W- Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan‘dan fitoterapi özelinde görüşlerini alacağız.
Sevgili Hocam sizi Farmakognozi alanında yaptığınız çalışmalar ile birlikte tanıyabilir miyiz?
G.S.İ.- Farmakognozi kısaca doğal kaynaklı ilaç hammaddelerini konu alan bir bilim dalı. Ben de bu alanda çalışan bir öğretim üyesi olarak; tıbbi bitkilerin geleneksel ve yaygın kullanımından yola çıkarak, tıbbi bitkilerin halk arasındaki kullanımlarını bilimsel olarak kanıtlamak ve fitokimyasal standardizasyonu sağlamak konusunda çalışıyorum.
W- Bitkiler ile tedavi alanında birçok yayınız var ve “Klinik Fitoterapi” kitabınız yayınlandı, kitabınızın hikâyesini paylaşır mısınız?
G.S.İ.- Fitoterapi konusunda Türkçe kaynak yok denecek kadar azdı.
Klinik Fitoterapi konusunda ise Türkiye’de yayımlanmış hiç kaynak yoktu.
Bunun ötesinde bitkisel ürünlerin suistimali gerçeğinden yola çıkarak, bu ürünlerden uluslararası standartlara uygun olanlarının klinik olarak kanıtlandığının hekimlere ve sağlık profesyonellerine anlatılması gerekiyordu. Bu düşünceden yola çıkarak Fitoterapi Yüksek Lisans eğitimim danışmanlığını yaptığım İç hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Emin Erdem ile birlikte yola çıktık ve “klinikte kullanımı kanıtlanmış doğal ürünler” konulu yüksek lisans tezini hazırladık. Gördük ki işin içinde olmamıza rağmen bizim tahminimizden çok daha fazla bitki üzerinde çok sayıda klinik çalışma var. Tez tamamlandıktan sonra bu kez kitap hazırlama mantığıyla konuyu Fitoterapi ve tedavi için gereken fitoterapötikler açısından konuyu daha da genişlettik. Sonuçta, hekimin klinikte uygulaması açısından klinik kanıt, olgu, reçete ve dikkat edilecek noktaları temel alan “Klinik Fitoterapi” kitabının 1. cildini tamamlayarak yayınladık.
W- Kitabınız ile amaçladığınız faydalar neydi? Kitabınızdan kimler nasıl istifade edebilir?
G.S.İ.- Klinik Fitoterapi başta hekimler olmak üzere sağlık profesyonellerine yöneliktir. Fitoterapi ülkemizdeki Tıp Fakültelerinin çoğunun müfredatında yer almadığı için, yapılan tedavide modern tıbbı tamamlayıcı ve destekleyici olarak fitoterapiden yararlanmak isteyen hekimlere başvuru kaynağı olarak kitabın yararlı olacağı ve ışık tutacağı düşüncesindeyim.
Kitabın hazırlanmasındaki temel düşüncem ise fitoterapinin kanıta dayalı olduğunu yansıtmak olmuştur.
W- Bu alanda akademik yayın sanırım yetersiz bunun sebepleri nelerdir?
Ülkemizde kadim Anadolu tıbbının bilime yansımasındaki gecikmeler söz konusu mudur?
G.S.İ.- Fitoterapi Avrupa’da bilgi ve kullanım açısından en az 200 yıllık geçmişe dayanmaktadır. Bitkilerle tedavi konusunda Anadolu da uzun bir geçmişe sahip olmakla birlikte yazılı kaynakların azlığı bu gecikmeye neden olmuştur.
W- Fitoterapötikler bakımından ülkemizin zenginliğinizi nasıl anlayabiliriz?
G.S.İ.-Türkiye’de güvenilir fitoterapötikler konusunda ithal ürünler ağırlıktadır. Bu konuda yerli üretimde de çoğunlukla ithal hammaddeler kullanılmaktadır. Doğal kaynaklar açısından bu kadar zengin bir bitki örtüsüne sahip bir ülkemizde standart ürünlerin ithal edilmesi yerine tamamen yerli üretim ile iç ve dış pazarda yer alması gerekmektedir. Bir başka deyişle; ekolojik zenginliğimizin değerlendirilerek, tıbbi bitkilerimizin gıda, kozmetik ve ilaç sanayii için hammadde üretimi ile ekonomiye kazandırılması önem arz etmektedir.
W- Bir örnek olması açısından üzerinde çalıştığınız Gilaburu (Viburnum opulus) hakkında bilgi paylaşır mısınız?
G.S.İ.- Gilaburu bitkisi (Viburnum opulus) çok uzun yıllar boyunca Kayseri’de halk arasında böbrekte oluşan taşları düşürmek amacıyla yararlanılan bir tıbbi bitkidir. Bitkinin meyveleri ve kabukları üzerinde tarafımızdan yapılan bilimsel çalışmalar 2006 yılında başlamış olup, bitkinin kimyasal yapısı çalışma grubumuz tarafından aydınlatılmıştır. Takiben bitkinin sahip olduğu biyolojik etkiler (analjezik, antienflamatuvar, hepatoprotektif, antioksidan ve antimikrobiyal etkiler bilimsel metotlara dayanarak in vivo ve invitro yöntemlerle aydınlatılmıştır. Bu çalışmaları takiben 2015 yılında Üniversite-Sanayi işbirliği şeklinde bir proje başlatılmış, projede bitkinin antiürolithiatik (böbrek taşlarını düşürücü) aktivitesi deney hayvanları kullanılarak ispatlanmıştır. Bu çalışmanın sonucunda standart ekstre pilot ölçekte, takiben endüstriyel ölçekte 120 ton meyve üzerinden elde edilmiştir. Standart ekstre GMP koşullarında tablet haline getirilmiş, otorite onayından sonra eczanelerde GİLABURİNE® ismi ile satışa çıkmıştır. Ayrıca, tamamen yerli kaynaktan üretilen hammadde Amerika Birleşik Devletleri’ne ihraç edilerek FDA bildiriminden sonra ABD pazarında GİLABURU PP® adıyla yerini almıştır. Ayrıca 103 hastanın yer aldığı klinik çalışmada da çok iyi sonuç alınarak çalışma yayımlanmıştır.
W- Tıbbi bitkilerimizin ilaca dönüşmesinde ülkemizdeki mevzuat ve Türk Farmakopesi kılavuz durumuna–yetişmiş insan kaynağımıza-sanayinin bakışına
dair değerlendirmenizi alabilir miyiz?
G.S.İ.- Sağlık Bakanlığı tarafından 2017 yılında yayımlanan Türk Farmakopesi’nde yer alan 300’den fazla bitki monografının yanı sıra yeni ve milli monograflar da Türk Farmakopesi’nde yer almaktadır. Doğal Ürünler Grubu Başkanlığını üstlendiğim Türk Farmakopesi 2017, yaklaşık 350 kişilik bilim insanlarından oluşan bir ekip tarafından hazırlanmış, hazırlanması sırasında ilaç sanayii ile birlikte hareket edilmiş ve Sağlık Bakanlığı açısından oldukça şeffaf bir politika izlenmiştir. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan “Geleneksel, Bitkisel Tıbbi Ürünler Yönetmeliği” de konuya sanayi açısından gerekli yaklaşımı sağlamaktadır.
W- Bu alanda paydaşların (kamu-akademi-sanayi) neler yapmasını beklemektesiniz?
G.S.İ.- Akademi teorik bilginin yaşama geçmesi yönünde hareket etmeli, sanayi girişimleri desteklemeli, kamu da bilimsel temellere ve bilgiye dayalı ürünlere itibar etmelidir.
W- Fitoterapi konusunda bakanlık onaylı sertifika programları var ve bu alanda yoğun ilgi söz konusu öte yandan bitkisel ürünlerimizin durumu nedir?
G.S.İ.– Fitoterapi konusunda sertifika programları yararlı ve gerekli olmakla birlikte, fitoterapinin kısıtlı bir sürede öğrenilmesinin mümkün olmayacağı görüşündeyim. Tedavi hakkının hekime ait olması nedeniyle Fitoterapiye Tıp Fakültesi eğitimi sırasında yer verilmelidir. Bununla birlikte, fitoterapötiklerin standardizasyonu, etkileri, yan etkileri, dozaj şekilleri konusunda da eğitim alan tek meslek grubunun eczacılar olduğu unutulmamalıdır.
W- Bitkisel ilaç, gıda takviyesi, aktarlar vb. bu alanda sanki biraz standart sıkıntısı var gibi katılır mısınız?
G.S.İ.- Aktarlık bir Doğu geleneği olması nedeniyle meslek grubu olarak kalmalı, ancak tedaviye yönelik ürün yerine sadece gıda satmalıdır. Gıda desteği ancak besin olan bitkilerden, gerekli koşullara uyulmak şartıyla ve denetim şartıyla hazırlanabilir. Bitkisel ilaç için ise tek otorite Sağlık Bakanlığı’dır.
W- Bir kıyaslama olması açısından bu alanda ileri olan örneğin Almanya’ya baktığımızda aramızda ki fark nedir?
G.S.İ.- Almanya’da Fitoterapi Tıp Fakültelerinde zorunlu ders olarak yer almaktadır. Fitoterapiyi bilen hekimler reçete yazmakta ve bitkisel ilaçların da bir kısmı geri ödeme listesinde yer almaktadır.
Türkiye’de ise eğitim alan bazı hekimler normal ilaç reçetelerinin yanı sıra bitkisel ürünleri de kullanmakta, bazı hekimler ise tamamen red etmekte, bir kısmı ise bu konuda eğitimleri olmadığını ifade etmektedir.
W- Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp geleceği size göre ülkemizde nasıl gelişecek-şekillenecektir?
G.S.İ.- Uzmanlık alanım olan Fitoterapinin yapılan bilimsel yayınlara paralel olarak kanıta dayalı olarak ilerleyeceğine inanıyorum.
W- Sevgili Hocam yeni projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
G.S.İ.- Yeni projelerim Farmakognozi ve Fitoterapi’de yapmış olduğumuz bilimsel yayın ve projelerimizin yaygın etkisinin olması, toplum sağlığına katkı sağlaması ve ülkemin ihtiyacı olan standart fitoterapötiklerin hayata geçirilmesidir.
W- Değerli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.
G.S.İ. Ben de teşekkür ediyorum.