“Düştüğünün farkında olmayan, ayağa kalkamaz!”
Sevgili dostlar, bugün sizlere “Bütünün etkisi üzerine” başlıklı yazımda bahsettiğim problem çözümü için, öncelikle problemin ne olduğunu tanımlamak gerektiği düşüncesinden yola çıkarak, “Farkındalık” kavramından bahsetmek istiyorum. Zira bir şeyi tanımlayabilmenin yolu, o şeyi farkedebilmekten geçtiğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Farkındalığın kaynağı da algılarımızdan geçer ki bu da bir başka yazının konusu olacak kadar geniş bir kavram.
Aslında gerek kişisel gelişim süreçleri, gerekse kurumsal çalışma hayatında çalışanların gelişimleri için farkındalık oluşturabilmek bir tür aynalama da diyebileceğimiz geri bildirim etkinliğinden ibaret. Burada tek bir sorun var ki – pareto 80/20 kuralına göre bu sorun, problemin %80’nini oluşturmakta- kişilerin geri bildirim almaya uygun olup olmadığı. Geri bildirim almaya uygun olmayan kişilerin trafikte verdikleri tepkileri düşündüğümüzde bu durum gerçekten bazen hayati anlamda trajik sonuçlar doğurabilmekte. Bu nedenle farkındalığın düşük olduğu toplumlarda yaşamak ve yaşamı sürdürülebilir kılmak bir hayli zor ve bir o kadar da şans faktörünün hayatımızdaki miktarına bağlı olabiliyor. Oysa herkes bir parça kendi aynasına bakabilme cesareti gösterebilse, sanki öz farkındalığımıza çok büyük katkı sağlayabilir düşüncesindeyim. Çünkü, insanlar sadece ve sadece kendilerini kandıramaz. Aksi taktirde vücut dili zaten bunu açıkca kendisine ifade eder. Bazen söze gerek yoktur, bir bakış yeterli olur.
Dünya, ülkemiz ve kendi kişisel hayatımızda olup bitenleri değerlendirirken ve olayların geleceğe doğru akışını bir ekran üzerinden izlerken – ki bu aslında kendi hayatımızın film şerididir- olayların ne kadarının farkındayız ve ne kadarı bizlerin yapabilme imkanı varken yapmadıkları yüzünden gerçekleşmektedir? İnsanlar sadece yaptıklarından değil, yapma imkanı varken bir şeyler yapmadıkları için de ortaya çıkan sonuçlardan sorumludur. Özetle, hepimiz az veya çok bu dünyada olup bitenlerden sorumluyuz. Acaba insanlar için farkında olmama hali bazen sorumluluktan kaçış olabilir mi? Bu konu felsefe, sosyoloji ve psikolojinin ortak alanlarında sorgulanabilir düşüncesindeyim.
Burada anlatmak istediğim “ Farkındalık”, insanların hem kendilerini geliştirebilmesi, hem de içinde bulunduğu topluma katkı sağlayabilmesi için gerekli olan bir “Farkındalık”. İlk yazımda küçük biyoteknoloji firmalarının yaptığı çalışmalarının oluşturduğu etkinin ne kadar büyük olabileceğinden bir parça bahsetmiştim. Şimdi de bir o kadar önemli yapay zeka süreçlerinden bahsetmek ve gelecekte hayatımızın ne kadarını kaplayabileceği yönünde kafa karışıklığı oluşturmak istiyorum. Normal zekaya sahip insanlar olarak iyi veya kötü farklı tipte kültürel değerlere sahip toplumlar oluşturduk ve bir şekilde bu topluluklarda yaşamlarımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Bu toplumların insan eliyle oluşturulması sebebiyle tabii ki gelişime açık ve bir çok eksiklikleri de barındırmakta. Yapay zeka dediğimiz kavram insan eğitiminden, kültür ve sanata bir çok alanda mevcut yapıları yıkarak yenilerini oluşturmaya başladı bile. Hatta yaşadığımız toplumları tahminimizden daha hızlı dönüştürebilecek güçte. Bu durumun ne kadar farkındayız? Her gün saatler geçirdiğimiz akıllı telefonların topladığı büyük veriler yapay zekanın en büyük gıdasını oluşturmakta. Dijital dünyada ne ektiğimize ne kadar dikkat ediyoruz? Ektiklerimizi biçerek oluşmuş bir yapay zeka yönetimi sizce biz insanlara nasıl davranır? Kafa karışıklığı oluşturmak için net bir soru.
Uzun yıllar ilaç endüstrisinin çeşitli alanlarında (üretim, kalite, proje ve teknoloji yönetimi) çalışmış birisi olarak , sadece ilaç geliştirme aşaması değil bir ilacın üretilip son kullanıcıya kadar ulaştırılması da oldukça meşakkatlidir. Çünkü bu süreçlerin yönetimi son derece nitelikli ve kendi alanlarında uzmanlığa sahip çalışanlarla sağlanabilir.
Bununla birlikte yapay zekanın ilaç geliştirme süreçlerini kısaltmak için kullanılmaya başlandığını da söyleyebiliriz. Bir ilacın geliştirilmesi minimum 4 yıl gerektiren uzun bir süreç. Özellikle de insanlar üzerinde oluşturacağı yan etkilerinin saptanması, bu sonuçların cinsiyet ve yaş gruplarına göre kategorize edilerek uygun dozda tedavilerin belirlenmesi için bu süre gerekmektedir. İşte tam da bu ölçme değerlendirme süreçlerini yapay zeka platformları kullanarak kısaltmak söz konusu olabilir. Sadece tedavide değil hastalıkların belirlenmesinde de mevcut hastalıklar ve semptomlarının oluşturduğu büyük veriden yararlanarak oluşurulmuş yapay zeka algoritmaları yeni gelişmelerden sürekli beslenerek (Machine Learning) akıllı telefonlarımız üzerinden bizlere doktorluk hizmeti dahi verebilecek hale gelebilir. Biraz kulağa abartılı geliyor olabilir ancak “telemedicine” denilen uzaktan verilen sağlık hizmetlerinin geldiği durumun anlaşılması için bir örnek vermek gerekirse; günümüzde (ABD’de) bir doktor uçak yolculuğu sırasında, hızlı internet aracılığı ile robotik cerrahi ekipmanlarını kullanarak hastanede yatan bir hastasını ameliyat edebilir durumda. Böylece mevcut uzmanlıktan zaman ve mekan farkı olmaksızın yararlanmak mümkün hale gelmekte. Tabii ki bu yüksek teknolojiyi, bu teknolojiyi kullanabilecek yüksek eğitimli insanlarla başarmak mümkün. Bu nedenle ilk yazımda da altını çizdiğim kaynakların etkin kullanılması ve hangi alanlara yöneltilmesi gerektiği tekrar gözden geçirilerek ortak akılla belirlenmesi, ihtiyaçlarımızın karşılanmasında daha etkili olabilir. Aksi taktirde bu tip yeni teknolojileri ekranlar üzerinden izleyip, değişik tepkiler vermeye devam ederiz.
Tüm bu tespitlerin ardından, kendi özelliklerimizin (yaratıcılığımız, bilgimiz ve yeteneklerimizin) ne kadar farkındayız? Güçlü ve gelişime açık (bir IK efsanesi ) yönlerimizi belirleyip enerjimizi ve imkanlarımızı doğru bir şekilde ne kadar kullanabiliyoruz? Bu soruların cevaplarını hep birlikte bir süre düşünelim ve kendimizi yeni baştan var etme cesareti gösterelim. Çünkü; “Hayat, cesurları sever!
Özgür Ulaş
Stratejik Teknoloji Yatırımcısı
Linkedin.com/in/ozgur-ulas-ozturk-b5224278
Kaynakça
www.predictive-oncology.com , Artificial Intelligence based drug development platform
www.technologyreview.com , MIT Technology Review, Artificial Intelligence , Hannah Kerner
www.briantracy.com , Pareto Principle, The 80/20 Rule Explained
www.positivepsychology.com , Self-Awareness
www.expersystem.com , Machine Learning
www.vsee.com , Telemedicine
www.ikmagazin.com , Geri Bildirim ile İleri Besleme Sanatı
www.wikipedia.org , Philosophy of Self , I think, therefore I am (Cogito ergo sum) , Rene Descartes
www.winally.com , Bütünün Etkisi Üzerine
www.wearesocial.com , Digital 2020 reports
www.ynharari.com , Homo Deus, A Brief History of Tomorrow, Yuval Noah Harari
www.music.youtube.com , The Sound of Silence, PENTATONIX