12-18 Mart 2023, Dünya Glokom Haftası, Dünya Glokom Derneği tarafından başlatılmış olan dünya çapında önlenebilir geri dönüşü olmayan körlüğün en önde gelen nedenlerinden biri olarak glokom hastalığının farkındalığı için gerçekleştirilen benzersiz bir girişimdir.
Biz de Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi olarak ülkemizde hastalığın erken dönemlerde yakalanabilmesi ve görmenin korunabilmesi için temel göz muayenelerine olan gereksinimi halkımıza duyurmak istiyoruz. Bu nedenle her yıl Mart ayında Glokom Haftası başlığı altında birçok farkındalık çalışması yürütüyoruz. İnsanları “Glokom ve özellikle göz tansiyonu ölçümü” konusunda bilinçlendirmek istiyoruz. Bununla ilgili uyarı ve önerilerde bulunulan afişler, el ilanları, kitapçıklar, görsellerle onların dikkatini çekmeye çalışıyoruz. Bu farkındalık uzun bir süreç alıyor elbette, nesilden nesile aktarılabilmesi için tohumları ekme çabası içindeyiz. Glokom hakkında bilinçlenen halkımız göz doktorlarına bu şekilde başvurmaktadırlar.
Glokom, halk arasındaki adı ile göz tansiyonu hastalığı göz sinirinin hasar görmesi sonucunda meydana gelen, başlangıçta görme alanının daraldığı ve ileri dönemlerde geri dönülmez körlüğe yol açan sinsice ilerleyen bir hastalıktır.
Göz siniri beyin ile göz arasında görme işlevini sağlayan bir organdır. Görme hücrelerinin bulunduğu retina tabakasından iletimi sağlayan sinir lifleri, görme sinirini oluşturmak üzere gözün arka tarafına doğru ilerler ve orada birleşir. Bu noktadan sonra görme, görüntünün beynimizde bulunan görme merkezine iletilmesiyle oluşur. Glokom hastalığı işte bu görme yolundaki sinir hücrelerini bozmaktadır. Önemli nedenlerinden biri hastaların çoğunda yükselen göz tansiyonunun, göz sinirindeki kan dolaşımını, beslenmesini bozması ve bu basıncın sinir hücrelerinde harabiyet oluşturmasıdır. Göz sinirinde oluşan hasarın geri dönüşü yoktur. Bu nedenle erken tanı ve tedavi çok önemlidir.
Glokom kalıtsal olabilir; genetik ve kalıtsal faktörlerin hastalığın alt tiplerinde anahtar rol oynadığı düşünülmektedir. Genel olarak herkes glokom geliştirebilme riski taşısa da, ailesinde hastalık öyküsü olan ve bazı risk faktörlerini taşıyan bireylerin etkilenme olasılığı kat kat daha yüksektir.
Hastalık doğuştan itibaren her yaşta görülebilmekteyse de, genellikle 40 yaşlarından sonra ortaya çıkmakta ve yaşla birlikte sıklığı artmaktadır. Glokomun birçok tipi kadınlarda daha sık görülmekle birlikte, doğumsal olanlar erkeklerde daha sıktır.
Dünyada glokomlu kişilerin sayısı özellikle 40’lı ve 80’li yaşlar arasında geçtiğimiz yıllarda 70 milyonlardayken, bu sayının 2050’li yıllarda en az bunun iki katına çıkacağı düşünülmektedir. Kırk yaşın üstünde glokom görülme olasılığı %2 civarındadır. Bu hastalık nedeniyle 6.5 milyon insan görmesini kaybetmiştir.
Ülkemizde görülme sıklığı %2-2.5 ‘tur. Türkiye’de tanı konmuş glokomlu hasta sayısı 500 bin dolaylarında, ancak glokomlu sayısının bunun 4 katı olduğu tahmin edilmektedir. Diğer bir deyişle yaklaşık 2 milyon hastanın 1.5 milyonu henüz tedaviye kavuşamamıştır.
Glokom belirti vermeden sinsice ilerliyor.
Glokomun belirtileri hastalığın tipine ve ortaya çıkış yaşına göre değişiklik göstermektedir. Hastalık oldukça sinsi seyirlidir. Belirtileri hastalar tarafından kolay anlaşılamamaktadır. Örneğin en sık görülen açık açılı glokom olgularında şikâyetler belli belirsizdir. Baş ağrısı, bulanık görme, yakın görmede sorunlar olabilir. Fakat hastalığın son dönemlerine kadar görme normal kalabilmektedir. İşte bu klinik durum erken tanıda güçlük yaratmaktadır.
Glokom yaş ve kronik hastalıklarla artan oranda bir ilişki göstermektedir.
Glokom kronik (süreğen) bir hastalık olduğu için tedavisinde hayat boyu takip ön plandadır. Esas amaç görme fonksiyonlarının daha da kötüleşmemesidir. İlaç tedavisi ilk tercihimiz olmakta, günümüzde kullandığımız çok sayıda göz damlasından o hasta için uygun olanlarıyla hastalarımızı yönetebiliyoruz. Göz siniri üzerinde, cihazlarla belli aralıklarla yaptığımız değerlendirmelerde hasar saptarsak, söz konusu damlalarla göz tansiyonunu düşürebilmemiz ve görme alanındaki kayıbı durdurmamız gerekmektedir. Eğer ilaç tedavisiyle olumlu sonuç alamazsak, lazer uygulamaları ve ameliyatlara gereksinim olmaktadır. Lazer ve cerrahi işlemler hastanın klinik durumuna göre farklı tekniklerle uygulanabilmektedir. Tedavide geç kalınırsa ya da yetersiz olursa glokom hastalığı körlükle sonuçlanabilmektedir.
Türk Oftalmoloji Derneği Depremzede Halkımız ve Meslektaşlarımız için deprem bölgesinde yoğun faaliyet gösteriyor.
Ülkemizi büyük üzüntüye boğan 6 Şubat 2023 deprem felaketi sırasında binlerce insanımızı kaybettik. Çok geniş bir coğrafyada 13 milyonun üzerinde insanı etkileyen, yüzbinlerin evsiz kalmasına neden olan binyılın doğal afetinde, Türk Oftalmoloji Derneği de depremzede halkımız ve meslektaşlarımız için, ilk günden bu yana büyük bir gayret içerisinde çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca deprem bölgesindeki sağlık kuruluşlarındaki oluşan hasarları da göz önüne alarak mobil göz muayenesi imkânı sağlamak amacıyla lojistik çalışmalarını en üst düzeye ulaştırmak üzeredir. Japonya Tohoku bölgesinde 11 Mart 2011 tarihinde oluşan Japon tarihinin en şiddetli depreminde de, bölgedeki sağlık tesislerinin yarısından çoğu kullanılamaz duruma gelmişti. Ülkemizde 2 milyon glokom hastası olduğu tahmin edilirse, bunların yaklaşık olarak 300 binden fazlasının da bu bölgede takip ve tedavilerinin aksayacağı düşünülerek gerekli önlemleri almaktayız. Ülkemize geçmiş olsun der, başsağlığı diler, alacağımız önlemlerle bir daha böyle büyük felaketlerin ve acıların yaşanmamasını temenni ederim.
Prof. Dr. Kıvanç Güngör
Türk Oftalmoloji Derneği
Glokom Birimi Başkanı