluk olması daha olasıdır.

Şizofreni merceğinden dünyanın nasıl bir şey olduğunu anlamak zordur, bu da bozukluğun tedavisinde ve buna sahip olan insanları kabul etmedeki zorlukları arttırır.

İnternette şizofreni ve benzeri rahatsızlıkları olan insanlar, deneyimlerini giderek daha fazla paylaşmaya çalışıyor. YouTube’da rahatsızlığı olan insanlar hikayelerini anlatıyorlar, korku filmi “The Ring (Halka)” deki küçük kızı bütün gün yanlarında görmek gibi halüsinasyonlardan bahsediyorlar. Bazıları ise, halüsinasyon yaşamadıklarını ancak konuşma ve davranış düzensizliği gibi semptomlar yaşadıklarını anlatıyor.

Bir ilaç şirketi, gerçek hastalardan gelen raporları kullanarak şizofreni deneyimini kişinin kendi gözünden simüle eden bir video ile anlatmaya çalışıyor. Fransız bir animasyon olan “Skhizein”, şizofreniyi bir göktaşı çarpmasına ve kişinin gerçekte olduğu yerden tam olarak 91 santimetre uzakta olmasına benzetiyor.

Semptomların çoğu psikotik bir kırılma geçiren insanlar için ürkütücüdür. Saks, zihninde yüzbinlerce insanın ölümünden sorumlu olduğuna dair sarsılmaz bir inanış edindiğini söylüyor. Bu düşünceleri sadece rastgele sanrılar olarak değil, kendi gerçekliği hakkında bir şeyler söyleyen işaretler olarak görüyor: “Yüzbinlerce insanı öldürdüğümü söylediğimde, bu kendimi ne kadar kötü hissetiğimi söylemenin arkaik bir yoludur. Her ne kadar anlamlı olsa da, hastalara yorumladıkları psikotik belirtiler anında yardımcı olmuyor.” Baker-Brown ise şizofreni hastalarının sanrısal düşüncelerini gerçek düşüncelerden ayıramadıklarına işaret ediyor ve inandığı şeylerin, aslında son derece normal olduğunu söylüyor.

 Kaynak ve İleri Okuma

www.bilimfili.com/eski-bir-sizofreni-hastasinin-gozunden-sizofreni-deneyimleri