Gölge pandemi sosyal problemleri işaret ediyor
İlk olarak Birleşmiş Milletler Kadın Birimi tarafından ‘pandemiye bağlı ekonomik ve sosyal problemler sebebiyle artan aile içi şiddet’ şeklinde tanımlanan “gölge pandemi” kavramı, UNICEF tarafından kapsamı genişletilerek kullanılmaya devam ediyor. Pandemi sonrasında küresel düzeyde şiddet olgusunun artış gösterdiğine dikkat çeken uzmanlar, bu durumdan da özellikle kadın ve çocukların etkilendiğini vurguluyor. Uzmanlar gölge pandemi kavramının sosyal problemleri işaret ettiğini ve tam anlamıyla kontrol altına alınsa bile sosyal hayatımızdaki etkisinin uzun yıllar sürebileceğini ifade ediyor.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk, gölge pandemi kavramı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu ve önemli istatistiksel bilgiler paylaştı.
Gölge pandemi teriminin anlamı genişletildi
Gölge pandemi teriminin ilk olarak geçen yıl Birleşmiş Milletler’in aile içi şiddet konusuna dikkat çekmek için kullanıldığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk, “Birleşmiş Milletler Kadın Birimi, pandemiye bağlı ekonomik ve sosyal problemler sebebiyle artan aile içi şiddeti gölge pandemi (shadow pandemic) terimi ile açıkladı. Yakın zamanda ise UNICEF gölge pandemi teriminin anlamını daha da genişleterek terimi çocuk ve gençlerin sosyo – duygusal kayıplarını ifade etmek için yeniden kullandı. Terim bugün itibariyle pandeminin sebep olduğu sosyal problemleri dile getirmek için kullanımı yaygınlaşacak bir söz öbeği olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.
Pandemi sonrası şiddet artış gösterdi
Bilimsel araştırmaların pandemi sonrasında küresel düzeyde şiddet olgusunun artış gösterdiğine, bu durumdan da özellikle kadın ve çocukların etkilendiğine dikkati çektiğini ifade eden Öztürk, “Pandemi sürecinde dünya genelinde çok sayıda kadının işini kaybetmesi ya da sosyal medya kullanımının artmasına bağlı olarak internet ortamında özelllikle kız çocuklarının maruz kaldığı siber suçlar da şiddetin bir parçasıdır. Bunların tümü pandeminin nüfus ettiği sorunlu alanlardır.” diye konuştu.
Pandemi etkisini göstermeye devam edecek
Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk, ‘Covid-19 salgınında artık ikinci yılın içindeyken toplum olarak pandeminin yalnızca sağlık boyutuyla ilgilenmiyoruz.’ diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Aşı çalışmaları, yatak kapasiteleri, iyileşen hasta sayısı gibi tıbbi konular kadar meselenin toplumsal ve ekonomik boyutları da fazlasıyla gündelik hayatın merkezinde yer alıyor. En iyi senaryo ile tüm dünyada aşılama çalışmaları büyük bir hızla tamamlansa bile salgının yol açtığı tahribatlar aile hayatından, okul hayatına, ekonomik düzenden, toplum ruh sağlığına kadar etkisini en az birkaç yıl boyunca daha göstermeye devam edecek gibi görünüyor. Bu durumu pandemi sonrası anlamına gelecek şekilde kullandığımız post- pandemi terimi ile açıklıyoruz.”
Salgını kontrol altına almak için 5 yıl gerekiyor
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre salgını kontrol altına almak 5 yıl gibi bir süre gerekli olduğunu ifade eden Öztürk, “Dünyaca tanınan Amerikalı salgın hastalıkları uzmanı Dennis Carroll ise son 15 yıldır zaten ebola, kuş gribi ya da domuz gribi gibi salgınların hayatımızda olduğuna işaret ederken ‘Bundan sonra yeni normalimiz bu olacak.” diye ekliyor. Durum böyleyken post-pandemi süreci için hükümetler, araştırma enstitüleri, akademiler, özel ve kamu kuruluşları ile STK’ların geliştirip uygulayacağı gerçekçi ve nitelikli projelerin önem kazanacağını söyleyebiliriz.” dedi.
Sosyal problemler kalıcı hasara yol açabilir
Gölge pandemi kavramının UNICEF’in hazırladığı raporda da yer aldığını vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk, “Bu raporda pandemiyle birlikte özellikle çocuk ve gençlerde artan sosyo – duygusal kayıpların telafisinin oldukça zor olacağının altı çizildi. Okul terki, uzaktan eğitime ulaşamayan öğrenciler, aile içi şiddete maruz kalan kimseler, dezavantajlı ailelerde yetişen çocuk ve gençlerin olumsuz gelecek beklentileri, ekonomik eşitsizlikler, psikolojik temelli rahatsızlıklar, teknoloji bağımlılığı gibi post – pandemide kendini gösterecek onlarca sosyal problem sayılabilir. Bu sosyal problemler salgının gölgesinde yeşeren ve çözüm üretilmediğinde kalıcı hasarlara yol açabilecek konuların başında geliyor.” diye konuştu.
Eşitsizlikler sosyal hayatı çevreledi
Eşitsizliklerin sadece cinsiyet temelinde görülmediğini belirten Öztürk; eşitsizliklerin iş, okul ya da sosyal hayatı da çevrelediğini söyledi ve önemli istatistiksel bilgiler paylaştı:
– Eğitim-Sen raporuna göre Türkiye’de 4 milyon öğrenci pandemi boyunca eğitime hiç katılamadı.
– Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2021 verilerine göre Türkiye’de pandemi boyunca kadına uygulanan şiddet yüzde 32 oranında artış gösterdi.
– Birleşmiş Milletlerin Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Siber Şiddet Raporu’na göre; kız çocukları ve kadınlar erkeklere oranla 27 kat daha fazla siber şiddet ile karşılaştı.
– Tüm dünyada ve ülkemizde pandeminin yarattığı ekonomik zorlukların yol açtığı psikolojik rahatsızlıklar artış gösterdi ve intihar oranları arttı.
Pandeminin sosyal hayatımızdaki etkisi uzun yıllar sürecek
Listenin Türkiye ve küresel boyutta uzatılabileceğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı: “Görülüyor ki pandemi bir sağlık sorunu olarak tam anlamıyla kontrol altına alınsa bile sosyal hayatımızdaki etkisi uzun yıllar bizimle olacak. Pandemi gölgesinde geçirdiğimiz 2020 ve 2021’in ardından daha kaç yıl daha eşitsizliklerin tetiklediği salgınlara gebe kalacağımızı acilen düşünmemiz gerekiyor.”