1 Aralık Dünya HIV/AIDS Günü kapsamında uzmanlar bir araya gelerek erken tanının önemine dikkat çekti. Test yapılmadan HIV pozitif bireylere ulaşmanın imkansızlığı vurgulanan toplantıda sosyal baskının bu süreci olumsuz etkilediğinin de altı çizildi. HIV’in değil önyargıların öldürdüğüne değinen Prof. Dr. Serhat Ünal test olmanın önemine değinerek “Şüpheli cinsel ilişki yaşayan herkes test olarak HIV şüphesinin önüne geçebilir. Önyargıların önüne geçmek için ise HIV’in bulaş yollarına dair şüphelerin giderilmesi, ayrımcılığa son verilmesi gerekiyor”
1 Aralık Dünya AIDS Günü kapsamında GSK Türkiye’nin desteği ile gerçekleştirilen basın buluşmasında uzmanlar HIV (Human Immunodeficiency Virus – İnsan Bağışıklığı Yetmezlik Virüsü) ile ilgili güncel bilgiler paylaştı.
Toplantıda, toplumdaki ayrımcılık ve farkındalıkla ilgili problemler nedeniyle hastalara ulaşımın zor olduğunu belirten Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve HAKED Genel Sekreteri (HIV/AIDS Korunma ve Eğitim Derneği) Prof. Dr. Serhat Ünal, ‘’HIV konusunda bu zamana kadar yapılan en önemli çalışmalardan biri hiçbir kimlik bilgisi paylaşmadan test yaptırabilecekleri anonim test merkezlerinin kurulması oldu. Şişli (İstanbul), Beşiktaş (İstanbul), Çankaya (Ankara), Konak (İzmir), Mersin ve Bursa ilk kurulan yerler. Bu anonim merkezlerin çoğaltılması hepimizin en büyük görevi.” dedi. HIV teşhis ve tedavisinde yaşanan en önemli diğer sorunun ise ayrımcılık olduğunu belirten Serhat Ünal, “Bu ayrımcılık korku ve bilinçsizlikten oluyor. HIV pozitif bireylerin toplum tarafından dışlanması teşhisi ve tedaviyi engelliyor.” diye sözlerini tamamladı.
Marmara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi ve KLİMİK (Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği) HIV/AIDS Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Volkan Korten “HIV ve AIDS aynı şey demek değil. HIV pozitif olan bireylerin hepsi AIDS hastası olmuyor. AIDS, HIV pozitif olan bireylerin tedavi edilmezlerse gelecekleri son radde oluyor. 1997 yılı AIDS hastalığının en çok görüldüğü, 2004 yılı ise AIDS’e bağlı ölümlerin en çok olduğu yıl. Bu tarihlerden sonra bu rakamlarda azalma oldu, ancak bizim bulunduğumuz coğrafyada artış var. Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı son rakamlara göre Kasım 2019 itibaryla Türkiye’de toplam 24 bin 219 HIV tanısı alan birey bulunuyor. 2018 yılında 3 bin 719 yeni tanı alan birey varken, 2019’da bu sayının 4 binden fazla olması bekleniyor” dedi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi ve HIVEND (HIV Enfeksiyonu Derneği Başkanı) Prof. Dr. Fehmi Tabak, “HIV enfeksiyonunun bulaşmasında en önemli neden korunmasız cinsel ilişkidir. Türkiye’de kan yolu veya anneden bebeğe geçiş yüzde 1’lerin altında. HIV, birlikte yemek yemek, sarılmak, öpüşmek ile bulaşmaz. Korunmalı bir ilişkide ise HIV’in buluşması söz konusu olamaz.” dedi.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi ve AIDS ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Derneği temsilcisi Prof. Dr. Hüsnü Pullukçu “HIV şüphesi olan kişiler aynı gün tanı alıp aynı hafta tedaviye başlayabiliyor. Düzenli tedavi alan hastalar normal hayatlarını sürdürebiliyor. Türkiye HIV tedavisinde ilaç erişimi çok yüksek bir ülke. Her hasta için uygun tedavi uygulayabiliyoruz.” dedi.
İstanbul Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Öğretim Üyesi ve EKMUD (Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği) temsilcisi Doç. Dr. Derya Öztürk Engin, “Bireyler, HIV pozitif olduklarını söyledikleri zaman işe alınmama, işten çıkarılma, eğitim hayatlarını devam ettirememe gibi sosyal sorunlar yaşayabiliyorlar. Toplumda yaşanan önyargı HIV pozitif bireylerde ayrımcılığa neden oluyor. HIV enfeksiyonu belirli bir grubun hastalığı olarak algılanıyor. Bu algının kırılması için herkes üzerine düşeni yapmalı. Bulaş yolları bilinerek ayrımcılığı engelleyebiliriz.” dedi.