İlaç endüstrisi
İlaç endüstrisinde yıllık 700 milyar dolarlık bir çap var. İnanılmaz bir para hacminin olduğu bu sektör birçok spekülasyona da sebep olmaktadır. İlaç sektörü büyük bir güç ve bu sektör sanıldığı gibi de hastalıkları kökünden gidermeyi amaçlamamaktadır.
İlaç sektörünü silah ve petrol sektöründen ayrı düşünemeyiz ve en az bu sektörler kadar da suçludur.
İlaç endüstrisi insanlara “sağlık” sözü verir ama “teslimat” yapmaz. Yani ilaç sektörü semptomları giderdiği ama asıl hastalığı güçlendirdiği bir sektör görünümündedir. Ortada ciddi bir sahtekârlık vardır ve bunu örtmek için ilaç geliştirmeye harcadıkları paranın daha fazlasını sahtekârlığı örtmek için harcarlar.
Fitoterapist (bitkilerle tedavi uzmanı) Dr. Ümit Aktaş: “Avrupa’da her yıl 197 bin, Amerika’da yılda 100 bin kişinin advers reaksiyon (ilaç yan etkisi) nedeniyle öldüğünü” söylüyor.
Aktaş, British Medical Journal’da 2004’te yayınlanan araştırmada; hastanelere yapılan başvuruların %7’sinin ilaçtan kaynaklanan yan etkilerin neden olduğunu, ABD’de ise ilaç toksikasyonuna bağlı ölümlerin, hastaneye yatış sebepleri arasında 4. sırada bulunduğunu ifade ediyor.
Onlarca yıldır, ilaç karteli, patentli ilaçlara dayalı küresel faaliyetini korumak ve rakip, patentsiz sağlık alternatiflerinin yayılmasının yasaklanması için her türlü çabayı göstermektedir. Bu çabalar, Avrupa Parlamentosuna sızılması ve Dünya Sağlık Örgütünün ve diğer Birleşmiş Milletler Örgütlerinin kötüye kullanılması yoluyla, uluslararası seviyede sürdürülmektedir.
ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (Centers for Disease Control and Prevention, CDC) ABD’nin Sağlık ve İnsan Hizmetleri Dairesi’nin, kamu sağlığı ve kamu güvenliğinin sağlanması konusunda çalışan bir birimidir.
CDC, çocuklar için daha etkili olduğu düşüncesi ile üretici firma tarafından yapılan çalışmaları dayanak alarak buruna püskürtülen FluMist isimli grip aşısının yapılmasını tavsiye ediyordu.
Ancak bu aşının koruyucu özelliği olmadığı ve sadece %3 kadar etkili olduğu gerçeği bağımsız araştırma kuruluşları tarafından ortaya çıkarılıyordu. CDC ise bu durum karşısında geri adım atıyor ve yıllarca tavsiye ettiği ilacın etkili olmadığını ilan ediyordu. Kazanılan paraları ve bilinmez yan etkilerini sizlere bırakıyorum.
1961 yılında talidomid adlı ilacın hamilelik bulantılarında etkili ve güvenli olduğuna dair makale yayınlandı. Sonra binlerce bebek kolsuz, bacaksız doğdu ve firma ‘affedersiniz’ dedi. Şimdi Almanya’da talidomid kurbanı 5 bin birey yaşıyor.
Pazarlarını sistematik olarak genişletme yöntemlerinden bir diğeri de ilaç satışlarını artırmak amacıyla kasten bağımlılık yaratmaktır. Yaygın kullanılan diazepam (Valyum) dâhil birçok sakinleştirici ve anti depresanın bağımlılık ve alışkanlık yaptığı bilinmektedir. Bu ilaçların satışını arttırmak için de tam sayfa reklam vermekten geri durmuyor ilaç firmaları.
Peki, tıpta bu kartel neden kırılamıyor? Dr. Ataş’a kulak verelim. “Bütün dünyada tıp bilimi ile ilgili eğitimlerin ve yayınların tamamına yakını ilaç endüstrisinin kontrolü altındadır. İlaç endüstrisi işine geleni parlatabildiği gibi, işine gelmeyenleri de gölgede bırakabiliyor. ABD’de kongre, workshop gibi sürekli tıp eğitimlerinin %70’i ilaç endüstrisi tarafından finanse ediliyor. Türkiye’de ilaç firmalarının para koymadığı hiçbir sürekli tıp eğitimi olmadığını söylüyorum.”
Hâsılı nasıl ki silah endüstrisi dünyada savaşsız bir bölge istemiyorsa ve sürekli çatışmaları destekliyorsa, ilaç endüstrisi de aynı şekilde sağlıklı bir toplum asla istemez. Bireylerin ruhsal yönden sorunsuz olmalarını isteyen bir ilaç şirketi hayal gibidir.
Silah, savaş, ilaç, hasta toplumlar… Bir masanın dört ayağı gibi…
Acı gerçekler…
Mevlana Çakıral [email protected]