Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Genel Başkanı Ecz. Nurten Saydan’nın meydana gelen son elim olay ve eşdeğer ilaç hakkında görüşleri:
W- Sağlık mensuplarına yönelik şiddet olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz, Mersin’de vuku bulan elim olay özelinde, eczane eczacıları ve çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının boyutu nedir? Burada uygulanan şiddeti kategorize etmek mümkün mü?
N.S.- Ülkemizde şiddet olayları giderek artmakta. Sağlık çalışanlarının şiddet olaylarıyla sık karşılaşmasıyla birlikte, sağlık hizmetlerinde yaşanan şiddet olayları günümüzde gittikçe artmakta ve sağlık personelinin şiddet açısından ciddi risk altında bulunmaktadır. Sağlık çalışanları, hasta veya hasta yakınlarının şiddetine maruz kalmakta, fiziksel ve psikolojik zarar görmektedir. Sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla, güvenliğin sağlanması, eleman yeterliliği, fiziki yapı ve donanım, iletişim, eğitim gibi konularda iyileştirmelerin yapılmasının yanı sıra şiddete ilişkin yasal düzenlemeler de gerekmektedir.
Eczanelere yönelik saldırılar nöbet sırasında sıkça yaşanmaya başladı. Artan bu şiddet ve hırsızlık gibi olaylar yüzünden özellikle gece nöbet tutan eczacılar can güvenliğinden ciddi endişe duymaktadırlar. Eczacılar yaşanan silahlı saldırı, hırsızlık, gasp, darp gibi olaylar yüzünden nöbetlerde can korkusu yaşıyorlar. Eczacılara ve sağlık çalışanlarına yönelik bu saldırıların bir an önce durdurulması ve önlenmesi için İçişleri Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğünün gereken tüm tedbirleri alması gerekmektedir.
W- Sağlık mensuplarına yönelik şiddet bir toplumsal hatta halk sağlığı sorunu olarak mı değerlendirmektesiniz?
N.S.- Evet, yaşanan şiddet olayları toplumsal bir sorundur. Yaşanan şiddet olaylarının sosyokültürel çevrede nasıl karşılandığı ve kabul edilip edilmemesi belirleyici oluyor. Eğer bir şiddet eylemi toplumda kabul görüyor ise meşrulaşmış bir eyleme dönüşebilir. Şiddetin, bir toplumda onay görmesi devam ettikçe, kişilerin yaşamının bir parçası haline gelmesi kaçınılmaz oluyor.
Sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla bir an önce şiddete ilişkin yasal düzenlemelerin de yapılması gerekmektedir.
W- Eşdeğer ilaca bakışınız nedir?
N.S.- Öncelikle eşdeğer ilaçlar, orijinal ilaçlarla aynı etken maddeyi, aynı miktarda içeren, aynı farmasötik özelliklere sahip, hasta üzerinde aynı tedaviyi sağladığı biyoeşdeğerlik çalışmalarla kanıtlanmış ve orijinal ilaçların koruma süreleri bittikten sonra satışa sunulan ilaçlardır.
Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda bioeşdeğer oldukları ispatlanmış olan ilaçların etkileri de birbirinin aynıdır. Eşdeğer ilaçların eczacı tarafından birbiri yerine ikamesi hem bilimsel yönden hem de hukuki olarak doğrudur.
Tüm Eczacı İşverenler Sendikası olarak, reçetelere ilaçların etken madde isimlerinin yazılmasını istiyoruz. Çünkü; İlacın etkisi ticari isminden değil, “etken maddesinden” gelmektedir.
W- TEİS olarak halkımızın bu konudaki bilinç düzeyini nasıl görmektesiniz?
N.S- Bu konuda çok ciddi bilgi eksikliği var. Maalesef eşdeğer ilaç reçetede yazılı olan ilaçtan farklı ilaç olarak algılanmakta, hatta halk arasında “yan sanayi” olarak adlandırılmaktadır.Algı bu şekilde olduğu için hastalar aldıkları eşdeğer ilacın etkisi ve etkinliği hakkında ön yargılı olmakta, kullanmadığı , kapağını dahi açmadığı ilacın dokunduğu şikayeti ile geri dönüşlerle karşılaşılmaktadır. Dolayısıyla eşdeğer ilaç konusunda algıyı değiştirecek bilgilendirme çalışmaları için bütün kesimlere çok iş düşmektedir.
W- Reçete de etkin madde yazılması soruna çözüm olacak mı? Şiddetin önlenmesine yönelik tüm çözüm önerilerinizi alabilir miyiz?
N.S.- Elbette çözüm olacaktır. Reçetelere ilaçların ticari ismi yerine etken maddesi yazılması uygulamasının getireceği bir çok fayda vardır. Bunları şöyle sıralayabilir.
1-İlaç firmalarının, hekimler ve eczacılar üzerindeki baskıları son bulacaktır.
2-Bu ülkenin hekimleri, reçete yazarlarken ticari isme mahkum olmayacaklar ve daha rahat çalışma ortamı bulacaklardır. Ayrıca gerek hekimler gerekse eczacılar olarak okuduğumuz okullarda aldığımız tahsilde ilaçların “etken maddesi” öğretilmiştir. Bilinmelidir ki; ilaçların iyileştirici etkisi “isminden” değil, ”ETKEN MADDESİNDEN” gelmektedir.
3-İlaç firmalarının promosyon vb. çalışmaları çok azalacağı için gereksiz ilaç yazılımı ve tüketimi çok azalacaktır. Sendikamızca, Devletin tasarruf oranının çok ciddi boyutlarda olacağı düşünülmektedir.
4-İlaç pazarındaki etkinliği azalan yerli ilaç sanayimiz kısa bir süre sonra düzelecek ve yerli ilaç sanayimize destek olunacaktır.
Bu durum ülkemiz için “yerli ilaç politikamızın “oluşturulmasında etkili olacak ve ilaç için bütçemizden dış ülkelere aktarılan para azalacaktır.
Bu sayede de ilaç konusunda ; ülkemizde üretilen, satılan, istihdamı yapılan ve dışa daha az bağımlı bir ülke olmamız mümkün olacaktır.
Sağlık Bakanlığı’nın ve SGK’nın bu konuda vatandaşları bilgilendirici çalışmaları yapmaları, görsel ve yazılı basın ile sosyal medyada etkin bir şekilde bu konuyu gündeme getirmeleri gerekmektedir.
W- Çözümün paydaşları kimlerdir ve beklentileriniz nelerdir?
N.S.- Sağlık Bakanlığı ve SGK’dır. Bu kurumlar yukarıda da bahsettiğim gibi çalışmalar yapmaya başladığında vatandaşta da farkındalık yaratacaktır.
W- Sayın Başkanım değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz.