W- Sn. Aydın Mutlu, kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
A- Merhaba, Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği mezunuyum. Yüksek lisansımı İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünde tamamladım. 2004 yılından beri patent vekili olarak başta ilaç sektörü olmak üzere değişik sektör ve alanlarda inovasyonların patent ile korunması ve patentlerle ilgili dava süreçlerinde hizmet vermekteyim. Aynı zamanda Avrupa Patent Vekili ve Marka Vekiliyim. Şirketimiz INVOKAT Fikri Mülkiyet Hizmetleri’nin kurucu ortağıyım.
W- Sn. Aydın Bey global rekabet ortamında ülkemiz adına son derece hayati öneme sahip olan Patent konusunda değerli görüşlerinizi almak istiyoruz.
Yeni Sınai Mülkiyet Kanunu Tasarısı ile ilgili son gelişmeler nelerdir? Yasa taslağı hali hazırda hangi aşamada?
A- Evet, SM Kanunu üzerinde uzun süredir çalışıldı ve sivil toplum örgütleri dahil toplumun geniş kesimlerince görüşler paylaşıldı. Tasarı, en son olgunlaşan hali ile Meclis Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda ele alındı. Sn. Bakan Fikri Işık tasarının yasalaşması konusunda oldukça gayretli. Tasarının meclis tatile girmeden önce yasalaşacağı konusunda toplumda büyük bir beklenti mevcut.
W- Sınai Mülkiyet Kanunu Türkiye için neden önem arz ediyor?
A- Mevcut mevzuatımız maalesef bir kanun değil, bir dizi Kanun Hükmünde Kararnameden (KHK) oluşuyor. Türkiye, bu tasarının yasalaşması ile ilk kez modern bir sınai mülkiyet kanuna kavuşacaktır. Patent, Tasarım, Coğrafi İşaretler ve Markaları düzenleyen 551, 554, 555 ve 556 sayılı KHK’lar hükmünü yitirecek ve bu hakları düzenleyen mevzuat tek bir kanun içerisine entegre edilecektir. Malumunuz, ceza ve mülkiyetle ilgili bazı hususlarda kanunilik ilkesi vardır. Anayasa Mahkemesi bu sebeple mevcut KHK’larda birçok maddeyi geçmişte iptal etmek durumunda kaldı ve artık sistemin aksamaması açısından bir kanunun çıkması elzemdi. Ayrıca mevcut mevzuatta Avrupa Patent Sözleşmesi, TRIPS, Patent İşbirliği Anlaşması gibi birçok uluslararası mevzuatla teknik uyumsuzluklar mevcut idi. Mevcut tasarı ile bu uygunsuzlukların belli ölçüde bertaraf edileceği öngörülüyor.
W- Ceza konusuna değinmişken, herhangi bir şekilde bir fikri mülkiyet hakkının taklit ve ihlal edilmesi durumunda cezai yaptırım olacak mı?
A- Evet, fakat cezai hükümler sadece marka ihlalleri için söz konusu olacak. Örneğin başkasına ait markayı karışıklığa mahal verecek şekilde aynen veya benzer şekilde kullanarak ihlalde bulunanlar için bir yıldan üç yıla kadar hapis, ve yirmibin güne kadar adli para cezası öngörülüyor. Fakat patent, tasarım ve coğrafi işaretler konusunda cezai hüküm bulunmuyor. Örneğin patentli teknolojisi taklit edilen hak sahibi, hukuk davası açarak zararının tazmini ve ihlal konusu ürün, alet ve edevatın imhasını talep edebilecektir.
W- Yeni kanunun tasarısının yasalaşması durumunda İlaç ve Biyoteknoloji sektörlerine etkisini nasıl görüyorsunuz?
A- Mevcut mevzuatımız, bazı konularda Avrupa mevzuatı ile uyumlu değildir. Örneğin Avrupa Patent Sözleşmesi ve Avrupa direktiflerinde korunması gereken buluşlar olarak yerini bulan biyoteknoloji alanındaki buluşların mevzuatımızda yasal dayanağı bulunmuyor. Yine bilindik bir ilacın sonradan keşfedilen endikasyonlarının (ikincil tıbbi kullanım) korunması hakkında mevcut mevzuatımızda yasal dayanak açıkça belirtilmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemelerimizde yeni endikasyonlar ve dozaj rejimleri gibi özel konuların patentlenebilirliği konusunda tereddütler yaşanmıştır. Yeni yasa taslağında biyoteknoloji ile ilgili olarak sadece “mikrobiyolojik” ürün ve usullerin korunmasına yer verildiği gözüküyor. Örneğin doğal ortamından izole edilen bir biyolojik materyal, veya teknik yollarla üretilen bitki ve hayvanların patentlenmesi konusunda özel hükümlere bilerek ve isteyerek yer verilmediği görülüyor. İkincil endikasyon ve dozaj rejimlerinin patentlenmesine ise hiç yer verilmiyor. Oysa ki bu konular Avrupa Patent Ofisi’nde ve diğer Avrupa ülkelerinin mevzuatlarında patentlenebilir konulardır.
Yeni yasa bu hali ile onaylanırsa bu belirttiğim konularda buluşu olan kişiler Türk Patent başvurusu yapmaktan imtina edecektir. Bunun yerine yerli yabancı fark etmeksizin herkesin ekseriyetle daha güvenli bir seçenek olan Avrupa patent başvurusu yolunu seçeceği ön görülebilir. Zira tescil edilen Avrupa patentleri otomatik olarak Türkiye’de geçerlilik kazanabiliyor ve Avrupa Patent Sözleşmesi bilhassa biyoteknoloji ve tıbbi endikasyonlarda daha elverişli hükümler içeriyor.
Bir diğer husus ise zorunlu lisans konusu. Patent sahibi bir firma için üçüncü kişilere zorunlu olarak lisans vermek pek tercih edilen bir durum değildir. Yeni yasa, eskiden var olan zorunlu lisans sebeplerini daha da genişletiyor. Örneğin bir başka ülkede sağlık ve ilaca ulaşma açısından bir sıkıntı varsa, Türkiye’de yerleşik bir firma patentli bir ilacı hak sahibinden zorunlu lisans alıp o ülkeye ihraç edebilecek. Veya bir bitkiyi ıslah ederek geliştiren bir kişi, aynı bitki patentli ise hak sahibinden zorunlu lisans alarak geliştirdiği bitkiyi ticari faaliyetlerine konu edebilecek.
Bunun dışında, hali hazırda Avrupa’da tartışma konusu olan ve cılız reçete olarak tabir edebileceğimiz skinny labelling ve carve out meselesi var. Örneğin bir ilaç belirli bir endikasyon için patentli ise sonradan bir ilaç üreticisi aynı endikasyonu birebir kullanmadan veya patentli endikasyona benzeterek kullanmak isteyebiliyor. Doktor doğal olarak çoğu zaman bir ilacın endikasyon patenti olup olmadığını bilmiyor ve aynı ilacın muadilini patentli endikasyon için reçetelendirebiliyor. Yeni yasa taslağında bu tür durumlar için “dolaylı tecavüz” dediğimiz durumları düzenleyen hükümler mevcut. Bu hükümlere göre endikasyon patenti olan yaygın bir ilacı başka bir üretici pazarlamak isterse, patentli endikasyona yönelik bir “teşvik” veya kışkırtma olup olmadığına bakılacaktır. İlacı tanımlayan KÜB-KT belgelerinde patentli endikasyon bulunmasa bile, ilaç bir şekilde patentli endikasyon için önerilirse patent ihlalinin var olduğu kabul edilecek. Bu anlamda ilaç firmalarının pazarlama faaliyetlerinde çok dikkatli olması gerekir diye düşünüyorum.
W- Yeni kanun taslağının ilaç patent davalarında etkisi nasıl olacak?
A- Yeni taslakta patent sahiplerinin hukuki süreçlerde lehine ve aleyhine olabilecek belirgin değişiklikler görüyoruz. İlk olarak, yeni yasa taslağında hak sahibine “muhtemel tecavüzün önlenmesini” talep etme yetkisi ön görülüyor. Bu özel hükmün ucu açık anlatımı, patent konusu ürün veya usul ile bağlantılı bir iş faaliyetinde bulunan kişilere rahatça husumet yöneltme serbestisi sağlayabilir. Bunun ilaç sektörüne yansıması, ruhsat almış eşdeğer ilaçların piyasaya çıkışını engelleme şeklinde kendini gösterebilecektir. Zira ruhsat alan her ilaç, o andan itibaren “muhtemel” tecavüze müsait olarak addedilebilir. Usul ve proses patentleri söz konusu olduğunda ispat külfeti bakımından da değişiklikler mevcut. Örnek olarak mevcut mevzuatta ispat külfeti bakımından tutarsız hükümler var iken yeni yasa taslağında daha net hükümlere yer verildiği görülüyor. Buna göre patentli usul veya proses sonucunda aynı zamanda yeni bir ürün ortaya çıkıyorsa ispat külfeti suçlanan tarafta olacak. Ancak ortada yeni bir ürün yoksa ispat külfetinin kime yükleneceği mahkemenin takdirine bırakılıyor. Son olarak, mevcut mevzuatta ulusal tükenme prensibi kabul edilmiş iken yeni yasa taslağında “uluslararası tükenme” ilkesinin benimseneceği görülüyor. Bunun en büyük etkisi, paralel ithalatın önünün açılması olacaktır. Örneğin herhangi bir kişi patent sahibinin izni olmaksızın patentli ürünü daha ucuz fiyatla satıldığı bir ülkeden alıp Türkiye’ye ithal edebilecektir.
W- Türkiye’de hep incelemesiz patent sisteminin istismar edildiğinden şikayet ediliyor. Yeni yasada buna karşı bir önlem olacak mı?
A- Evet, incelemesiz patent sistemi gerçekten sanayide birçok firmaya haksız zararlar verdi. Buluşunuz ister patentlenebilir olsun isterse de çok bilindik veya aşikar olsun, incelemesiz patent belgesini sorgusuz sualsiz alabiliyorsunuz. Son bir ayda iki müşterimize hiçbir yenilik içermeyen incelemesiz patentlere dayanılarak hukuki girişimde bulunuldu. Biz bu tür girişimleri yerinde müdahalelerle sonuçsuz bırakabiliyoruz. Fakat geçmişte bunu yapamayan birçok firma ihtiyati tedbirler ve tazminatlara maruz kaldı. Şunu memnuniyetle ifade etmek isterim ki incelemesiz patent sistemi yeni yasa taslağının meclisten geçmesi ile birlikte tarihe karışacak. Artık verilen bütün patentler incelenerek verilmek zorunda olacak.
W- Peki bir incelemeli patente dayalı olarak hukuki tehditle karşılaşan kişiler ne yapabilir? Yeni yasa taslağı bu noktada uyuşmazlıkların çözümü için yeni yollar getiriyor mu?
A- Patent ihlali ile suçlanan tarafın, öncelikle gerçekten patent ihlali içinde olup olmadığını profesyonel bir patent vekili yardımı ile analiz etmesi gerekir. Eğer ihlal yok ise bunun savunulması kolay olacaktır. Fakat ihlal ihtimali doğarsa, ikinci olarak patentin geçerli olup olmayacağına dair hükümsüzlük analizi yapılmalıdır. Genelde ihlal davalarına hükümsüzlük davaları eşlik eder ve bunlar birlikte görülür.
Yeni yasa taslağında, Türkiye’de incelenerek tescil verilen patentlere tescil sonrası itiraz etme mekanizmasının getirilmesi ön görülüyor. Dava süreçleri oldukça maliyetli olduğundan böyle bir itiraz mekanizması hiç şüphesiz faydalı olacaktır. Böylece bir patentin hükümsüzlüğünü isteyen kişi mahkemeye gitmek yerine öncelikle TPE önünde savlarını ortaya koyarak patentin geçersizliğini isteyebilecektir.
W- Türkiye’de yerleşik ilaç endüstrisinin TÜBİTAK ve KOSGEB gibi devlet kurumlarından destek alarak geliştirdiği projelerde patent hakları kime aittir?
A- Mevcut mevzuatta devlet kurumlarından teşvik veya destek alınarak yapılan projeler konusunda açık bir düzenleme bulunmuyor. Bu nedenle TÜBİTAK veya KOSGEB gibi devlet destekli projelerde firma ile kurum arasında yapılan sözleşmelerde yer alan fikri haklara ilişkin hükümler hukuki kaide teşkil ediyor. Üniversite mensubu akademisyenlerin buluşlarında ise Üniversiteler patentten elde edilen gelirden ancak sağladıkları maddi imkanlar ölçüsünde hak talep edebiliyor.
Yeni yasa taslağında kamu destekli projelerde hak sahipliğini düzenleyen özel hükümler ön görülmektedir. Buna göre artık desteklenen firma veya kişi, buluş üzerinde hak sahibi olmayı usulüne uygun şekilde talep ederse, kamu kurumu patent üzerinde bir hak talep edemeyecek. Ancak destekleyen kamu kurumu, buluşu bedelsiz olarak kullanma veya bazı durumlarda üçüncü kişilere bedelsiz olarak kullandırtma yetkisine sahip olacaktır. Üniversite mensuplarının buluşlarında ise Teknoloji Transfer Ofisleri büyük rol oynamaya başladı. Yeni yasa ile birlikte artık yükseköğretim kurumlarında gerçekleştirilen buluşların kuruma bildirilmesi zorunlu olacak. Yani patent başvurusu yapmak için öncelik kurumda olacak. Ancak kurum patent başvurusu yapmak istemez ise, buluş serbest buluş niteliği kazanacak ve akademisyen kendi nam ve hesabına bağımsız olarak patent başvurusunu yapabilecek.
W- Son olarak yeni yasa taslağı hakkında ne söylemek istersiniz?
A- Yeni tasarının başta ilaç sektörü olmak üzere beyaz eşyadan otomotive kadar değişik sektörler için ciddi etkilerinin olacağını düşünüyoruz. Patent başvuru süreçleri bakımından, yapılan değişikliklerle süreçlerdeki hak düşürücü sürelerin telafi edilmesine yönelik yeni yolların getirilmesi olumlu olmuştur. Yine, ön kullanım hakkı, petenlenebilirlik kriterlerinden buluş basamağının incelenmesi gibi konularda ön görülen değişiklikler Avrupa mevzuatları ile uyumlu hale getirilmiştir. Tam olmasa da bir kısım konularda uluslararası pratik ve mevzuatlarla harmonizasyonun sağlanması pek tabi faydalı olacaktır. Son olarak belirtmek isterim ki yasal mevzuatın olduğu kadar kurumlar ve hatta vekil ve avukatların da değişmeye ve kendilerini geliştirmeye ihtiyacı vardır. Umarım ön görülen yasa değişikliği bir an önce meclisten geçer ve bahsettiğim gelişme için itici bir güç olur.
W- Sn.Aydın Bey bu önemli konudaki paylaşımınız için çok teşekkür eder, başarılar dileriz.