W- Philips Türkiye CEO’su Haluk Karabatak ile salgın gündeminde sağlık sektörü ve teknoloji alanında sohbet edeceğiz. Haluk Bey başarılı kariyer yolculuğunuzu paylaşır mısınız?
H.K.- ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldum. Profesyonel iş hayatıma GlaxoSmithKline’da 1998 yılında ürün yöneticisi olarak başladıktan sonra Pfizer Türkiye’ye İş Birim Yöneticisi olarak geçiş yaptım. Burada Kurumsal Strateji Müdürlüğü, Orta Asya ve Kafkaslar (CauCAR) Bölge Direktörlüğü ve 10 ülkeyi kapsayan Güney Doğu Avrupa Bölgesi Liderliği görevlerini üstlendim. 2016 yılında Philips ailesine katıldım ve halen Philips Türkiye CEO’su olarak görev yapmaya devam ediyorum.
W- Philips Türkiye çok zengin bir çeşitliliğe sahip, kurumunuz hakkında sizden bir özet alabilir miyiz?
H.K.- Philips, 15 Mayıs 1891 tarihinde Gerard Philips ve babası Frederik Philips tarafından Hollanda’nın Eindhoven şehrinde kuruldu. 1895 yılında Anton Philips’in de şirkete katılmasıyla Philips, birkaç yıl içinde öncü ve inovatif bir konuma yükseldi; X-ray’in ortaya çıkışıyla Philips’in sağlık sektöründe yolculuğu başladı. Royal Philips, 1 Şubat 2016 tarihi itibarıyla Sağlık Sistemleri ve Kişisel Sağlık bölümlerini “Sağlık Teknolojileri” altında birleştirdi.
Kurulduğumuz günden bu yana tüm faaliyetlerimizde ‘hayatı iyileştirme’ vizyonu ile hareket ediyoruz. Anne karnından başlayarak, bireylerin yaşamları boyunca daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürdürebilmeleri için çalışıyoruz. Çoğalan kronik hastalıklar, büyüyen ve yaş ortalaması artan bir nüfus, insanların ihtiyaçlarına bir an önce çare bulmayı, bunu yaparken de artan maliyetleri düşürmeyi gerektiriyor. Bu yüzden, Health Continuum-Sağlık Döngüsü olarak adlandırdığımız yaklaşımı benimsiyoruz. Bu yaklaşım sayesinde Sağlıklı Yaşam’dan başlayarak ‘Önlem Alma, Teşhis, Tedavi ve Evde Bakım’a kadar birçok alanda yenilikçi çözümlerle insanların hayatlarını iyileştiriyoruz.
1930 yılında Galata Kozluca Han’da başladığımız Philips Türkiye yolculuğumuzda bu sene 91. yılımızı kutlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bir ülkede 90 yılı aşkın bir süredir var olmak, onun bütün geçmişine tanıklık etmek ve onu çok iyi tanımak demek. Türkiye’de hemen hemen her hanede bir Philips ürünü ve herkesin Philips ile ilgili paylaşacak bir hikâyesi bulunuyor. Türkiye’nin inovasyon ile ilgili tutkusundan her zaman çok etkileniyoruz.
2020 yılında Philips olarak, 1,9 milyar Euro Ar-Ge yatırımımız ve 62.000 patent hakkımız bulunuyor. Ayrıca, 2020 yılında Boston Consulting Group’un dünya çapında gerçekleştirdiği En Yenilikçi 50 şirket sıralamasında 6 basamak yükselerek 23. sırada yer aldık. Derwent Top 100 Global Innovator™ listesinde son yedi yıldır yer almanın gururunu yaşıyoruz.
The Wall Street Journal tarafından düzenlenen Dünyanın Sürdürülebilir Ekonomi Yönetim listesinde en büyük 100 şirket içerisinde 2. olarak yerimizi aldık. RepTrak’ın ‘Şirketler Sıralaması’ araştırmasına göre Hollanda’nın ‘en saygın’ şirketi olarak seçildik.
Fortune dergisinin, sürdürülebilirlik konusundaki eylemleri ile en iyi on küresel markayı öne çıkardığı Sustainability All Stars listesinde Philips olarak birinci olduk. Yaşadığımız evrene karşı sorumluluğumuzun bir gereği olarak çevresel yenilikçilik, kaynak kullanımı ve emisyonları sınırlama çabalarımızla tüm dünyaya örnek olduk. Faaliyet alanlarımızın yanı sıra toplumsal fayda açısından da hem Türkiye’de hem de dünyada insanların hayatlarına dokunan yenilikler sunmaya devam ediyoruz. Philips olarak belirlediğimiz önemli bir hedefimiz var, 2025 yılına kadar dünyada yılda 2 milyar kişinin hayatını iyileştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz.
W- Sağlık teknolojileri alanında bizi bekleyen yenilikler neler olacaktır?
H.K. Sağlık sektörü hem globalde hem de Türkiye’de hızlı büyüyen sektörlerden biri. Günümüz sağlık sektörünün trendlerini yansıtan dört temel hedef bulunuyor; “daha az maliyet”, “daha efektif sonuçlar”, “hasta” ve “sağlık personeli deneyimini iyileştirmek”. Yapay zekâ ve bağlantılı sağlık teknolojileri bu hedeflere daha çabuk ulaşılmasını sağlıyor ve sağlık alanında önemli fırsatlar yaratıyor. Özellikle bioteknoloji ve yapay zekâ bir araya geldiğinde birçok hastalığı erken teşhis etmek mümkün hale geliyor. Bu sayede, kişiselleştirilmiş tedavilerle daha hızlı iyileşme imkânı sunulurken çok daha uygun koşullarla sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesine de katkı sağlanıyor. Yakın zamanda tüm sağlık verilerinin dijitalleşmesi ve tüm bu verilere bulut veri tabanı üzerinden ulaşılabilmesi ile kişiler kendi sağlıklarını daha iyi takip edebilecek. Bunun yanında taşınabilir akıllı cihazlar ve aksesuarlar sayesinde kişisel veriler bağlantılı hale getirilebilecek.
Dijital sağlık teknolojileri, erken teşhis ve doğru tedavi süreçlerinin hem hasta deneyimi hem de teknolojik altyapı açısından daha verimli hale gelmesini sağlayacak. Günümüzde, kronik hastalıklarla birlikte 65 yaş üstü nüfusun ve ortalama yaşam süresinin dünya genelindeki artışı bizi sağlıkta yeni çözümler üretmeye teşvik ediyor. Bu yüzden sağlık alanında teknolojiye duyulan ihtiyaç artarken yapay zekânın daha da geliştirilmesi kaçınılmaz hale geliyor.
Bu noktada sağlık teknolojileri alanında lider bir şirket olarak, büyük miktarda veri kullanarak kitle sağlığı yönetiminin yeniden şekillendirilmesi ve daha iyi hale getirilebilmesi için çalışıyoruz. Günümüzde yapay zekâ ve bağlantılı dijital sağlık teknolojileri, önemli fırsatlarla beraber sağlık alanında büyük bir gelişim sunuyor. Yapay zekâ teknolojileri, operasyonel performansın ve verimliliğin artmasına, aynı zamanda hastaların kendi sağlıklarını proaktif bir şekilde takip etmelerine olanak sağlıyor.
Özellikle COVID-19 süreci ile birlikte tele-sağlık konusu iyice rağbet gördü. Sağlık profesyonellerine ve sağlık kuruluşlarına çevrimiçi tarama, takip anketleri, izleme ve harici çağrı merkezi iş birliklerinin kullanımını kolaylaştıran özel ve ölçeklenebilir tele-sağlık çözümleri daha da yaygınlaşacak. Philips olarak geliştirdiğimiz yapay zekâ temelli yoğun bakım modeli Tele-ICU ile yüksek kaliteli yoğun bakım hizmet imkânı oluşturuyoruz. Yoğun bakım popülasyonlarının yönetilmesi için geliştirilmiş, yapay zekâya dayalı yoğun bakım ünitesi Tele-ICU programı, hasta yönetimi ve finansal verimlilik açısından yarattığı faydayla fark yaratıyor.
Doğru şekilde uygulanan tele sağlık programlarının hasta bakım sonuçları üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceği benzer birçok çalışmada belgelenmiştir. Bu çalışma artık arkasındaki finansal yatırımı ve verimliliğini de destekliyor. İstatistiklere göre Tele-ICU yoğun bakımlardaki ölüm oranını %26 azaltıyor. %15 daha hızlı taburcu olma imkânı sağlarken, %37 daha az hasta transferi olanağı yaratıyor. Böylece yoğun bakımlar maliyeti daha düşük operasyonlar haline dönüştürülebiliyor.
W- Philips Türkiye olarak pandemi yönetiminizden bahseder misiniz?
H.K. İçinde bulunduğumuz kritik süreçte müşteri ihtiyaçlarını karşılama, iş sürekliliğini sağlama, çalışanlarımızın sağlığını ve güvenliğini koruma olmak üzere üç ana alana odaklandık.
Hem globalde hem de ülkemizde şirket çalışanlarımızın sağlığını ve güvenliğini korumak adına evden çalışma sürecine girdik. 16 Mart 2020’den bu yana çalışmalarımızı evden yürütüyoruz. Evde ya da o an neredeysek işlerimizi dijital ortamda gerçekleştirebiliyoruz. Sürecin her aşamasında çalışanlarımıza güncel bilgi verebilmek üzere rutin duyurular paylaşıp, düzenli toplantılar yapıyoruz. Evden çalışma sürecinde şirket eğitim ve toplantılarımızı online toplantı platformları aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. Önceliklerimizden biri de müşterilerimizin hayatına her zaman değer katmak. Bu yaklaşımla, müşterilerimizle iletişimimizi kuvvetlendirmek aynı zamanda sürekli hale getirmek için de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bunu gerçekleştirirken onların her koşulda yanlarında olacağımızı vaat ediyoruz.
Müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılamak: Sağlık otoritelerinin tavsiyeleri doğrultusunda kullanıcılarımızın ihtiyaçlarını kesintisiz karşılamak üzere operasyonlarımızı aktif bir şekilde izleyerek destekleyen hem küresel hem bölgesel bir görev gücü oluşturduk. Saha servis mühendislerimizin güvenli bir şekilde müşterilerimizi desteklemelerini, sağlık hizmeti sağlayıcılarına profesyonel sağlık ürün ve çözümlerimizin kullanımına ilişkin klinik rehberlik hizmeti vermelerini sağlıyoruz.
Çalışanlarımızın sağlıklı ve güvende olmalarını sağlamak: Yüksek riskli bölgelere iş seyahati kısıtlamalarıyla birlikte şirket genelinde kişisel hijyen önlemleri uyguladık. Ayrıca, her türlü donanımı sağladığımız çalışanlarımızın işlerini uzaktan yürütebilecekleri küresel bir ‘evden çalışma’ protokolünü hayata geçirdik. Bu tedbirler aynı zamanda iş açısından kritik faaliyetler yürüten, ofise gitmesi gereken iş arkadaşlarımız için güvenli bir çalışma ortamının korunmasına da yardımcı oluyor.
İşimizin sürekliliği: Uluslararası standartlarla uyumlu ISO 22301:2012 sertifikalı bir İş Sürekliliği Yönetim Sistemi’ne sahibiz. Bu kapsamda Dünya Sağlık Örgütü ve ulusal otorite yönergelerine dayalı ihtiyati tedbirleri de sürekli gözden geçiriyoruz.
W- Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını ile küresel çapta mücadele ediyoruz. Philips Türkiye olarak özellikle akciğer ve kardiyak komplikasyonların yönetimi ile yoğun bakıma yönelik inovatif çözümleriniz oldu, bu alandaki yeniliklerinizi anlatabilir misiniz? COVID-19 ile uzaktan teşhis-tedavi-takip önem kazandı, tele-sağlık çözümleriniz nelerdir? Radyoloji süreçlerinde de doğru teşhisin önemi arttı, bu alanda ne gibi çözümler sağlıyorsunuz?
H.K. COVID-19 süreci ile birlikte sağlık sitemlerindeki trendlerin de hızlı bir şekilde değiştiğini görüyoruz. COVID-19’un yayılma hızı ve artan hasta yoğunluğu ile hastanelerin şu anki durumu, bize geleceğin hastanelerinin nasıl görüneceğini düşünmemiz için bir öngörü oluşturdu.
Hastanelerin geleceği network bazlı sağlık teknolojileri, tek bir basit dijital sistem ile birbirine bağlı araçlar, risk seviyesindeki hastaların uzaktan tedavi edileceği sistemler ve kişilerin kendi sağlıklarını yönetmeleri üzerine olacak. Böylelikle hastaneler hastaların ayağına gidecek. Geleceğin hastanesi, esnek kapasiteye sahip, tek bir dijital altyapı ile donatılmış olacak. Sanal bakım ve rehberlik, geleceğin hastanelerinde kritik bir rol oynayacak. Yakın gelecekte, büyük hastanelerde kullanılacak yoğun bakım popülasyonlarının yönetilmesi için geliştirilmiş, yapay zekâya dayalı yoğun bakım ünitesi programı, hasta yönetimi ve finansal verimlilik açısından yarattığı faydayla dikkat çekecek. Gerçekleştirilen çalışmalarda bir yoğun bakım ünitesi çok yüksek bütçelere mal olurken yapay zekâya dayalı yoğun bakım ünitesi sistemlerinin mevcut kaynakları daha iyi kullanarak vaka hacminde önemli bir artış sağladığını görüyoruz. Bu değişim, ek yoğun bakım ünitesi yatakları oluşturmak ve personel takviyesi yapmak zorunda kalmadan daha geniş kitlelere erişmeyi mümkün kılıyor.
Sağlık uzmanları, COVID-19 sürecinde önceden deneyimlemedikleri bir zorlukla daha karşılaştılar. Doğru teşhis ekipmanını doğru yerde bulundurmak radyoloji görüntülemelerinde çözümün önemli bir parçası. Radyologların son derece stresli koşullar altında tutarlı sonuçlar elde etmelerine yardımcı olmak için radyoloji ekipmanlarının hızlı ve kullanımının kolay olması gerekiyor.
Radyoloji alanında teşhis süreçlerinde hassasiyet ve kesinlik çok büyük bir önem taşıyor. Müşterilerimizin problemlerine yanıt vermek amacıyla bağımsız ürünlerden uzaklaşıp entegre sistem ve çözümlere yöneldik. Veri ve bilgi odaklı bu yaklaşımda, programlamaya dayalı süreçlerle operasyonel verimlilik artışı sağlanıyor. Böylece daha bilinçli bir uygulama yönetimi ve sürekli iyileştirme elde ediliyor. Philips’in radyoloji iş akışı programı ile getirdiği çözümler teşhis süreçlerinin tüm aşamalarında teşhis başına toplam maliyetin düşürülmesine katkı yaparken daha birçok konuda da faydalar sunuyor. Olası bir hastalık teşhisinden şüphe edilen kişilere yönergeler ve hatırlatıcılar içeren mesajlar gönderilerek tetkiklere gelmeden önce destek verilebiliyor.
İlk seferde doğru görüntüleme baskısı altında çalışan teknoloji uzmanları Philips’in radyoloji iş akışı programının getirdiği çözümler sayesinde sanal ortamda uzmanlardan destek alabiliyor. Gittikçe daha çok sayıda görüntü yorumlamak durumunda olan radyologlar, Philips’in yapay zekâ tabanlı radyoloji iş akışı programının oluşturduğu önceliklendirilmiş iş listesinden ve çeşitli sistemlerde üretilen gelişmiş görüntüleme ve analizlerin tek bir pencerede toplandığı sezgisel bir özetten faydalanabiliyor. Raporlama sürecini kolaylaştıran Philips radyoloji iş akışı programı sayesinde radyologların, klavyeyle hasta ve klinik bağlam verilerini girme gerekliliği ortadan kalkıyor ve dönüş süreleri kısalıyor.
Bu sorumlulukları etkili bir şekilde dengelemek; hassas teşhisler ve sağlam tele-sağlık ağları üzerine kurulmuş, hasta yolları etrafında uçtan uca organize edilmiş, gerçek zamanlı analitiğe dayalı, merkezi olarak koordine edilmiş ve hızla değişen koşullara dinamik olarak uyarlanan iş akışları ile yeni bir dijital bakım hizmeti sunma modeli gerektirecektir.
Bir diğer sağlık çözümümüz de tarama, takip ve izleme imkânı sunan tele-sağlık ürünümüz. Bu sistem hekimlere ve hastanelere gereksiz ziyaretleri önlemeyi amaçlarken, hastaların uzaktan takibine yardımcı oluyor. Hastalar otomatik izleme anketleriyle sağlık durumlarına göre risk gruplarına ayrılıyor. Yüksek risk grubunda olan hastalar daha fazla bilgi için çağrı merkezi tarafından aranıyor. Çağrı merkezi bakımın gerekli olduğunu tespit ederse, hastayı, hastaneye sevk edebilecek hekimlere yönlendiriyor.
Philips bünyesinde, görüntülemeyi entegre sistemler odaklı bir anlayışla ele alarak, görüntüleme alanındaki iş akışlarını birbirlerine bağlayarak hastaların daha iyi sonuçlar almalarının yanı sıra radyologların, teknoloji uzmanlarının ve yöneticilerin hem daha verimli hem de daha etkili bir çalışma deneyimi elde etmelerine yardımcı oluyoruz. Philips’in görüntüleme, tedavi ve klinik alanlarındaki sağlam temellerini güçlendiren akılcı çözümleri, kullanıcıdan bağımsız olarak dünyanın dört bir yanındaki tüm radyoloji bölümlerinin kullanabilecekleri şekilde tasarlandı. Birbirine entegre çalışmaların bulunduğu portföyde görüntüleme teknolojileri, bilişim çözümleri ve hastalık yönetimi, hasta katılımı ile birlikte daha pek çok konuda ilişkili çalışmalar yer alıyor.
Acil ve yoğun bakım servislerine kolaylığın yanı sıra, hız sunan mobil ultrason cihazımız ve tele-sağlık çözümümüz başta olmak üzere COVID-19 mücadelesine destek olmaktan gurur duyuyoruz. Sağlık profesyonellerini desteklemek amacıyla Philips Vakfı iş birliği ve Türkiye Acil Tıp Derneği yönlendirmesiyle hastanelerin acil servislerine mobil ultrason ürünlerimizi bağışladık. Sağlık sistemini desteklemenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz ve bu konudaki sorumluluğumuzun farkındayız. Ultrason cihazlarımız ambulanslar, hastaneler ve acil servisler de dahil olmak üzere çeşitli alanlarda yer alıyor. Mobil cihazlarımız akciğerde COVID-19’dan kaynaklanan görüntü değişikliklerinin tespit edilebilmesi veya olası kardiyak komplikasyonlar için tarama yapmak, hastalığın sürecini tespit etmek ve izlemek için kullanılıyor. Bu sayede, sağlık çalışanları virüse maruz kalan hastaları daha kolay bir şekilde izleyerek, hastalara daha iyi bakım sağlayabiliyor.
Mobil ultrason cihazımız, hasta başında sunduğu ultrasonografik görüntüleme sayesinde hastanın odadan çıkmadan tanı ve tedavi sürecinin sürdürülmesine olanak sağlıyor. Ayrıca yüksek görüntü kalitesi, taşınabilir özelliği, entegre tele ultrason özelliği ve yüksek hijyen standartları sayesinde sağlık görevlilerine kullanım kolaylığı sunuyor. Taşınabilir ultrason alanındaki bu yenilik, sağlık profesyonellerine hastane içinde ve dışında esneklik kazandırıyor. Yakın zamanda COVID-19 ile ilişkili akciğer ve kardiyak komplikasyonların yönetiminde ultrason portföyümüzü kullanmak için FDA’dan aldığımız onayla da sağlık çalışanlarına daha kolay, hızlı ve güvenli teşhis imkânı sunuyoruz.
W- Philips’in PPP Projelerine bakışı ve çalışmaları hakkında bilgi alabilir miyiz?
H.K.- Kamu-Özel Sektör iş birliği ile hayata geçen en önemli şehir hastaneleri projelerinin tıbbi cihaz çözüm ortağı olarak, sadece cihaz ve servis iş partneri değil, görüntüleme hizmetleri başta olmak üzere tüm klinik ekipmanlar, sağlık bilgi işlem çözümleri ve uyku sistemleri gibi birçok hizmette yüklenici firmaların paydaşı olmayı hedefliyoruz.
Adana, Elâzığ, Yozgat, Isparta, Mersin ve Kayseri şehir hastanelerinde, görüntüleme hizmetleri de dahil tüm klinik ekipmanlar, sağlık bilgi işlem çözümleri ve uyku sistemleri gibi birçok hizmette yüklenici firmaların çözüm ortağıyız. Türkiye’nin sağlıkta dönüşüm stratejileri doğrultusunda başlattığı şehir hastaneleri projelerinin sonuncusu da Avrupa’nın en büyük hastanesi konumundaki İstanbul Başakşehir Şehir Hastanesi oldu. Hastane, içinde bulunduğumuz zorlu dönemde özverili çalışmalar sayesinde mümkün olan en kısa sürede hayata geçirilerek başarılı bir şekilde faaliyetlerine başladı. İstanbul Başakşehir Şehir Hastanesi’nde 2.200’ün üzerinde klinik sistemler ve görüntüleme cihazımızla Radyoloji, Nükleer Tıp, Onkoloji, Yoğun Bakım, Kardiyoloji, Acil Tıp, Ameliyathane ve Uyku Laboratuvarı bölümlerinde yer alarak, projenin büyük teknoloji çözüm ortaklarından biri olmaktan gurur duyuyoruz.
Uzaktan erişim, yoğun bakım yönetimi, radyoloji, kardiyoloji ve onkoloji alanındaki inovatif çözümlerin ötesinde yapay zekâ, gen teknolojileri, dijital patoloji ve Blockchain teknolojilerini kullanıcılarla buluşturarak ülkemizde yaşanan büyük sağlık dönüşümünün tamamında yer almayı hedefliyoruz.
W- Philips Türkiye’nin geleceğe yönelik planlarını paylaşır mısınız?
H.K.- Türkiye’de başarılarla dolu 90 yılı geride bıraktık. Önümüzdeki süreçte elde ettiğimiz başarıların devamını sağlayarak, sağlıklı yaşam konusunda öncülük edeceğimiz bir dönem olmasını arzu ediyoruz. Bölgemizdeki hemen her ülkenin çok önemli gündem maddelerinden olan sağlık yatırımları ile ilgili projelerde rol almayı hedefliyoruz. “Sağlık sınır tanımaz” felsefesini yaymayı hedeflerken klasik iş modellerinin yerine, ortaklık yapısına dayanan bir yaklaşım benimsiyoruz.
2021’de sağlık alanındaki dijital dönüşümü daha da hızlandırmayı planlıyoruz. COVID-19 süreci ile birlikte önümüzdeki 10 yıl içerisinde gerçekleşeceğini düşündüğümüz sağlık teknolojilerindeki ilerlemeyi son 1 yılda deneyimlemiş olduk. 2021’de bu ilerleme grafiğinin daha da artış göstermesini hedefliyoruz.
Sağlık sistemlerinin geleceğini şekillendiren ‘dijitalleşme’, ‘bilgi paylaşımı’ ve ‘yapay zekâ’ 3 ana unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bu unsurlar sayesinde daha az maliyet ile daha efektif sonuçlar elde edebileceğiz, aynı zamanda hasta ve sağlık personeli deneyimini iyileştirerek sağlık sistemindeki dörtlü hedefe ulaşabileceğiz.
Öte yandan önümüzdeki süreçte sağlık alanında insanlar ve teknoloji arasındaki etkileşimleri artırmayı, insan odaklı bir yaklaşımla yapay zekanın kullanımının gelişmesini amaçlıyoruz. Kişinin hastalık geçmişini bilmek, erken teşhis ve doğru tedavi açısından büyük öneme sahip, yapay zekâ bu noktada hekimlere ve sağlık profesyonellerine daha çok yardımcı olacak.
Türkiye’deki önceliğimiz sağlık dönüşümüne katkıda bulunarak, yenilikçi çözümler üretmeye devam etmek. Bunu yapmak için üç önemli konumuz var: İlki şu an Türkiye’de de sağlık sektöründeki en önemli konulardan biri olan şehir hastaneleri. Philips olarak, Türkiye’nin 2023 hedefleri ve sağlıkta dönüşüm stratejileri doğrultusunda başlattığı şehir hastaneleri projelerinde teknoloji çözüm ortağı olarak faaliyet gösteriyoruz. Önümüzdeki dönemde de yürütülecek projelerde yer alma arzusundayız. Diğer bir konumuz da dijital sağlıkta önemli adımlar atmak. Bunları yaparken her ülkenin ihtiyaçlarına çözüm olacak lokal yaklaşımlar izlemeyi hedefliyoruz. Üçüncü olarak da hükümetin gündeminde olan sağlıkta yerelleşme konusuna katkıda bulunmak istiyoruz.
Aynı zamanda gezegenimize ve toplumumuza karşı olan sorumluluğumuzu gerçekleştirmek adına çevresel, toplumsal ve yönetimsel olarak 3 konuya odaklandık. Bu konularda yeni hedefler belirledik. Tüm bunları gerçekleştirmek adına teknoloji, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik alanlarında çalışmalarımız bulunuyor. Bununla birlikte insan kaynaklarımızı da kültür, yetkinlik, yetenek ve çalışan deneyimi ile destekliyoruz.
Amacımız; inovasyon ile dünyayı daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir yer haline getirmek. Bu doğrultuda Sağlıklı İnsan, Sürdürülebilir Gezegen 2016-2020 programımızın tüm hedeflerine ulaştık. Philips operasyonlarında tamamen karbon nötr hale gelen dünyadaki ilk sağlık teknolojileri şirketlerinden biri oldu. Operasyonlarda karbon nötr olma, elektriğin %100’ünü yenilenebilir kaynaklardan sağlama, satışların %70’ini yeşil ürün ve hizmetlerden, %15’ini döngüsel ürün ve çözümlerden elde etme ve operasyonel atıkların %90’ının geri dönüştürülmesi de dahil tüm hedeflere ulaştığımız için gurur duyuyoruz.
Sağlık sektöründe kaliteli yaşam koşullarını maksimuma ulaştırmak ve kusursuz sağlık hizmeti sağlamak arzusundayız. Çevresel ve toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmeye özen gösteriyor ve çalışmalarımıza bu doğrultuda hız kesmeden devam ediyoruz.
W-Değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür eder başarılar dilerim.