Türkiye’de ilk kez Fitoterapi alanını akademik zemine taşıyan Bezmialem Vakıf Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Kartal “Fitoterapi, insanoğlunun binlerce yıllık tedavi yöntemi. Anadolu ise birçok kültür bitkisinin gen merkezi olmasına rağmen hak ettiği konumda değil” diyor.
FATMA ERSOY
Hayatın her alanında olduğu gibi tedavilerde de doğala dönüyoruz. Hastalıkların tedavisinde bitkilerin kullanılması ve etkilerinin araştırılmasını sağlayan Fitoterapi bilimi ise doğala dönüşün anahtarını elinde tutuyor. Ancak Anadolu gibi zengin bir floraya sahip ülkemizde Fitoterapi gerektiği ilgiyi bir türlü göremedi ya da yanlış anlaşıldı. Televizyonlara çıkan, kendini Fitoterapist olarak tanıtan üç beş kişi halkı yalan yanlış bilgilere sürüklerken, sözde şifa dağıtıcı rolüyle bitki karışımları pazarlayıp ceplerini doldurmayı da ihmal etmediler. Ancak artık işler değişti. 2015 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından açılışı yapılan Bezmialem Vakıf Üniversitesi Fitoterapi Merkezi ile bu bilim akademik platforma çıkartıldı. Gelin hep birlikte Fitoterapi’nin ne olduğunu, nasıl tedavi ettiğini, evimizde hangi bitkileri eksik etmememiz gerektiğini Bezmialem Fitoterapi Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Murat Kartal’dan dinleyelim.
Bezmialem Üniversitesi ile ilk kez akademik anlam kazanan Fitoterapi nedir?
Fitoterapi hastalıkları iyileştirmek, şiddetini hafifletmek, tedaviye yardımcı olmak amacıyla bitkileri veya preparatlarını kullanır. Ancak bilimsel ve klinik çalışmalarına dayanan Fitoterapi’nin; alternatif tedavi olarak düşünülmesi yanlıştır. Aslında eczacılık fakülteleri Farmakognozi ana bilim dallarında, Fitoterapi eğitimleri yüksek lisans düzeyinde uzun yıllardır veriliyor. Şimdiye kadar bu eğitimleri alan eczacı ve hekimler ne yazık ki çok fazla sayıya ulaşmamıştı. Bu nedenle Fitoterapi’nin tedavi ve tedaviye destek olarak bilimsel kullanımı çok yaygınlaşamamıştı. Ancak Sağlık Bakanlığınca “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği”nin yürürlüğe girmesi ile Fitoterapi’yi Bezmialem Vakıf Üniversitesi olarak ilk kez akademik platforma çıkardık.
Fitoterapi tedavi yöntemi olarak nasıl uygulanıyor?
Fitoterapi bilimi, aslında yeni bir şey değil, insanoğlunun binlerce yıllık tedavi yöntemi. Fitoterapi’yi modern tıpla birleştirerek uygulamak gerekliyor. Yan etkileri olmayan ya da bilinmeyen bitkiler gibi, gerek birbirleri ile gerekse ilaçlarla etkileşerek istenmeyen sonuçlara da yol açabilenler mevcut. Bu nedenle bitkisel ürünlerin kullanılması Fitoterapi eğitimi almış hekimler ve eczacılarca yapılmalı.
Peki ilaç sektörü Fitoterapi’yi nasıl görüyor?
İlaç firmaları çoğunlukla Fitoterapi tedavilerine karşı çıkar, para yatırmaz ve desteklemez. Çünkü getirisi ilaç firmaları için yok denecek kadar az, çoğunun patenti alınamaz. Ülkemizde ilaç AR-GE yatırımları çok az ve yeni ilaç keşfi yapılamıyor. Ülkemiz, bitkisel ürünleri her aşamada üretecek, geliştirecek bilgi birikimi ve teknolojiye sahip. Bize düşen bu konuda yerli üretimi ve üreticileri destekleyerek rekabeti sağlamaktır.
Sözde uzman olduğunu savunan, çeşitli karışımlarını televizyonlardan yayan insanlara inanan bir kitle var…
Ülkemizde maalesef bitkilerle ilgili azıcık bir şey bilen kendini Fitoterapist sayıyor. Böyle yüzlerce dolandırıcı var; halkımızın kendilerini kandıran bu kişilere güvenmemesi onları sorgulaması gerekiyor. Bitkilerle tedavi onu yalan yanlış kullananların ve kişilerin çaresizliklerinden para kazanmayı amaçlayanların elinde oyuncak oldu. İnsanlara umut satarak 2 alana 2 bedava gibi kampanyalarla sadece ticaret yapılıyor. Bu şekilde satın alınarak kullanılan ürünlerde sağlığı bozucu ve zarar verici sonuçlarla karşılaşılabilir.
Bitkiler nasıl bir süreçten geçiriliyor?
Bezmialem Fitoterapi Merkezi; Silivri Belediyesi, Balıkesir Belediyesi, Zeytinburnu Belediyesi ve üreticilerle projeler yürütüyor. Gıda, kozmetik ve ilaç sanayiinde çok fazla kullanılan; tıbbi nane, adaçayı, melissa, biberiye, lavanta, İzmir ve İstanbul kekiği, tıbbi papatya ve sarı kantaron gibi birçok bitki yetiştirildikten sonra uçucu yağ, sabit yağ, maserat, tentür ve farklı ekstreler elde ediliyor. Bu bitkisel hammaddelerin kalite kontrol ve standardizasyon çalışmaları Bezmialem Fitoterapi Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Yeni bitkisel ürünleri üreterek ülkemizin bitki ve toprak zenginliğini ekonomiye kazandırmayı amaçlıyoruz.
Bilimin kullanıldığı tedavi sanatı
Fitoterapi ile tüm hastalıklara çare bulunabilir mi? Yan etkisi var mı?
Son on yıldır insanların “doğaya dönüş” akımı ile birlikte doğal ürünler ve bitkilerle tedaviye ilgi arttı. Popülaritenin yükselmesiyle ilaç firmaları da bu alana ilk başta sıcak bakmazken şimdilerde birçok ilaç firması yeni ürünler geliştirme ve pazar payı alma peşinde. Şu anda dünya bitkisel ürün piyasası 110 milyar dolar civarında ve Türkiye’de bu pazarın beş milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Birçok hastalığı ilk aşamada bitkisel tedavilerle önlemek mümkün. Bilimsel araştırmalarla desteklenmiş güvenli, etkin ve kaliteli üretimi yapılan bitkisel ürünler; uygun dozda ve sürede kullanılırsa gerçekten işe yarıyor. Bitkisel ürünlerin, sentetik ilaçların aksine çok az yan etkisi olan, güvenli ve sağlıklı ürünler olarak kabul edilmesi de pazar payının büyümesine yardımcı olan önemli bir faktör. Almanya’da tıp fakültelerinde bitkisel ilaçları öğrenen doktorlar, hastalarına doğal ilaçlar için reçete yazarlar. Araştırmalara göre Almanya’da tedavilerin yüzde 66’sında bitkisel ürünler kullanılıyor. Japonya’da ise bu oran yüzde 70’leri buluyor. Bazı hastalıklarda bilimsel olarak bunları tedavide ya da tedaviye yardımcı olarak kullanan hekimler çok başarılı sonuçlar alır. Tedavi, bilimi kullanarak yapılan bir sanattır. Artık bitkisel ilaçları akıllıca kullanarak, potansiyellerini anlamak ve anlatmak zamanıdır.
7 yağı yanınızdan eksik etmeyin
Kantaron Yağı: Eski çağlardan beri kullanılan kantaron yağı yanıklarda ve kapalı yaralarda bir numaralı yardımcınız. Yanıkları kısa sürede iyileştirdiği gibi, o andaki acıyı dindirir. Yanığın mikrop kapmasını ve iltihap oluşumunu engeller. Günde en fazla iki kez en az bir hafta boyunca kullanılır.
Lavanta Yağı: Lavanta yatıştırıcı ve sakinleştirici etkisiyle biliniyor. Adet sancılarının, tansiyon ve baş ağrılarının tedavisinde kullanılır. Üç damla lavanta yağına 10 ml badem yağına eklenir. Tansiyon kaynaklı baş ağrısı için enseye ve şakaklara bu karışımla masaj yapılmalıdır.
Ökaliptus Yağı: Bataklıkların kurumasına yardım eden ve sıtma ağacı olarak da bilinen ökaliptus, öksürük ve soğuk algınlığı gibi solunum yolları hastalıklarının tedavisinde kullanılır. İki ml okaliptüs uçucu yağı, 50 ml badem yağı içerisine ilave edilerek, bronşit ve astımda göğüs bölgesine masaj yapılır. Bir litre sıcak suya 10 damla okaliptüs yağı ilave edilerek inhalasyon yolu ile solunum yolu antiseptiği olarak kullanılır.
Aynısafa Yağı: Yüzyıllardır kozmetikte ve tıpta kullanılan Akdeniz kökenli Aynısafa, deri çatlakları, güneş yanıkları, kesikler ve böcek ısırıkları gibi birçok deri sorununu çözer.
Karanfil Yağı: Özellikle karanfil yağı, diş ağrısını dindirmede bir numara. Günde üç dört kez karanfil çiğnenir veya bir parça pamuğun üzerine 3 damla uçucu yağ konup ağrıyan dişe uygulanır.
Biberiye Yağı: Akdeniz bitkisi olan biberiye, haricen romatizma ve kas ağrılarının tedavisinde kullanılır. Romatizma ve kas ağrılarının tedavisinde, eklemler 10 ml sızma zeytinyağına üç damla eklenerek seyreltilen karışımla ovulur. Uçuk, akne için iki-üç damla çay ağacı yağı bir kulak çubuğuna damlatılır. Çubuk, uçuk üzerinde 15 saniye tutulur.
Kekik Yağı: Tırnak mantarı için kekik yağı etkilidir. İki-üç damla kekik uçucu yağı kulak çubuğu yardımıyla tırnak mantarı üzerine doğrudan uygulanır. Bu işlemi en az 10 gün yapmak gerek.
tamamı için kaynağa bakınız