İsveç’te yapılan bir araştırma, ciddi hastalıktan korkanlarda ölüm oranının daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor
JAMA / All-Cause and Cause-Specific Mortality Among Individuals With Hypochondriasis
Sağlık anksiyetesi bozukluğu olarak da bilinen Hipokondriyazis, ciddi ve ilerleyici fiziksel bozukluklara sahip olmakla ilgili sürekli meşguliyetle karakterize, yaygın görülen ancak yeterince tanı konmayan bir psikiyatrik bozukluktur.
Bu kohort çalışması, hipokondriazisi olan bireylerin, hipokondriazisi olmayan genel popülasyondaki bireylerle karşılaştırıldığında, başta intihar olmak üzere hem doğal hem de doğal olmayan nedenlerden dolayı artan ölüm riskine sahip olduğunu göstermektedir.
Araştırmayı yöneten İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’nden David Mataix-Cols, Çarşamba günü JAMA Psikiyatri dergisinde yayınlanan çalışmanın “literatürdeki açık bir boşluğa” değindiğini söyledi. “Şanslıydık” dedi, çünkü İsveç hastalıklar sınıflandırma sistemi hipokondriyazis için ayrı bir koda sahip ve 1997-2020 yılları arasında 24 yıl boyunca binlerce insan üzerinde veri analizi yapılmasına olanak tanıyor.
Mataix-Cols, daha eski araştırmalar, bu duruma sahip kişiler için intihar riskinin daha düşük olabileceğini öne sürmüştü ancak “klinik deneyimlere dayanan önsezimiz bunun yanlış olacağı yönündeydi” dedi. Araştırmada, tanı konulan kişilerde intihar nedeniyle ölüm riskinin dört kat daha fazla olduğu görüldü.
Hipokondriyazis teşhisi konan 4.100 kişiyi incelediler ve bunları yaş, cinsiyet ve ikamet yeri bakımından benzer 41.000 kişiyle eşleştirdiler. Kişi sayısını ve ne kadar süreyle takip edildiğini açıklayan, kişi yılı adı verilen bir ölçüm kullandılar.
Hipokondriyazisi olan kişilerde genel ölüm oranları daha yüksekti; 1000 kişi yılı başına 8,5’e karşı 5,5. Bu duruma sahip kişiler diğerlerinden daha genç yaşta öldüler; ortalama yaş 70’e karşı 75’ti. Dolaşım ve solunum yolu hastalıklarından ölüm riskleri daha yüksekti. Kanser bir istisnaydı; ölüm riski hemen hemen aynıydı.
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin araştırma konseyine başkanlık eden Alpert, aşırı kaygılı bir hastayı ruh sağlığı uzmanlarına yönlendirmenin dikkat gerektirdiğini söyledi. Hastalar rahatsız olabilirler çünkü semptomları hayal etmekle suçlandıklarını hissederler.
Alpert, “Bunun başlı başına bir rahatsızlık olduğu, bir adı olduğu konusunda hastalara büyük bir saygı ve hassasiyet gösterilmesi gerekiyor” dedi. “Ve neyse ki iyi tedaviler var.”