W-TİTCK eski Başkan Yardımcısı ve İstanbul Medipol Üniversitesi Tıbbi Farmakoloji A.D. Öğretim Üyesi Prof.Dr. Hanefi Özbek ile Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp bileşeni Fitoterapi özelinde görüşlerini alacağız.
Değerli Hocam bir farmakolog olarak bitkilerin ilaç sanayi içinde kullanımını bizlere aktarır mısınız?
H.Ö.-Eczacılık biliminin kökenini aslında bitkilerle tedaviye bağlamak çok da yanlış olmasa gerek. Bugün bildiğimiz pek çok ilacın kökeni bitkilerdir. Dolayısı ile ilaç sanayii ile fitoterapiyi birbirinden ayırmak pek de mümkün değildir. Bu meyanda 18 adet bitkisel tedavi ürünün ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından ilaç olarak ruhsatlandırıldığını biliyoruz.
W- Ülkemiz zengin bir floraya sahip biz bunu kullanabiliyor muyuz?
H.Ö.-2000’li yılların hemen başında bir farmakolog olarak bitkilerin farmakolojik ve toksikolojik etkilerini bilimsel metotlarla araştırmaya başladığımda, özellikle farmakoloji camiasının tepkisi ile karşılaşmıştım. Bugün ise en tepkili farmakoloji kürsüleri bile artık bitkilerin farmakolojik etkilerini araştırmaktadırlar. Ülkemizin zengin bitki florasını araştırmakta, aynı diğer alanlarda olduğu gibi geç kaldık veya geç bırakıldık. Bu araştırmaların sistematik ve belirli bir standardın üzerinde olacak şekilde yapılması lazım. Böylece çok hızlı bir şekilde sonuca ulaşmak ve ülkemizin cari açığına önemli bir katkı yapmak mümkündür. Ülkemizde insanları bir araya getirip kollektif ve organize bir şekilde çalışmaya ikna etmek maalesef çok zor. Böylesi bir kültürün henüz yeterince gelişmediği kanaatindeyim. Ama “zararın neresinden dönülürse kârdır” düsturu ile hareket etmek gerektiğini düşünüyorum.
W– Bu konudaki ihmalimizi ne ile açıklayabiliriz?
H.Ö.-“Bizden adam olmaz” anlayışı, “bazı çok etkin çevrelerde” o kadar yerleşmiş ki; bu anlayışı zamanında kıramayışımızdan dolayı bu tür ihmallerin hemen her alanda yapılmış olduğunu söyleyebilirim. Tüm gençlerimizi bu konularda örnek bir şekilde yetiştirmek ve onları da kendimize benzetmemek suretiyle işe başlayabiliriz. Ülkemizde, kaliteli insan yetiştirmek, bunların sayısını arttırmak ve bunlara gereğince sahip çıkmak yönlerinde önemli sıkıntılarımız var. Belki de en önemli ihmalimiz bu yönde olsa gerek. Bir örnek vermem bu konuda yararlı olabilir: Bakanlıkta çalışırken bir konuda Yönetmelik değişikliği yapmamız gerekmişti. İlgili arkadaşlara bir yenilik önerisi sundum, ancak Avrupa ve Amerika’da böyle bir şey yok, dolayısı ile yapamayız deyip kestirip attılar. İki sene sonra benim önerdiğim husus Avrupa’da uygulanmaya başladığında, bu arkadaşlarımız sorgusuz-sualsiz uygulamayı kabullendiler. Kendilerine bu konuyu hatırlattığımda ise herhangi bir tepki göstermediler. Yani Batı’dan alıp bize monte etmek son derecede doğal bir şeymiş şeklindeki bir algı ülkemiz insanlarında maalesef yerleşmiş durumda. Bu algıyı kırmadan fazlaca bir şey yapabileceğimizi sanmıyorum. Sonuçta insanlar sizi Don Kişot olarak etiketliyor ve dönüştürebileceğimiz gençlerin size bakışlarını daha baştan perdeliyorlar.
W- 6 Ekim 2010 tarihli ve 27721 sayılı “Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler Yönetmeliği” Resmi Gazete’de yayımlanmıştı geliştirilmesi gereken yönleri var mıdır?
H.Ö.-Yönetmeliğin yayımlanmasında bu güne kadar geçen yaklaşık sekiz yıllık sürede Yönetmelik çerçevesine uyularak çıkarılmış bitkisel ilaç ruhsatı sayısı 18 (yazıyla on sekiz) adettir. Ancak Tarım Bakanlığı bünyesinde Gıda Takviyesi adı altında çıkarılan, ancak mevzuata aykırı olarak çeşitli medya ortamlarında ilaç gibi sunulan, bitkisel ürün izinlerinin sayısını ben bilmiyorum. Yorumu sizlere bırakıyorum.
W- Literatürlere ne kadar güvenebiliriz, ilaçlar ile yapılan çalışmaların sonuçlarına nasıl bakmamız gerekir?
H.Ö.-“Fala inanma, ancak falsız da kalma” sözünde olduğu gibi, literatürlere de gereğinden fazla önem atfetmek her zaman doğru olmayabilir. Örneğin deney hayvanları üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarını, sanki insanlar üzerinde de aynı sonuçları elde etmek mümkünmüş gibi algılamak veya yorumlamak, yalnızca literatürün değil bizim de suçumuzdur. Bu ve benzeri nedenlerle “literatürü okumayı ve yorumlamayı” bilmeden literatür dünyasına girmenin sorunlu bir yaklaşım olduğu düşüncesindeyim. Yalnızca bir literatürün sonucuna bakmak yerine aynı konuda daha fazla literatüre ait sonuçlara göre bir yorum yapmanın daha akılcı olacağını düşünüyorum. Bu söylediklerimden “bütün literatürler problemlidir” gibi bir sonuç çıkarılmasın. Ben sadece dikkatli olmayı öneriyorum. Bir hakim arkadaş bana şöyle bir nasihatta bulunmuştu: “Azamî dikkat, asgarî îtimat”; ben de aynı kanaatteyim.
W-Pazarda olan bir ilacın keşfinden sunumuna kadar bölümünü biliyoruz, her ne kadar diyet destek ürünleri olsa da şifa için kullanılan Fitoterapi ürün-ilaçlarında buluş-farmakolojik-toksikolojik araştırmalarındaki durum nedir?
H.Ö.-Gıda takviyeleri için resmi makamlarca preklinik ve klinik bir farmakoloji-toksikoloji çalışması istendiğini bilmiyorum. Ancak Sağlık Bakanlığı, endikasyon (falanca konuda etkisi vardır) iddiasında bulunan her ürün için bilimsel bir araştırma sonucunun sunulmasını istemektedir; buna diyet-destek ürünleri de dahildir. Yukarıda da söylediğim gibi Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış fitoterapi ürünleri adedinin 18 gibi çok düşük bir sayıda olması bu soruya yeterli bir cevap oluşturacaktır düşüncesindeyim.
W- “Bitkisel ürünler zaten doğada mevcuttur ve zararı hatta yan etkileri yoktur” iddiasında bulunulabilinir mi?
H.Ö.-Bilimsel yönden etkileri ve yan etkileri gösterilene kadar hiçbir bitkisel ürün için yararlıdır veya zararlıdır diyemem. Dolayısı ile doğada bulunan ürünler zararlı da olabilir yararlı da. Örneğin bazı mantarlar besin olarak sofraları süslerken bazıları da insanları zehirleyip ölmelerine neden olabilmektedir. Buna göre “hani doğada bulunuyordu, dolayısı ile zararlı olmaması gerekiyordu”.
W- Fitoterapi ürün-ilaçları tedavi için değil uygulanan tedaviye destek amaçlı değil mi?
H.Ö.-Fitoterapi ürünleri hastanın ve hastalığının durumuna göre tedaviye yardımcı olarak da kullanılabilir, doğrudan tedavi etmek amacıyla da kullanılabilir. Hafif bir hastalık için klasik bir ilaç yerine uygun bir fitoterapi ürünü (elbette hekim tavsiyesi ile) verilebilir. Ancak bir kanser hastası için “sen tedavini kes, bunun yerine şu bitkiyi kullan” demek hastanın tedavisini geciktirebileceği gibi geri dönülemeyecek seviyelere gelmesine de sebep olabilir. En akılcı yaklaşım, bitkisel ürünlerin, bu konuda ehil bir hekim aracılığıyla tavsiye edilmesi ve uygulanmasıdır.
W-Fitoterapi için kullanılacak ürün-ilaçlar tamamına yakını T.C. Tarım Bakanlığında bu durum hakkındaki düşüncenizi alabilir miyiz?
H.Ö.-Açık konuşmak gerekirse, bu soru yanlış kişilere soruluyor; sorunun muhatapları Sağlık Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’dır. Bu sorunun cevabını şu cümlenin içinden de çıkarmak mümkündür: İlaç Sağlık Bakanlığı’nın, gıda ise Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın sorumluluk alanındadır. Her iki Bakanlığın sorumluluk alanlarında bir çakışma var ise mevzuat değişikliği yapılarak bunu gidermek mümkündür. Ben 2012 yılında, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının ilgili sayın Genel Müdürüne bu konudaki görüşlerimi bizzat arz etmiştim.
W- Fitoterapi ürün-ilaçlarının kullanılmasının güvenli olduğu, etkisinin sınırlı olduğu ya da hiç kullanılmamasını düşündüğünüz örn:endokrin sistem hastalıkları alanlar nelerdir?
H.Ö.-Aspirin, belki de en çok bildiğimiz, yıllardır üzerinde çalıştığımız bir ilaç. Aspirin için bile net bir şekilde örneğin “şu durumlarda kullanırsanız bir yan etkisi olmaz” diyemiyoruz. Dolayısı ile haklarında henüz yeterli bir preklinik veya klinik ciddi araştırmalar olmayan bitkiler, fitoterapi ürünleri ve hatta “gıda takviyeleri” için bu hususta bir şey söylemek mümkün değil.
W- Değerli Hocam ülkemizde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıbbın geleceğini nasıl görüyorsunuz, akademik kurumlara düşen sorumluluklar nelerdir?
H.Ö.-Özellikle akademik çevrelerin bu konuya ön yargılı bir şekilde yaklaşmamalarını öneriyorum. Ancak kanıta dayalı tıp uygulamalarının sonuçlarına göre hareket etmekten de şaşmamak gerektiğini üstüne basarak söylüyorum. Ancak bu durumda Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarının bir geleceği olabilir.
W- Değerli Hocam görüşlerinizi paylaştığınız için şükranlarımızı sunarız.