Corona virüsüne karşı aşı çalışmaları sürerken, araştırmalar kısa sürede hazır edilecek bir aşı için kamuoyu güveninin de kazanılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Küresel çapta 200’den fazla Corona aşısı çalışması arasında 20’den fazlasında insanlar üzerinde deneme aşamasına gelindi. ABD Başkanı Donald Trump ve bazı yetkililer bu yılın sonuna kadar aşının hazır olacağı vaadinde bulunuyor. Ancak bir aşının geliştirilip güvenli bir şekilde test edilmesi normal koşullarda en az 10 yıl sürdüğünden, kısa süre sonra kullanıma hazır olacak bir aşının güvenilirliği soru işaretlerine neden oluyor.
“Hızlı işler siyasetçiler için iyidir” diyen Aşı Güvenilirliği Projesi (VCP) Başkanı Heidi Larson, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, “Ancak halkın gözünden baktığımızda, genel yaklaşım ‘aşırı hızlıysa güvenli olamaz’ yönünde” ifadelerini kullandı.
ABD ve Avrupa’da hızlı üretilecek bir Corona aşısına güven yüzde 70
Aşılara karşı genel bir karşıtlık başta batılı ülkeler olmak üzere dünya genelinde pandemi öncesinde de mevcuttu. Bu nedenle Corona aşısına güvenilirliğin sağlanması için yetkililerin sunduğu, paralel çok sayıda deneyle hızlı sonuçlar alındığı gibi gerekçeler, birçoğu için ikna edici olmuyor.
19 ülkede son üç ayda yapılan bir ankete göre, piyasaya sunulduğunda Covid-19 aşısını yaptırmayı kabul edecek İngiliz ve Amerikalılar’ın oranı yüzde 70.
VCP’nin ‘’Covid-19 Yeni Aşı Bilgisi, İletişimi ve Eğitimi (CONVINCE) İçin İş Ortakları’’ adlı Amerika ve İngiltere ortaklığıyla ve kısmen devlet fonuyla oluşturulan grupla birlikte düzenlediği anketten çıkan bu sonuç, Reuters haber ajansıyla Ipsos araştırma kurumunun Mayıs ayında düzenlediği anketin sonuçları da aynı yönde.
Aşıya güven en fazla Çin’de en az Rusya’da
Kapsamlı sonuçları birkaç hafta içinde açıklanması beklenen anketle ilgili Reuters’a bilgi veren, CONVINCE İçin İş Ortakları Eş Başkanı Scott Ratzan, “bilime ve hükümetlere karşı güvensizliğin büyüdüğüne” dikkat çekti.
Anket sonuçlarına göre kamuoyunda aşıya güvenin en fazla Çin’de, en az Rusya’da olduğunu da aktaran Ratzan, “Aşının çok hızlı geliştirilmesi, siyasal alandaki aşırı vaatler ve aşı olmanın riskleriyle ilgili kamuoyunda oluşan, anlaşılabilir endişeleri çözmemiz gerekiyor” diye konuştu.
ABD: Rusya ve Çin’deki çalışmalar saydam değil, Covid-19 aşısı geliştirirlerse kullanmayabiliriz
Aşıların çocuklarda otizme neden olduğu yönündeki söylentiler ve bilimsel kanıtlara dayanmayan diğer komplo teorileri nedeniyle Avrupa’da, Corona aşısına karşı güven yeterli düzeyde değil.
AB Komisyonu ve ilaç firmalarının da dahil olduğu çeşitli kurumların desteğiyle yürütülen VCP projesi aracılığıyla, Avrupa’da kamuoyunun güveninin, kampanyalarla gerekli bilgilerin aktarımı sağlanarak yeniden kazanılması hedefleniyor.
VCP başkanı Larson, Corona virüsü aşısına karşı endişelerin en başında, aşının hızlı bir şekilde geliştirilip piyasa sürülmesinin planlanması olduğunu söylüyor.
Uzmanlar ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Işık Hızı Ötesi Operasyon’ olarak adlandırdığı aşı çalışmaları ve Çin ve Rusya gibi diğer büyük ülkelerden de gelen hızlı aşı denemelerinin kamuoyundaki güvensizliği daha da arttırdığı görüşünde. Scott Ratzan, bu açıklamaların ne kadar şeffaf, isabetli ya da verilerinin ne kadar geçerli olduğunun bilinmediğine dikkat çekiyor.
VCP’nin sosyal medya üzerinden topladığı verilere göre, Haziran ayı sonu itibariyle İngilizler arasında Corona aşısıyla ilgili yorumların yaklaşık yüzde 40’ı olumsuz.
Mayıs ayında saygın tıp dergisi Lancet’ta yayınlanan bir araştırmanın sonucuna göre ise Fransa genelinde aşıya karşı tedirginlik Mart ayının ortalarında yüzde 18’ken, Mart sonunda yüzde 26’ya yükselmişti.
2009 yılında ortaya çıkan ve 280 binden fazla kişinin ölümüne neden olan domuz gribi salgınında Fransa’daki aşı kampanyasına nüfusun sadece yüzde 8’i katılım sağlamıştı. Sağlık uzmanları, böylesi bir durumun Corona aşısıyla ilgili de yaşanmasını önlemek adına halka bilgi aktarımının daha etkili olması ve siyasetçilerin verdikleri mesajlarda daha dikkatli olması gerektiği görüşünde.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) aşıya karşı güvensizliği 2019 yılında küresel sağlık tehditleri listesinde ilk 10’da saymıştı.