Cilt problemleri, yaşlılık izleri, epilasyon… Güzellik sektörü her geçen gün yeni yöntemlerle farklı metotlar sunuyor ve estetik müdahaleler hem kadınlar hem de erkekler tarafından ilgi görüyor. Ancak zaman zaman istenmeyen sonuçlar da meydana gelebiliyor. Peki bu durumda sorumluluk kime ait, hangi hukuki yollara başvurulabilir? Avukat Elvan Kılıç, konu hakkında bilgilendiriyor.
“Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Güzellik Salonları ve Güzellik Merkezleri arasında fark vardır. Güzellik salonlarını ve merkezlerinin işleyişini hukuki anlamda düzenleyen ve daha önce yürürlükte olan Güzellik ve Estetik Amaçlı Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik, 15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılmıştır. Buna göre Güzellik “Merkezi” ibaresi kaldırılarak, “Poliklinik ve Estetik amaçlı Sağlık Kuruluşları, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Yönetmeliği” kapsamı altına alınmıştır ve Sağlık Bakanlığı tarafından denetimleri sürdürülmektedir. Güzellik salonları ise 10/08/2005 tarihli ve 25902 sayılı resmî gazetede yayınlanan “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik” kapsamında ruhsatlandırılıp denetlenmektedir.
Güzellik merkezlerinde yapılan işlemlerden dolayı hukuki bir ihtilaf yaşanabilir. Merkeze gelip birtakım güzellik işlemleri yaptıran kişiler birer tüketici konumundadır. Çünkü merkezler ve hizmetten yararlanan kişiler arasındaki ilişki tüketici kanunu bağlamında bir hizmet ilişkisi kurulmaktadır. Bu sebeple ücret iadesi, talep edilen ve ödenen hizmetin alınamaması gibi uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaktadır. Burada alınan hizmetin bedeline göre başvurucu mercii ilçe tüketici hakem heyeti ve il tüketici hakem heyeti olarak değişmektedir. Hakem heyetini aşan bir sınır olduğu zaman ise uyuşmazlık tüketici mahkemelerinde görülmektedir.
Merkezlerin hukuki ihtilaflarının bir de ceza hukuku bakımından boyutu da bulunmaktadır. Makinelerin yanlış kullanımından kaynaklı veya tüketicinin kendileri ile ilgili vermiş olduğu sağlık/tıbbi bilgileri göz ardı ederek hatalı işlem yapılması sonucu kişinin vücudunda veya yüzünde yanıklar ve kalıcı iz meydana gelebilmektedir. Bu sonuçlar Ceza Hukuku bağlamında genellikle taksirle yaralama suçu kapsamında ele alınmaktadır. Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunu’nda 89. Maddede düzenlenmiş olup failin öngörülebilir bir neticeyi “öngörmeyerek” dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir hareketle yaralama teşkil eden fiili işlemesi demektir. Bu gibi durumlarda, yanlış işlem sonucu bir yaralanma, yanık meydana geldiğinde kişi derhal bir sağlık kurumundan yaralanmaya ilişkin durum bildirir sağlık raporu almalıdır çünkü kişi alınacak olan bu raporla yaşadığı mağduriyeti yargı merciine kanıtlayabilecektir.
Kişi kurumdan raporu aldıktan sonra bulunduğu yere bağlı olarak adliyeye giderek savcılık makamlarına şikâyette bulunabilir. Akabinde sunmuş olduğu deliller savcılık makamınca dikkate alınacak ve yanlış işlemi uygulayan kişi ve işletme hakkında kovuşturma başlatılacaktır. Taksirle yaralama suçunun cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasıdır.
Kişi, bu yanlış uygulama sebebiyle kalıcı bir ize sahip olmuş ve bu izden dolayı bir zarara uğramış olabilir. Örneğin kişi mankendir ve yüzünde ikinci derece bir yanık izi oluşmuştur. Yanık izi, işini etkilediğinden dolayı kişilik hakkı da zarara uğramıştır. Böylece kişi hukuk mahkemelerinde (bu durumda tüketici mahkemesi) maddi-manevi tazminat davası açarak zararını kanıtlamak suretiyle zararının giderilmesini mahkemeden talep edebilir. Kanunda yapılan düzenlemeler gereğince hâkim, maddi tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler. Zarar gören tarafından talep edilecek manevi tazminatta hâkim, kişinin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, başvuruda bulunana uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Aynı anda hem ceza yargılaması (şikâyet) hem de hukuk yargılaması (maddi-manevi tazminat) yürütülebilir. Kişi yapılan işlemden dolayı zarara uğradığından bahisle dava açabilmenin yanı sıra, merkezle arasındaki sözleşmede hizmetin ayıplı verilmesinden dolayı da dava açabilmektedir. Örneğin, sözleşmeye göre lazer epilasyon sonucunun 1 yılda garanti verileceğini sözleşmede düzenleyen merkezin, kişiye karşı edimini yerine getirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Sözleşmedeki diğer taraf olan, hizmetten yararlanan kişinin ise merkeze karşı ücreti ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Kişi ücreti sözleşme gereği ödemiş ancak sözleşmede kendisine karşı yerine getirilmesi gerekilen hizmet ifa edilmemişse kişi Tüketici Kanunu gereği ayıplı hizmete ilişkin hükümlerden yararlanarak tazminat davası açabilir.
Kısaca bahsetmek gerekir ki; ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir. Tüketici, sözleşmeden doğan hizmetin yerine getirilmemesinden dolayı oluşan ayıplı hizmette, kanunun kendisine tanıdığı seçimlik haklarını kullanabilir. Sözleşmeden dönebilir, hizmetin yeniden görülmesini isteyebilir ya da hizmet görülmediyse ödenen bedelin iadesini isteyebilir. Bunun yanı sıra hizmetin görülmemesinden dolayı bir zarara uğramışsa dava açtığı mahkemeden tazminat da talep edebilir.
Bir diğer hukuki ihtilaf güzellik merkezinin ruhsatsız çalışması ve işlemlerin ilgili alanla ilişkin lisans/ uzmanlık diplomasına sahip olmayan biri tarafından yapılması durumudur. İnsanlara güzelliği vaat ederek yanlış bir işlem yapan veya hiç yapmayan kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen dolandırıcılık suçundan şikâyette bulunabilir. Çünkü burada fail, güzelliği vaat etmekte ve daha sonrasında vaat ettiği işlemi yapmamaktadır. Uzmanlık diplomasına sahip biri gibi davranarak kişilere hukuka ve tıbba aykırı bir şekilde botoks yapan kişi hakkında dolandırıcılık suçundan şikâyette bulunabilir. Ve yapılan zararlı botoks işleminden dolayı yüzde kalıcı bir iz oluşmuş ise maddi-manevi tazminat talebinde bulunabilir. Dolandırıcılık suçu ceza kanunumuzda düzenlenmiş olup bu suçu işleyen fail hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmedilir. Mahkeme, dosyada mevcut deliller üzerinden dolandırıcılık suçu işleyen kişi hakkında uygulanacak cezaya karar verecektir.”