Havaların ısınmasıyla birlikte artan klima kullanımı, serinlik sağlarken göz sağlığımızı tehdit ediyor. Klimaların bilinçsiz kullanımının göz kuruluğuna ve göz enfeksiyonlarına yol açabileceğini belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Remzi Karadağ, “ Klimalar çalışırken ortamdaki nemi çekerken kuru hava oluşturuyor bu da göz yaşının hızlı buharlaşmasına neden oluyor. Burada klimanın direk size üflenmemesine ve nem oranının dengelenmesine çok dikkat edilmesi gerekiyor. “ dedi.
Yaz aylarının vazgeçilmezi klimalar, serinlik sağlarken göz sağlığımızı da tehdit ediyor. Klima kullanımının artmasıyla birlikte, gözlerde kuruluk ve enfeksiyon gibi sağlık sorunları da artıyor. Peki, klimalardan kaynaklı göz problemlerini önlemek için neler yapabiliriz?
Klimalar Serinletirken Gözleri de Tehlikeye Atıyor
Bu aletlerin bilinçsiz kullanımının serinletirken tehlikeyi de beraberinde getirdiğini vurgulayan Doç. Dr. Remzi Karadağ, “Klimalar, ortamdaki nemi alarak soğuk hava üfler. Bu durum, göz yüzeyindeki doğal nemin de buharlaşmasına yol açarak göz kuruluğuna neden olur. Aynı zamanda kuru hava, gözlerin doğal savunma mekanizmasını zayıflatarak enfeksiyonlara karşı daha hassas hale gelmesine sebep olur. Özellikle kontakt lens kullananlarda klima kullanımı göz enfeksiyonu riskini artırır.” ifadelerini kullandı.
Kuru Göz Sendromu Görme Kaybına Neden Olabilir
Belirtilerinin kendini hemen gösterdiğinin altını çizen Doç. Dr. Karadağ, sözlerine şöyle devam etti: “Kuru göz sendromunun en yaygın şikayetleri arasında gözlerde yanma, batma ve kızarıklık görebiliyoruz. Göz yüzeyinin yeterince nemlenmemesi nedeniyle bu semptomlar kendini gösteriyor. Gözyaşı filminin yetersizliği görme kalitesini de olumsuz etkiliyor. Bu hastalığın şiddetli olması ve tedavi edilmemes halinde, kornea ülseri ve görme kaybı gibi ciddi sağlık riskleri karşımıza çıkabiliyor. Özellikle yaşlı bireyler gibi risk grubundakiler için bu durum daha da önemlidir. Bu yaş grubundaki bireylerde normal belirtilere ek bulanık görme ve ışığa karşı hassasiyet gibi semptomlar daha sık görülmektedir.”
Erken Müdahale Büyük Önem Taşıyor
Erken müdahalenin önemine değinen Doç. Dr. Remzi Karadağ, “Kuru göz sendromunun teşhisi, göz doktoru tarafından yapılan detaylı bir muayene ile mümkündür. Gözyaşı miktarını ve kalitesini ölçen Schirmer testi, göz yüzeyinin durumunu inceleyen göz boyama testleri ve gözyaşı buharlaşma süresini değerlendiren testler, bu sendromun tespitinde kritik öneme sahiptir. Erken teşhis, tedavi sürecinin daha etkili olmasını sağlar ve ciddi komplikasyonların önüne geçer.
Tedavi, hastalığın şiddetine ve nedenine bağlı olarak değişir. Hafif vakalarda, suni gözyaşı damlaları kullanmak yeterli olabilir. Daha ciddi vakalarda, gözyaşı kanallarının tıkanması veya gözyaşı üretimini artıran ilaçlar gibi daha ileri tedavi yöntemleri gerekebilir. Ayrıca, anti-inflamatuar ilaçlar ve omega-3 takviyeleri de tedaviye destek olabilir.
Klimalı ortamlardan kaçınmak, bilgisayar ekranı karşısında geçirilen süreyi azaltmak ve gözlerin düzenli olarak nemlendirilmesi de tedavi sürecinde önemli rol oynar.” diyerek sözlerini tamamladı.