Dünyada önlenebilir körlük nedenleri arasında ikinci sırada yer alan glokom, halk arasında göz tansiyonu olarak biliniyor. Türkiye’de 2,5 milyona yakın glokom hastası olduğu tahmin edilirken, her 4 hastadan 1’i teşhis edilerek tedaviye geçilebiliyor.
Türk Oftalmoloji Derneği, 2019 yılında, 10-16 Mart tarihleri arasına denk gelen Dünya Glokom Haftası’nda glokoma (göztansiyon hastalığı) toplumdaki farkındalığı artırmak amacıyla Türkiye genelinde bir kampanyayı hayata geçiriyor. Kampanya kapsamında glokomla ilgili hazırlanacak farkındalık mesajları, ışıklı ve hareketli billboardlarla Türkiye nüfusunun yüzde 53’ünü barındıranfarklı illeri gezecek. Bu iller, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Gaziantep, Antalya ve Adana olacak.
Halk arasında ‘Göz Tansiyonu’ olarak bilinen glokom, ilk başlangıçta hiçbir şikayete yol açmaksızın yavaş ve sinsi bir şekilde ilerleyerek hastanın önce çevre görmesini (görme alanını) daraltıyor. Son aşamada ise geri dönüşümsüz körlüğe yol açabilen bu önemli sağlık sorunu dünya genelinde yaklaşık 6 milyonu tam kör olan 70 milyon kişiyi etkiliyor2. Körlüğe giden en önemli etkenlerden biri olan glokom hastalığında, erken tanı ve tedaviyle hastalık kontrol altına alınarak görme yetisinin korunması sağlanabiliyor.
Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi, bu sene 10-16 Mart tarihleri arasına denk gelen Dünya Glokom Haftası süresince hasta ve hastalık farkındalığını arttırmak amacıyla Türkiye’nin farklı bölgelerindeki 7 ili kapsayan büyük bir kampanyaya imza atıyor. “Glokom Farkındalık Haftası” kapsamında hastalığa ve sinsi ilerleyişine dikkat çekici mesajlar hazırlayacak olan Türk Oftalmoloji Derneği, ışıklı ve hareketli billboardlarla Türkiye nüfusunun yüzde 53’ünü barındıran 7 ilde kamuoyunu bilgilendirmeyi hedefliyor.
Her 4 hastadan 1’inde ancak teşhisten tedaviye geçilebiliyor.
Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Prof. Dr. Özcan Ocakoğlu, glokom hastalığı hakkında şu açıklamalarda bulundu: “Hastalık başlangıcında hiçbir şikayet olmaması ve ilk belirtiler olabilecek görme alanındaki kayıpların hastanın farkında olamayacağı yavaşlıkta ilerlemesi hastalığın erken tanısında güçlük yaratıyor. Hastalık genellikle bir başka şikayetten ötürü göz muayenesine gelen hastalarda tesadüfen tespit ediliyor. Her dört hastadan sadece birine teşhis konulup tedaviye geçildiğini göz önünde bulundurduğumuzda, hastalığın Türkiye’de farkındalığının arttırılmasının erken tanı için ne derece önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz.”
Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Dr. Ocakoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Glokom hastalığı genellikle her yaşta görülen bir hastalık olmakla birlikte ilerleyen yaşlarda daha fazla teşhis ediliyor. Genetik faktörlerin etkili olduğu bilinen bu hastalığa ailede bir bireyin sahip olması durumunda görülme sıklığı diğer aile üyelerinde 3-5 kat artıyor. Diyabet, hipermetrop veya miyop göz bozukluklarında, göze ait nedenler veya başka sebeplerden uzun süreli kortizon tedavisi gören kişilerde glokom görülme riski normalden daha yüksek oluyor. Toplumsal sıklığının %3 olduğu düşünülürse Türkiye’de 2,5 milyona yakın glokom hastası olduğunu tahmin ediyoruz.”
Dr. Özcan Ocakoğlu, bu hastalığın sinsi ilerlediğinin ve teşhisinin zor olduğunu belirtirken, “Bu hastalığın tek bir nedeni olmamakla birlikte, göz içinde sürekli üretilen ve göze hayatiyet veren sıvısının olması gerektiği şekilde gözü terk edemeyip gözün içinde birikmesiyle göz tansiyonu yükselir. Göz içindeki yüksek basıncın uzun süreli devamı glokomun oluşmasında en önemli risk faktörü olarak kabul edilir. Glokom tedavi edilebilir ve körlüğü önlenebilir bir hastalıktır. Ancak bilinmelidir ki, hastalığının tedavisi, sağlıklı halin geri kazanımından ziyade daha fazla kötüleşme olmasını engellemeye yönelik uygulamalarla olmaktadır. Bu amaçla göz içi sıvı yapımını azaltmak için göz basıncını düşüren yüksek etkili göz damlalarıyla, laser ve ameliyat yöntemleri ile pek çok tedavi seçeneği hastanın glokom şiddetine ve tipine göre planlanmaktadır” dedi. Prof.Dr.Özcan Ocakoğlu ayrıca oftalmolojik muayenenin ayrılmaz bir parçası olan göz tansiyonu ölçümünün glokom teşhisinde ilk adım olarak çok önemli yeri olduğunu, ancak sadece basınç ölçümü ile tanı ve tedavi planlamasının yapılmadığını, diğer ileri yöntemlerle hastaları takip ettiklerini vurguladı.