Kronik kalp-damar hastalıkları olan bireylerde COVID-19 gibi viral enfeksiyonların akciğer enfeksiyonu (zatürre) geliştirme olasılığının daha fazla olduğunu ifade eden Sağlık Bilimleri Üniversitesi Trabzon Ahi Evren Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Raşit Sayın, kronik kalp-damar hastası kişilere özel önemli bilgiler ve öneriler paylaştı.
Ülkemizde en sık görülen kronik kalp hastalıkları; hipertansif kalp hastalığı, koroner kalp hastalığı, kalp yetersizliği, ritim bozuklukları, kalp kapak hastalıkları ve doğumsal kalp hastalıklarıdır. Pandemi sürecinde, ileri yaşlı ve kalp-damar hastalığı olan bireylerin COVID-19 enfeksiyonuna yakalanması durumunda komplike ciddi bir hastalık seyrine sahip olma olasılığı daha yüksektir.
Kalp damar hastalığı olanlar COVID-19 döneminde daha yüksek risk altında
Kalp hastalığı olan veya olmayan herkesin COVID-19 salgınına yakalanabildiğini ifade eden Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ahi Evren Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Raşit Sayın şunları söyledi: “Şimdiye kadar COVID-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin daha çok ileri yaş ve eşlik eden kronik hastalıkları olan kişiler olduğunu biliyoruz. Eşlik eden kronik hastalıkların içinde sıklıkla kronik kalp-damar hastalıkları da bulunmaktadır. Kronik kalp-damar hastalıkları olan bireylerde viral enfeksiyonların akciğer enfeksiyonu (zatürre) geliştirme olasılığının daha fazla olduğu bilinmektedir. Bu nedenle kalp-damar hastalıkları olan bireylerde COVID-19 enfeksiyonunun da hafif hastalıktan ziyade zatürre geliştirme ihtimalinin daha yüksek olduğu söylenebilir. Özellikle ileri yaşlı ve kalp-damar hastalığı olan bireylerin COVID-19 enfeksiyonuna yakalanması durumunda karışık ve ciddi bir hastalık seyrine sahip olma olasılığı daha yüksektir. COVID-19 virüsü ile ilgili bilgilerimiz gittikçe artıyor fakat henüz bilmediğimiz çok şey var. Genç hastalar da dâhil olmak üzere kalp damar hastalığı olan herkesin daha yüksek risk altında olduğunu varsaymak akılcı bir yaklaşım olacaktır.”
İlaçlar reçete edildiği şekilde alınmaya devam edilmeli
Sosyal izolasyon ve sokağa çıkma yasağının kronik hastalıkları olan ileri yaşlı kişilerin virüsle temasını ve hastalığın yayılmasını engellemeye çalışan önlemler olduğunu, pandemi sırasında hastaların bulaşıcı hastalık korkusuyla hastanelere başvurma konusunda isteksiz olabildiğini dile getiren Doç. Dr. Muhammet Raşit Sayın: “Bunun sonucu olarak kronik hastalıkları olan kişilerin hekimi tarafından rutin takibi ve tedavisi sekteye uğrayabilir. Bu da hastalıklarının giderek kötüleşmesine ve acil bakım gerektirecek ciddi durumlara sebep olabilir. Bu nedenle yeni şikâyetlerin oluşması ya da mevcut şikâyetlerde kötüleşme olması durumunda vakit kaybetmeden görüş alınmalıdır. Hekimlerle iletişimin azalması tedaviye uyumda da bazı zorluklara yol açabilir. Örneğin; dünya basınında ve sosyal medyada hipertansiyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçların hem enfeksiyon riskini hem de COVID-19 enfeksiyonun şiddetini artırabileceğini gösteren yazılar vardır. Bu uyarının sağlam bir bilimsel temeli ya da onu destekleyen kanıtları yoktur. Bu nedenle, tansiyon ilaçlarının reçete edildiği şekilde alınmaya devam edilmesi tavsiye edilmektedir. Tedavide bir hekim tarafından önerilmeyen herhangi bir değişiklik yapılması durumunda mevcut hastalığın alevlenmesi riskiyle karşı karşıya kalınabileceği unutulmamalıdır.”
Mevcut tedavilerin aksatılması yıkıcı sonuçlar meydana getirebilir
Kronik kalp-damar hastalığına sahip bireylerin mevcut tedavilerini aksatmaları ve hastalıkları ile ilgili belirtileri görmezden gelmeleri halinde yıkıcı sonuçlar ile karşı karşıya kalabilecekleri uyarısında bulunan Doç. Dr. Muhammet Raşit Sayın sözlerine şunları ekledi: “Hastalığın alevlenmesi, kalp krizi, kalp yetersizliği kötüleşmesi ve önemli ritim bozuklukları gelişmesi hayati tehdit oluşturabilir. Kötüleşen göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, bayılma gibi belirtiler hayati durumların habercisi olabilir. Bu belirtiler meydana geldiğinde 112 acil numarası aranarak belirtilerin değerlendirilmesi sağlanmalıdır.”
İlaçlar hastalıkların kontrol altında tutulması açısından çok önemli
İlaçların hastalıkların kontrol altında tutulması ve komplikasyonların önlenmesi açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Doç. Dr. Muhammet Raşit Sayın: “Bu yüzden hekimin önerdiği şekilde ilaç tedavilerinin devam edilmesi gerekmektedir. Herhangi bir sebepten hastanın kendisi ilaçlarını temin edemiyorsa ve varsa hasta yakını, o da mevcut değilse bulunduğu ildeki kamu görevlileri ya da sosyal destek gruplarından yardım talep edilmelidir. Reçete olmadan da raporlu ilaçlar eczanelerden alınabilmektedir. Biten raporların süresi de otomatik olarak uzatılmıştır”dedi.
Doç. Dr. Muhammet Raşit Sayın, bu dönemde hasta yakınlarının üzerine düşen sorumlulukları da şöyle sıraladı: “Hastaların tedavi uyumunu artırmak, reçeteli ilaçlarının teminine yardımcı olmak, pandemi sırasında hastalar üzerinde oluşan endişe ortamının yatışmasına katkıda bulunmak, hastada gelişebilecek önemli belirtilerden haberdar olmak, enfeksiyon belirtileri ve kalp hastalığı kötüleşme belirtileri olması durumunda hastayı bir sağlık kurumuna müracaatı yönünde teşvik etmek, güncel gelişmeleri takip etmek ve koruyucu önlemlerin uygulanmasına yardımcı olmak.”
Salgın sırasında bile, sağlık sistemine başvuruda gecikilmemeli
Kalp hastalıklarının seyrinde ani kötüleşme ve hayatı tehdit eden durumların meydana gelebileceğinin ve erken müdahalenin çok önemli olduğunun özellikle altını çizen Doç. Dr. Muhammet Raşit Sayın, “Hasta ve hasta yakınları bu durumun bilincinde olmalıdır. Salgın sırasında bile, sağlık sistemine başvuruda gecikilmemelidir. Her dakika önemlidir. 112 mutlaka aranmalı ve önerileri alınmalıdır. Hastaneler, ayrılmış; temiz ve güvenli bir ortamda hastaları tedavi etmek için ellerinden geleni yapmaktadır.”
COVID-19 pandemisi döneminde bu hastalıktan korunmanın başlıca yolunun bulaşmasını engellemek olduğunu ifade eden Doç. Dr. Sayın: “Bu nedenle daha yüksek riske sahip olması sebebiyle kalp-damar sistemi hastalıklarına sahip bireyler şu hususlara dikkat etmelidirler. Mümkün olduğunca evden dışarı çıkılmamalı; çıkma zorunluluğunda ise mutlaka maske kullanmalı ve sosyal mesafemizi korumalıyız. Kişisel temizliğe çok dikkat etmeliyiz. Ellerimizi sık sık yıkamalıyız. Kıyafetlerimizi 60-90 derece arasında yıkamalıyız. Yaşadığımız yerleri sık sık havalandırmalıyız. Düzenli uyumalı, kaliteli ve sağlıklı beslenmeye özen göstermeliyiz. Salgının oluşturduğu kaygıdan uzak durmaya çalışmalı, rahatlatıcı egzersiz ve aktiviteler yapmalıyız.
Salgın döneminde kalp damar sistemi hastalıkları da dâhil olmak üzere kronik hastalıkları olan hastaların resmi sağlık otoriteleri ve konu ile ilgili uzmanların önerilerine harfiyen uymaları gerekmektedir. İlaçlarımızı düzenli kullanalım, uzman hekimimizle iletişimi tamamen kesmeyelim. Bulaş riskini en aza indirecek tedbirleri alalım fakat gerekli hallerde tıbbi yardım almayı ihmal etmeyelim.”