W- İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Anabilim Dalı Başkanı Sn.Prof Dr. Emine Akalın Uruşak Hocamız ile tıbbi bitkiler özelinde söyleşimize devam ediyoruz:
Ülkemizde ulusal bir herbaryum var mıdır? Herbaryum önemini nasıl anlamalıyız?
E.A.U.- Ülkemizde ulusal herbaryum çalışmaları yapılmaktadır. Ancak bitkilerin yerleştirildiği ve bitkilerle çalışan akademisyenlere veya meraklılara hizmet edecek konumda değildir. Aslında herbaryum sadece bitkilerin dolaplara belli bir düzende yerleştirildiği yerler değildir. Arkasında güçlü bir bilimsel dayanağı olan ve bilim insanlarının aktif çalıştığı araştırma merkezleridir. Yurt dışında yapılanlar genellikle yeni bir ulusal merkezden çok var olan herbaryumlar arasında iletişim ağlarını kurmak şeklindedir.
Herbaryumlar daha önce de söylediğim gibi kısaca kurutulmuş bitki kolleksiyonları olarak tanımlanırlar. Ancak bu kurutmanın herbaryum kurallarına göre yapılması gerekir. En büyük avantajı, dünyanın neresinden toplanmış olursa olsun, istediğiniz zaman bitkiyi inceleme olanağını size sağlamasıdır. Referans materyalidir. Bitki ile yapılmış tüm çalışmalarda kullanılan bitkinin bir örneğinin saklandığı yerdir. Eğer bu örnek yoksa yapılan çalışmanın hiçbir güvenilirliği olmaz ve aslında geçersizdir. Bu nedenle bizim fakültemizde yapılan bitki ile tüm çalışmalarda bir örnek herbaryuma gelir, numaralandırılır, tanımlanır ve araştırıcı yayınlarını bu numara üzerinden yayınlar. Bazen özel kolleksiyonlar da yayınlarda kullanılmaktadır. Ancak herbaryumun güvenilirliği çok daha yüksektir.
W- Drog deyince bitkinin neresini anlamalıyız?
E.A.U.- Drog, kısaca doğal kaynaklı ilaç hammaddesi demektir. Bitkisel drog, ise yönetmeliklerde, “kullanılan tıbbi bitkilerin ikili adlandırma sistemine göre tanımlanmış botanik adı, cins, tür, alt tür, varyete ve kullanılan bitki kısmını bilimsel adı ile beraber verilmek üzere işlem görmemiş halde çoğunlukla kurutulmuş, bazen taze, bütün, parçalanmış veya kesilmiş bitki veya bitki parçaları, algler, mantarlar, likenler ve özel bir işleme tabi tutulmamış eksudalarını” şeklinde tanımlanır.
Açmak gerekirse, drog kavramı, 2 şekilde karşımıza çıkmaktadır; öncelikle bitkinin (artık bitkiler aleminde yer almayan alg, mantar ve likenler de dahil olmak üzere) tıbbi olarak kullanılan kısmı yani kökü, yaprağı ya da çiçek durumu gibi tam veya parçalanmış bitki parçaları, ikinci olarak bitkilerinden doğal şekilde elde edilen ürünler, reçine veya balsamlar anlaşılır. Drog dediğimizde aklımıza bir molekül gelmez, örneğin atropin, morfin, kurkumin gibi.
Yönetmeliklerde ayrıca bitkisel preparat tanımlanmıştır; “Bitkisel drogların ekstraksiyon, distilasyon, sıkma, fraksiyonlama, saflaştırma, yoğunlaştırma ya da fermentasyon gibi işlemlere tabi tutulmaları sonucunda elde edilmiş olan ufalanmış veya toz edilmiş bitkisel drogları, tentürleri, ekstreleri, uçucu yağları, özsuları ve işlenmiş eksudaları şeklindeki ürünü” şeklindeki bu tanım bazen drog yerine de kullanılabilmektedir.
W- Halktan kişiler dışında sağlık profesyonelleri de doğaya çıkıp bitki toplayıp şifa arayabilmekte, bu durum ne kadar doğrudur, sakıncaları nelerdir?
E.A.U.- Maalesef son derece tehlikeli ve ciddi problemlere yol açabilecek bir yol izlenmektedir. Bitkiler, çok büyük çeşitlilik gösteren, çok sayıda kimyasal madde içeren temelde ilaçtan çok da farklı olmayan (doz ilişkisi açısından) ürünlerdir. Doğru bitki olduğundan emin olsanız bile, ki bazı bitkiler için bu son derece zordur, zamanında toplandığından veya herhangi bir kontaminasyon olmadığından da emin olmanız gerekir. Öncelikle doğru bitkiyi, doğru zamanda, herhangi bir kalıntı içermeyecek şekilde, doğru yöntemlerle kurutarak, doğru bir şekilde saklayabiliyorsanız ve bitkinin doğal popülasyonuna zarar vermiyorsanız toplayıp doğru endikasyonda, doğru kişi ve dozda kullanmanızda herhangi bir sakınca yoktur.
Yani olay sadece doğadan ot toplayıp kaynatıp içmekten ibaret değil, bir bitkinin tedavide kullanılabilmesi birçok parametrenin kontrol edilmesi ve uygunluğunun onaylanması gerekir.
W- Güzel bir baharı geçtik yaz aylarındayız ve tüm yurtta çiçekler açtı, tek tek isim üzerinde gitmek mümkün değil fakat bilindik bitkilere-çiçeklere ait aynı isimde anılsalar bile tıbbi X tıbbi değil örnekler alabilir miyiz? Örneğin ada çayı-Salvia kaç türü vardır hepsinin tıbbi değeri var mıdır?
E.A.U.- Bu konuda en çarpıcı örnek papatyadır. Tıbbi olarak kullanılan türler: ülkemizde yetişen Matricaria chamomilla (sinonim olmakla birlikte Matricaria recutita ismi EMA tarafından kabul edilmiştir!) ve Anthemis nobilis (Alman papatyası) türleridir. Ancak papatya olarak Bellis perennis, Pyrethrum cinerariifolium, Tanacetum parthenium ve Tripleurospermum callosum türleri bilinmektedir. Bu türlerin kimyasal içerikleri tıbbi papatyadan çok farklıdır, hatta pireotu (Pyrethrum cinerariifolium) gibi zehirli olarak bilinen türler de papatya diye toplanmaktadır.
Bir başka örnek, limon otudur. Piyasada 3 farklı türü bulunmaktadır: Melissa officinalis (Melisa, Oğulotu), Aloysia citrodora ve Cymbopogon citratus. Bu 3 farklı tür sadece limon kokusuna sahip olduklarından aynı bitki olarak satılmaktadır. Ve sadece biri Türkiye’de doğaldır.
Yine benzer şekilde Adamotu olarak 3 farklı tür satılmaktadır: Mandragora autumnalis/ M. Officinarum, Tamus communis ve Ecballium elaterium, burada belirtilen endikasyona uygun sadece Mandragora autumnalis türüdür.
Çakşır otu olarak kullanılan türler çok daha karmaşıktır. Bu türlerin kökleri kullanılmakta ve Ferula, Ferulago, Prangos, Peucedanum, Cachyrs ve Glaucosciadium cinslerine ait türler toplanmaktadır. Bunlardan bazılarının mesela Ferula türlerinin sitotoksik aktivite gösteren etken madde taşıdığı bilinmektedir.
Sizin de belirttiğiniz gibi bazı tıbbi bitkilerin Türkiye’de yetişen çok sayıda türü bulunmaktadır. En önemli tıbbi bitkilerimizden biri olan ve halk arasında yoğun olarak kullanılan adaçayı (Salvia fruticosa) bitkisinin cinsi olan Salvia cinsinden 106 farklı bitki doğal olarak yetişmektedir.
Bunlardan sadece S. fruticosa, S. pomifera, S. cryptantha ve S. aramiensis türleri çay olarak kullanılmaktadır. Tıbbi olarak ise genellikle Salvia fruticosa (tüyon içeriği nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır) ve ona çok benzeyen Salvia tomentosa türleri kullanılmaktadır. Ancak bu iki türün kimyasal içeriği çok farklıdır.
W- Ülkemizde fitoterapi konusunda eğitimler verilmeye başladı, fitoterapi eğitimi hakkında yorumlarınızı alabilir miyiz?
E.A.U.- Fitoterapi eğitimleri eczacılık fakültelerinde uzun süredir, eczacı ve hekimlere verilmekteydi. Genellikle eczacılık öğrencilerine lisans seviyesinde ders olarak, yine eczacı ve hekimlere, yüksek lisans seviyesinde program olarak eğitimler yapılmaktaydı, hala yapılmaya devam etmektedir. Ancak bu eğitimlerde klinik uygulama boyutu biraz daha az yer kaplamaktadır. Sağlık Bakanlığı onaylı fitoterapi serifika programı, tanı ve tedaviden sorumlu hekimler veya diş hekimlerine yönelik olduğundan klinik uygulamaların ağırlığı çok daha yüksek olmaktadır.
Bu da klinik fitoterapiyi yaygınlaştırmada önemli bir etken olacaktır.
Ayrıca bu eğitimleri, bitkiler ile tedaviye ilgi duyan ancak bu konuda bilimsel alt yapı eksiklikleri olan hekimlerin ihtiyacını karşılamaya yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriyorum. Bu şekilde rasyonel fitoterapi uygulamaları hastalıkların tedavisinde veya sağlıklılığın devamında çok daha fazla yer alacaktır.
Ayrıca fitoterapi eğitimlerinin katılımcı olsun olmasın tüm hekimlerde, bitkiler ile tedaviye bakışta farkındalık yaratacağına da inanıyorum.
W- Sevgili Hocam değerli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.
E.A.U.- Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben de çok teşekkür ediyorum. Saygılarımla.