Son günlerde özelikle ulusal basında ve sosyal medya iletişim platformlarında olmak üzere, halkımızın aşı ile önlenebilir hastalıklardan ölüm ve sakat kalım oranlarının giderek azaldığı, bazı hastalıkların tamamen ortadan kalktığı günümüz koşullarında, aşı karşıtlığını destekleyen, toplumun sağlığını tehlikeye atan açıklamaları üzülerek takip etmekteyiz.
Hastalıklara karşı bağışıklık oluşturan ürünler olan aşılar, sağlığı geliştirme ve hastalıkların yükünü azaltmakta halk sağlığının en etkili silahlarındandır. Aşılama, toplumsal sağlığı etkiler ve sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi alanında önemli sosyoekonomik yararlar sağlar. Tüm dünyada, başta bebek ve çocuklarda olmak üzere hastalığa yakalanma ve ölüm oranlarında büyük düşüşler sağlanabilmiştir .
Aşılanma ile her yıl dünyada yaklaşık üç milyon hayat kurtarılmakta ve aşı ile önlenebilir hastalıklardan kaynaklanan salgın ve hastaneye yatışların önlenmesine yardımcı olunmaktadır. Aşı ile önlenebilen hastalıklar arasında; kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği, çocuk felci, hepatit A, B ve grip gibi viral hastalıklar ile tüberküloz, difteri, boğmaca, tetanoz, menenjit gibi bakteriyel hastalıklar bulunmaktadır.
Aşılar , hem birey hem de toplum düzeyinde etki gösterirler. Ancak, hiçbir aşı %100 etkili değildir. Buna karşın toplumda yaygın şekilde uygulandığında aşıyla önlenebilir hastalıkları azaltmak, elimine etmek ve hatta görülmemesini sağlamak mümkündür.
Bağışıklamanın başarısı aşılama hızıyla doğrudan bağlantılıdır. Ve aşı kararsızlığı veya karşıtlığı gibi aşılama oranlarını düşürecek durumların aşıyla önlenebilir hastalıkların kontrolünü zorlaştıracağı açıktır. Özellikle ebeveynlerin aşı karşıtlığı ise çocuklarda aşıyla önlenebilir hastalıkların görülme sıklığının artmasına yol açtığından toplumda bulaşıcı hastalıkların tekrar yaygınlaşacağı endişesine yol açmaktadır.
Aşı karşıtlığı sadece bugünün gündemi değildir. Günümüzde özellikle neoliberal politikaların etkisi ile artmış ve sosyal medya üzerinden hızlıca yayıldığı için görünür hale gelmiştir.
Aşıların içinde aşının etkinliğini artırmak amacıyla kullanılan adjuvanların önemli bir advers etki yaratmadığı yapılan birçok bilimsel araştırma ile kantılanmıştır. Adjuvan olarak kullanılan Alüminyum tuzları 70 yıldır aşılarda kullanılmakta ve literatürde bildirilen aşı bölgesi irritasyonu dışında yan etkisi tespit edilmemiştir. Unutulmamalıdır ki, aşılarda bulunan alüminyum miktarı, hazır mamalardan ve hatta anne sütünde bulunan miktardan dahi çok daha azdır.
Organik bir civa bileşiği olan Thimerosal, kontakt lens solüsyonları ve göz damlalarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Doğada pek çok besin ve maddede thimerosal bulunmaktadır. Thimerosal, tek doz kullanımlı aşılardan kaldırılmıştır. Çoklu dozlu flakon aşılara eklenen tiyomersalin vücutta birikmediği gösterilmiştir.
KKK aşısı ile otizm arasında herhangi bir ilişki olmadığı da ortaya konmuştur.
Ne yazık ki, aşılar hakkındaki bilim dışı olumsuz bilgiler, risk olmadığına dair bilgilerden daha fazla dikkat çekmekte ve daha güvenilir olarak algılanmaktadır.
Bazı yazarların, Ulusal Televizyon kanallarında ifade ettiği aşılarla ilgil açıklamalar bilimsel dayanaktan yoksundur. Topluma mal olmuş yazarlarımızın, aşı kararsızlığına destek vermeleri, aşı karşıtlarının sayısını yıllardır artmasına yol açan süreçte ön planda yer almaları, artan kızamık salgınlarına, eradike edilen hastalıkların tekrar gün yüzüne çıkmasına yol açılan dönemde ısrarla basına verdikleri demeçler, yazmış oldukları kitaplarda yer alan tıp ilminin ve kanıtlanmış bilimsel verilerin dışında , kanıta dayalı olmayan, toplum sağlığını hiçe sayan ifadeleri nedeniyle kınıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında yaşayan bireylerin yaşamlarını olumsuz etkiyebilecek, telafisi imkansız zararlara yol açabilecek şekilde yönlendirici açıklamalarda bulunanlar ve Anayasa ile güvence altına alınmış bireysel hakları, güncel tıp ilmi dışında dezenformasyon yaparak toplum sağlığını etkileyenler hakkında Sayın Sağlık Bakanımız başta olmak üzere İlgilileri göreve davet ediyoruz.
Saygılarımızla.
AHEF YÖNETİM KURULU