Tedavi sürecinde motivasyon belirleyici oluyor…
Histrionik kişilik bozukluğu, kişinin ilgi görmediği durumlardan rahatsızlık duyması ve ilgi çekmeye yönelik birtakım eylemlerde bulunması olarak tanımlanıyor. Histrionik kişilik bozukluğu olan bireylerin çok duygusal olabildiklerini ve aşırı tepki verebildiklerini vurgulayan uzmanlar, bu kişilerin yüksek sesle konuşarak ve abartılı davranışlarda bulunarak etraflarındaki insanların dikkatini çekmeye çalıştıklarını ifade ediyor. Uzmanlar, histrionik kişilik bozukluğu tedavilerinin uzun soluklu psikoterapilerle yönetildiğine ve motivasyonla birlikte tedavi olma isteğinin önemine dikkat çekiyor
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, histrionik kişilik bozukluğunun teşhis ve tedavisi ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Herkes birden fazla kişilik özelliği barındırıyor
Herkesin kişilik özellikleri olduğunu ve genel olarak birden fazla kişilik özelliğini barındırdığını belirten Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, “Kişilik bozukluğu, kişinin kişiliğiyle alakalı bilişsel, duygusal ya da ilişkilerde zorluk yaşaması ve işlevselliğinin bozulması anlamına geliyor. Belirgin bir kişilik örüntüsünün baskın olması ve kişinin hayatında zorluklara sebep olmasıyla da görülebiliyor. Bilişsel bozuklukta kişinin olayları algılama şekli, duygularını ifade etme şekli ve ilişkilerini yönetme şeklinin aile, iş veya sosyal ilişkilerde işlevselliğini nasıl etkilediğine bakıyoruz.” dedi.
Çocuklarda ve ergenlerde kişilik bozukluğu görülmüyor
Çocuklarda ya da ergenlerde bir kişilikten ya da bir kişilik bozukluğundan bahsedilemeyeceğini ifade eden Arıcı, “Belirgin özellikler çocuk ve ergenlerde görülebilir ama onlarda ‘şu kişilik bozukluğu vardır’ gibi bir tanımlama yapmıyoruz. Ancak genç erişkinlik sonrası ve hayat boyu süren birtakım özelliklerin ortaya çıkmasıyla kişilik bozukluğu tanısı koyuyoruz.” diye konuştu.
Bu belirtiler Histrionik Kişilik Bozukluğu’na işaret ediyor
Histrionik kişilik bozukluğunun “kişinin ilgi görmediği durumlardan rahatsızlık duyması ve ilgi çekmeye yönelik birtakım eylemlerde bulunması” olarak tanımlanabileceğini belirten Dr. Emre Tolun Arıcı, “Yüksek sesle konuşarak dikkat çekme davranışında bulunması ya da kişilerin dikkatini çekebilmek adına abartılı davranışlarda bulunması eylemlerine örnek gösterilebilir. İlişkilerde daha ayartıcı ya da talepkar olmak gibi birtakım özellikler de ortaya çıkabiliyor. Bazen de bu kişiler çok duygusal olabiliyor. Olaylara verdikleri tepkiler aşırı olabiliyor, çok hızlı şekilde ağlayabiliyorlar. Bu durum söz konusu olsa da biliyoruz ki genelde duygusal olarak ya da yakın ilişkilerde daha sığ olabiliyorlar. ” dedi.
Çok ciddi klinik tablolar görülebiliyor
Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, “Histrionik kişilik bozukluğu olan kişiler bunu bilerek bizlere başvurmuyorlar” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“İlişkilerde yaşanan çatışmalar sonrası evlilik terapisi almak için gelebiliyorlar, iş yerindeki sorunlar sebebiyle veyahut depresyon sebebiyle, bazen de intihar girişimleriyle bizlere gelebiliyorlar. Çok ciddi klinik tabloları olabiliyor. Bu kişilerin intihar girişimleri bazen ilgi çekmek için olsa bile kesinlikle bu durumu ciddiye almalıyız. Yaşadıkları depresyon gerçek bir depresyon. Abartılı şekilde durumu anlatıyor olsalar bile bu tanılar gerçek. Bu kişileri klinikte tiyatral konuşmalar yaparken, abartılı kıyafetlerle, renkli giyimlerle yoğun duygu sergilerken görebiliyoruz. Aynı şekilde histrionik kişilik bozukluğu tanısı alan aşırı kas geliştirmiş erkeklerden de bahsetmek mümkün.”
Tedavi sürecinde kişinin motivasyonu önemli
Depresyonsa depresyonu, kaygı ise kaygıyı tedavi etmenin gerekli olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, “Ama özellikle histrionik kişilik bozukluğu tedavileri uzun soluklu psikoterapilerle yönetebiliyor. Daha çok dinamik terapilerden ya da şema terapi dediğimiz bilişsel terapi yöntemlerinden yarar görebiliyorlar. Burada daha çok kişinin motivasyonu, tedavi olma isteği önemli oluyor. Kişiliğiyle ilgili zorlandığı alanlarda ya da sosyal yaşamda zorlandığı alanları tedavi etmek isteyip istemedikleri belirleyici oluyor. Bu motivasyon sağlanmadığı zaman tedaviye açık olmuyorlar. Kişiler bu uzun soluklu terapiden geçtiklerinde kesinlikle yarar görebiliyorlar.” dedi.