Avrupa Jinekolojik Kanserler Birliği (ESGO) ve Avrupa Jinekolojik Kanserler Hasta Dernekleri Birliği (ENGAGE) tarafından ilan edilen ‘20 Eylül Dünya Jinekolojik Kanserler Farkındalık Günü’ (World GO Day), tüm dünyadaki kadınları erken tanı ve teşhis için farkındalık hareketine davet ediyor. Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakları (CİSÜ) Platformu da bu önemli gün dolayısıyla jinekolojik kanserler hakkında en çok merak edilen 10 soruyu yanıtladı.
Jinekolojik kanserler meme kanserinden sonra kadınlarda en çok görülen kanserler arasında yer alıyor. ABD’de her yıl yaklaşık 98 bin kadın jinekolojik kanserlere yakalanırken, Avrupa’da her yıl 58 bin kadına rahim ağzı kanseri teşhisi konuluyor. Dünyada ise 500 bin kadına serviks (rahim ağzı) kanseri tanısı konuyor. Serviks kanseri dünyada yılda 273 bin (tüm kadın kanser ölümlerinin yüzde 9’u) kadının ölümüne yol açıyor.
CİSÜ Platformu Sözcüsü Filiz Kocaboğa, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı tarafından yapılmış olan analizlere göre HPV’ye bağlı kanserlerin erkek kanserlerinin yüzde 1’inden, kadın kanserlerinin ise yüzde 5-10’undan sorumlu olduğunu söyledi. Kocaboğa, “Türkiye’de de HPV ile ilişkili kanserler kadınları daha çok etkiliyor. Kadınlarda erkeklerin yaklaşık 5 katı HPV ile ilişkili kanser olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de her üç kadından ikisi hayatında bir kez bile serviks kanseri taraması yaptırmamış. Toplumun dezavantajlı gruplarının sağlık hizmetlerine, taramalara ve maliyeti yüksek olan HPV aşılarına ulaşımı maalesef çok zor… Bu durum da sağlıktaki eşitsizlikleri artırıyor. Serviks kanseri mücadelesinde birinci basamak sağlık kurumları devreye girerse başarıya ulaşılabilir” dedi.
Dünya Jinekolojik Kanserler Farkındalık Günü ile jinekolojik kanserlerle ilgili farkındalığı artırmak ve rahim, rahim ağzı, yumurtalık, vajina ve vulva kanserleri gibi kadınları etkileyen başlıca jinekolojik kanser türlerine ilişkin risk faktörlerine, semptomlara, erken teşhis ve önleme stratejilerine dikkat çekmek amaçlanıyor.
1. Jinekolojik kanser türleri nelerdir?
Kadın üreme organlarında başlayan herhangi bir kanser jinekolojik kanser olarak adlandırılır. Serviks (rahim ağzı), endometrium (rahim), over (yumurtalık) kanserleri en sık görülen jinekolojik kanserler arasında yer alır. Bunlar dışında tuba uterina (tüp, fallop tüpleri), uterus (rahim), vajina ve vulva (genital bölgenin dış kısmı) kanserleri de jinekolojik kanserler arasındadır. Günümüzde en sık görülen jinekolojik kanser türleri ise rahim, yumurtalık ve rahim ağzı kanserleridir.
2. Jinekolojik kanserler nasıl ortaya çıkar? Belirtileri nelerdir?
Jinekolojik kanserlerin belirtileri kaynaklandıkları organlara göre değişiklik gösterir. Rahim kanserinin en yaygın belirtisi anormal vajinal kanamadır. Regl döngüleri arasında kanama olması ve kanama miktarının fazla olması sık görülen rahim kanseri belirtilerindendir. Menopoz döneminde vajinal kanama olması, pelvik bölgede ağrı, karın ağrısı, şişkinlik hissi gibi belirtiler de rahim kanserine işaret edebilir. Yumurtalık kanseri ise ileri aşamalara kadar belirti göstermez. İleri aşamalarda ele gelen kitle, karında sıvı birikmesi, basınç hissi, idrar ve bağırsak problemleri görülür.
Rahim ağzı kanseri ara kanama, cinsel ilişki sırasında ağrı ve sonrasında kanama, kötü kokulu vajinal akıntı, menopoz sonrası kanama, bacakların birinde ya da her ikisinde şişkinlik ve idrar sırasında ağrı gibi belirtilere yol açabilir. Vajina kanserinin en sık görülen belirtisi akıntıdır. Özellikle kanlı vajinal akıntı başlıca şikayetler arasındadır. Vulva kanserinde genellikle ilk belirti kaşınmadır. Daha sonra cilt değişikliği, sertleşme, kabuklaşma, kabarma gibi belirtiler görülebilir.
3. Kimler risk altındadır? Genetik midir? Bulaşıcı mıdır?
Jinekolojik kanserlerin her biri için ayrı bir davranış ve görülme riski bulunur. Rahim kanseri genellikle menopoz sonrası yıllarda ortaya çıkar ve genellikle 50-60 yaşları arasında görülür. Kadınların aşırı derecede östrojen hormonuna maruz kalması rahim kanseri riskini artırır. Bunun dışında aile öyküsü, ilk regl kanamasının erken yaşta başlaması, geç menopoz, hiç doğum yapmamış olmak, kısırlık, obezite, diyabet ve polikistik over sendromu rahim kanserinin risk faktörleri arasındadır.
Rahim ağzı kanseri sıklıkla 30 yaş üstünde görülür, 45-50 yaşından sonra da artış göstermeden görülmeye devam eder, 65 yaş üzerinde görülmesi ise oldukça nadirdir. Rahim ağzı kanserlerinin yüzde 100’e yakınında etken HPV (insan papilloma virüsü)’dir. Dolayısıyla riski artıran en önemli faktör, HPV aktarma riski olan partnerle kurulan cinsel ilişkidir. Ancak HPV rahim ağzı kanserinin tek nedeni değildir. Organların tam olarak gelişmemesi nedeniyle dokularda cinsel yolla aktarılan enfeksiyonların seyrini hızlandıracağından 16 yaşından önce cinsel açıdan aktif olmak, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların kullanımı, yüksek doğum sayısı, dengesiz beslenme ve sigara kullanımı da rahim ağzı kanserinin HPV dışındaki nedenleri arasında sayılabilir.
Yumurtalık kanseri için ise en önemli ve tutarlı risk faktörü kalıtım ve özellikle de 1. derece yakınlık olmasıdır. Yumurtalık kanserinde kadınların 1. derece akrabalarında 3,6 kat, 2. derece akrabalarında ise 2,9 kat risk artışı vardır. Bunun dışında yumurtlamayı artıran ilaçların kullanımı, hiç gebe kalmamış olmak, obezite gibi faktörler de yumurtalık kanserine neden olabilir.
Vajina kanseri genellikle 45-65 yaşları arasında görülür. Cinsel yolla aktarılan enfeksiyonlardan HPV enfeksiyonunun bu kansere neden olduğu düşünülmektedir.
Vulva kanserinin kadınlar içinde görülme oranı yüzde üçtür. Genellikle menopoza girdikten birkaç yıl sonra görülür. Bu kanser türünün de HPV enfeksiyonu kaynaklı olduğu düşünülmektedir.
4. Tedavi seçenekleri nelerdir?
Jinekolojik kanserler birçok şekilde tedavi edilebilir. Tedaviyi seçmeden önce kanserin boyutları ve hangi bölgelere yayıldığı, kadının yaşı ve genel sağlığı gibi faktörler göz önüne alınır. Rahim ağzı kanserinde üç ana yöntem cerrahi, radyasyon tedavisi ve kemoterapidir. Rahim kanserinin tedavisinde cerrahi olarak rahmi almak (histerektomi operasyonu) temel prensiptir. Operasyon sırasında kanserin yaygınlığını saptamak için karın içinden örnekler alınır, tüpler ve yumurtalıklar çıkartılır. Operasyon sonrasında çıkartılan tüm parçalar patolojik değerlendirmeye alınarak kanserin yaygınlığı saptanır, eğer kanser rahim dışına yayılmamışsa tedavi tamamlanmış olur; ancak kanser başka organ ya da dokulara yayılmışsa ek bir tedavi gerekebilir. Bu tür ilerlemiş türlerde, cerrahi operasyonun ardından radyasyon (ışın) tedavisi uygulanabilir. Çok özel bazı durumlarda ilaç tedavisi (kemoterapi) de kullanılır.
Yumurtalık kanserinin klasik tedavisi cerrahi ve ardından yapılan ilaç (kemoterapi) tedavisidir. Bazı durumlarda hastanın şikayetlerini gidermek için radyoterapi de uygulanabilir.
Vajen kanserinin tedavisinde kanser vajinanın tepesinde rahim ağzına yakın yerleşmişse cerrahi olarak rahim ve vajinanın üçte birlik üst kısmı çıkarılır. Bu işleme alt karın bölgesi lenf bezlerinin çıkarılması da eklenir. Cerrahi operasyon sonrası radyoterapi uygulanır. Kanser vajinanın orta bölümüne yerleşmişse cerrahi operasyon uygulanmaz, sadece radyoterapi uygulanır. Kanser vajinanın girişine yani alt üçte birlik kısma yerleşmişse dış vajina ile birlikte vajenin alt üçte birlik kısmı cerrahi olarak çıkartılır. Bu tedaviye radyoterapi de eklenir.
Vulva kanserinin tedavisinde vulvektomi denilen bir operasyonla vulva ve kasık lenf bezleri çıkartılır. Vulvanın çıkarılmasının ardından plastik cerrahlar tarafından vulva ve vajina estetiği yapılabilmektedir. Cerrahi operasyon sonrası genellikle radyoterapi de uygulanır.
5. Tedavi edilen jinekolojik kanserler tekrar eder mi?
Her kanserde olduğu gibi jinekolojik kanserlerde de tekrar etme riski bulunur. Ancak örneğin rahim kanserinin tedavisinde rahim tamamen alındıysa ve kanser başka bir doku ya da organa sıçramadıysa bu risk oldukça düşüktür.
6. Jinekolojik kanserlere yakalanmamanın bir yolu var mıdır? Neler yapılmalı?
Jinekolojik kanserlerden korunmanın ve tedaviden istenen sonucu almanın en etkili yolu teşhiste geç kalmamaktır. Erken teşhis ise ancak düzenli jinekolojik taramalar yaptırarak mümkün olmaktadır. Bunun için düzenli olarak jinekolojik muayene ve pelvik ultrasonografinin yanı sıra pap smear testi yaptırılmalı, menopoz sonrası oluşan kanamalar takip edilmelidir. Ayrıca rahim ağzı kanserinde HPV aşısı yüzde 100’e yakın koruma sağlarken sigara tüketilmemesi, B vitamini takviyesi, B (beta) ve folat içerikli diyetler rahim ağzı kanseri riskini azaltmaktadır.
7. Erken tanı ve teşhis için ne kadar sıklıkla kontrol önerilmektedir?
Jinekolojik kanserlerin erken tanı ve teşhisi için ilk cinsel ilişki sonrasında rutin muayenelere başlanması öneriliyor. Genelde ise tüm kadınların yılda en az bir kere ya da altı ayda bir jinekolojik muayeneye gitmesi gerekiyor. Ayrıca kadınlarda serviks kanseri tarama programı kapsamında 30-65 yaş aralığındaki kadınlar, KETEM (Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri), Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM), Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) ve Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM), beş yılda bir smear ve HPV-DNA testi yaptırabilir. Muayene hastanın sözlü hikayesinin alınması ile başlar. Ardından genital organın önce dış yapısı hekim tarafından muayene edilir. İşlemin devamında gerekli görülürse vajina içinin fizik muayenesi yapılır. İlerleyen süreçte vajina duvarı ve rahim ağzı gibi iç bölgeler vajinal ultrason ile görüntülenebilir.
8. Kontrol randevuları için hangi sağlık birimine başvurulmalıdır?
Jinekolojik kontrol randevuları için hastanelerin “Kadın Hastalıkları ve Doğum (Jinekoloji)” bölümlerine başvurulmalıdır.
9. Ameliyat sürecinin ardından nelere dikkat edilmelidir?
Jinekolojik ameliyat sonrası doktorunuzun önerdiği beslenme yönergelerine uymalı ve ilaçlarınızı belirtildiği şekilde almaya devam etmelisiniz. Jinekolojik ameliyat sonrası yaklaşık 4 ile 6 hafta sonra ortaya çıkabilecek vajinal lekelenme veya hafif kanama sık görülen bir durumdur. Ağır bir kanama olduğunda doktorunuza başvurmalısınız. Ameliyat sonrası genellikle ilk 8 hafta vajinal ilişkiye girmek önerilmez, bazı durumlarda daha fazla da beklemek gerektiğinden vajinal ilişkiye girmeden önce doktorunuza danışmalısınız. Ayrıca ameliyat sonrası kontrol randevularınıza mutlaka gitmeli ve iyileşme süreci için doktorunuzun önerilerini takip etmelisiniz.
10. Jinekolojik kansere yakalanan biri çocuk sahibi olabilir mi?
Üreme çağında çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda kanserin evresine göre tedavi yapılarak hastanın doğurganlığın korunması mümkün. Örneğin rahim kanserinin erken evrede tedavisine başlandığında 6-12 ay hastalığı hormonal tedavi ile baskılayıp hastalara çocuk sahibi olmaları için fırsat sağlanabilir. Yumurtalık kanserinde kanser tek bir yumurta ile sınırlı ise diğer yumurtalık ve rahim korunarak operasyon yapılır. Rahim ağzı kanserinde de hastalık erken evrede ise rahim korunarak ve sadece rahim ağzı çıkarılarak tedavi