W- İstanbul Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Tayyar Kalcıoğlu ile Türkiye’de işitme sorunlarını konuşacağız;
Türkiye’de işitme sorununun mevcut durumunu ve işitme kaybı yaşayan kişilerin toplum içerisindeki oranını anlatır mısınız?
M.T.K.- Türkiye’de işitme kaybı yaşayan kişilerin tüm nüfusa oranı, TÜİK verilerine göre yüzde 4,5 oranındadır. Bu oran, bugün 83 milyon nüfusa sahip ülkemizde 4 milyona yakın kişinin işitme kaybı yaşadığını gösteriyor. Bir yenidoğan bebek işitme özürlü olarak doğmuşsa beraberinde konuşma özrünü de yaşayacak anlamına gelir. Bu nedenle mutlaka işitme engelinin olup olmadığı tanımlanmalı ve varsa buna yönelik tedavilere ve rehabilitasyona başlanmalıdır. Daha ileri yaşlardaki ve özellikle eğitim çağındaki çocuklarda görülen işitme kayıpları, çocuğun okul başarısını olumsuz etkilemekte, çevre ile iletişimini bozabilmektedir. Bu durum, çocuğun hırçın ve uyumsuz bir tablo sergilemesine yol açabilmekte, beraberinde ders başarısında da düşüş gözlenebilmektedir.
İşitme kaybı tanısı konulan bebekler, işitme kaybının seviyesine göre işitme cihazı uygulamasından koklear implanta (biyonik kulak), beyin sapı implantına kadar giden farklı tedavi veya rehabilitasyon uygulamalarından yararlanıp işitme ve dolayısıyla konuşma engelli bireyler olmaktan kurtulabilmektedir. Eğer bebekte bir işitme kaybı varsa yenidoğan işitme taramaları ile bu ortaya konulabilmektedir.
Bu çocukların kesin tanılarının 2 aylık olana kadar konulması ve işitme kaybı kesin tanısı konulan bebeklerin en kısa sürede, bebek 3 ayına varmadan işitme cihazı ile rehabilitasyonu gerekir. İşitme cihazının yeterli olup olmadığı sonraki aylarda tekrar değerlendirilmesi ve işitme cihazı yeterli olamıyorsa 1 yaş civarında, eğer engel bir anomalisi yoksa koklear implant ameliyatı, buna engel anomali varsa da beyin sapı implantı yapılmalıdır. Şunu bilmek gerekir ki, doğuştan işitme engelli doğan bebekler, uygun tedavi ile işitme ve dolayısıyla konuşma engelli olmaktan kurtulabilmekte, normal işiten yaşıtları ile aynı okullara gidebilmekte hatta onlardan daha da başarılı olabilmektedirler. O nedenle bugünün teknolojisinde işitme kaybından korkmamalı ama tedavide gecikmekten korkmalıdır. Bilinmelidir ki belli bir yaşa kadar işitme uyarıları beynimizdeki ilgili merkezlere ulaştırılamazsa, sonrasında yapılacak işlemler başarısız olacak, işitme sağlanamayacak ve konuşma gelişemeyecektir. O halde işitme engelinden korkmamalı ama tedavide gecikmekten korkmalıdır. Bu arada doğuştan işitme kaybı oranı %0,1-%0,3 civarındadır. Yani kabaca her 1000 doğumdan 1-3 ü farklı seviyelerde de olsa işitme kaybı ile dünyaya gelmektedir. Bu arada bir hususu bu vesile ile belirtip teşekkür etmek isterim. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı öncülüğünde Hacettepe, Marmara, Gazi ve 9 Eylül üniversitelerinin 2004 yılında başlattığı ulusal yenidoğan işitme taraması programı, Sağlık Bakanlığının titiz takibi neticesinde son derece başarıyla yürütülmekte ve bugün en ücra beldelere kadar bu hizmet götürülerek yenidoğan bebeklerimizin %98’i taranmaktadır. Bu bütün dünyaya örnek bir başarıdır.
W- Yaşlılarda, orta yaşlılarda ve çocukluk çağında görülme oranları nasıldır?
M.T.K.- Türkiye’de dünyada da olduğu gibi işitme kaybının daha çok ileri yaşlarda meydana geldiğini görüyoruz. TÜİK’in verilerine göre, en yüksek işitme kaybı yaşayan grup yüzde 34,7 oranıyla 75 yaş ve üstü bireylerken, 65-74 yaş aralığında işitme kaybı oranı yüzde 15,5, 55-64 yaş arasında yüzde 5,4, 45-54 yaş arasında yüzde 3,4 ve 15-44 yaş arasında ise yüzde 1,1 olmaktadır. İleri yaşlarda meydana gelse de işitme kaybında önemli olan, erken müdahaledir.
W- İşitme kayıpları nasıl ortaya çıkar ve ne tür işitme kayıpları vardır?
M.T.K.- Ses dalgalarının kulak kepçesinden beyine iletilmesi esnasında yaşanan herhangi bir problem işitme kaybına neden olabilir. Bu problemler dış kulak yolunda, kulak zarında kemikçiklerde, salyangozda (Koklea) veya sinirlerin herhangi birinde olabileceği gibi hepsinde birden de olabilmektedir. Kulak kanalında birikmiş ve sertleşmiş kulak kirleri, kulağa kaçan yabancı cisimler, hatta dış kulak kanalının doğuştan gelişmemiş olması gibi nedenler sesin dış kulak kanalı ile orta kulağa iletilmesine engel olabilmektedir. Kulak zarı delinmesi, orta kulak iltihabı veya kemikçiklerin kireçlenmesi veya bir nedenle erimesi de ses dalgalarının iletilmesini engelleyebilir. Yani bir başka deyişle dış kulak ve/veya orta kulakta meydana gelen problemler sesin iletilmesine engel olacağı için “İletim tipi işitme kaybına” neden olurlar.
Bununla birlikte bazı durumlarda dış kulak ve orta kulak sağlam olmasına karşın, salyangoz içerisinde titreşimleri küçük voltajlı elektrik enerjisine çeviren tüy hücreleri hasar görmekte ve sesin beyne iletilmesine engel olmaktadır. Bu tür engellemeler ise “Sensörinöral işitme kaybını” ortaya çıkarmaktadır. Kimi kişilerde de hem iletim tipi hem de sensörinöral tip işitme kaybı birlikte görülmektedir. Bu tip karma işitme kayıplarına da “Mikst tip işitme kaybı” denmektedir.
İşitme kayıplarını önlemek için en önemli nokta, işitmemizi yaşa bağlı olmaksızın periyodik olarak kontrol ettirmektir. İşitme kaybından şüphelenen kişilerin bir Kulak Burun ve Boğaz hekimine görünmeleri önemlidir. Aralıklarla yapılacak işitme kontrolleri oluşabilecek herhangi bir işitme kaybını erken fark etmek ve müdahale etmek için önemlidir.
W- İşitme kayıpları nasıl tedavi edilmelidir?
M.T.K.- İşitme, insanoğlunun konuşma yetisini kazanabilmesinin yanı sıra zihinsel ve sosyal gelişimi ile bunun sürdürülebilirliği açısından önemlidir. Yenidoğan döneminden başlayan bu ihtiyaç, kaç yaşında olursa olsun tüm yaşam boyunca gereklidir. Bu açıdan işitme kaybında en önemli husus erken müdahaledir. Doğumsal veya sonradan gelişen işitme kayıplarının önemli bir kısmı önlenebilir, rehabilite edilebilirdir. Önemli olan zamanında tanı ve zamanında müdahaledir. İşitme kayıpları birçok ek şikayete yol açabilir. Mesela kulak çınlaması bu şikayetlerden biridir. Kulak çınlamasının pek çok nedeni olsa da bazen işitme kaybının ilk belirtisi kulak çınlaması olabilir. İşitme cihazı ile rehabilitasyon bazen çözüm olabilmektedir. Yani, cerrahi müdahale gerektirmeyen işitme kayıplarının rehabilitasyonunda işitme cihazları ön plana çıkmaktadır.
Bugün farklı tip ve şiddetteki işitme kayıplarına yönelik çok çeşitli işitme cihazları bulunmaktadır. Özellikle yeni nesil akıllı işitme cihazları, işitme kaybının yarattığı zorlukların üstesinden gelme konusunda büyük aşama kaydetmişlerdir. Gerek tasarım ve kullanım kolaylığı gerekse bugün hayatımızın vazgeçilmezi olan akıllı cihazlarla uyum içinde çalışmasıyla, kullanım kolaylığı sağlayan işitme cihazları mevcuttur. Yakın zamana kadar kullanılan klasik işitme cihazları sadece konuşmaya odaklı ve konuşma dışındaki sesleri bastıran bir yaklaşımla tasarlanmışlardı. Ancak günümüzde işitme kayıplı bireylerin kullanımına sunulan yeni nesil işitme cihazları, konuşmanın ötesine geçerek, yenilikçi bir yaklaşımla 360 derece ses perspektifi sağlayabilmektedir. Bu sebeple işitme cihazları işitme kaybı yaşayan hastaların tedavisinde teknolojinin de gelişmesiyle önemli bir rol üstlenmeye devam ediyor diyebiliriz. Bir kez daha vurgulamak isterim ki işitme kayıpları tedavi edilebilir, rehabilite edilebilir sorunlardır. Önemli olan tanısını koymaktır. Bunun için de aralıklarla işitme değerlendirmeleri yapılması gerekir. Bu arada önemli bir hususu da dile getirmek isterim. İşitme kaybına zamanında müdahale edilmezse demans ve Alzheimer için tetikleyici bir unsur olduğu kanıtlanmıştır. Sosyal iletişimin devam etmesi beyin sağlığı için önemlidir. İşitme cihazı kullanımı sayesinde iletişimin devam etmesi sağlanır.
W- Yeni geliştirilen teknolojiler ile desteklenen işitme cihazlarının sunduğu imkanlar nelerdir?
M.T.K.- İşitme sağlığı konusunda yapılan araştırmalar işitmenin kulak tarafından beyine taşındığını ve beyinde gerçekleştiğini, seslerin beyinde anlamlandırıldığını göstermektedir. İşitme kaybı ile mücadelede, işitmenin beyinde gerçekleşmesinden hareketle beyin odaklı geliştirilen beyinsel işitme teknolojileri işitme kayıplı kişilere farklı tedavi imkanları sağlayabilmektedir.
İşitme sağlığında, beyinsel işitme yaklaşımıyla yapılan araştırmalar ve sağlanan teknolojik geliştirmelerle beynin ihtiyaç duyduğu kalitede ve miktarda ses bilgisine ulaşması sağlanmakta, işitme sorununun beyin sorununa dönüşmesi engellenebilmektedir. Yeni teknolojiler, beyine daha fazla ses perspektifi sunarak, beynin sesleri anlamlandırması için ihtiyacı olan tüm seslere erişmesini sağlamaktadır. Beynin çalışma prensibine göre hareket eden bu sistemler, işitme kayıplı bireylere sadece konuşma sesini değil, etraftaki tüm sesleri ileterek daha sağlıklı ve daha nitelikli bir işitme imkanı tanımaktadır. Yeni teknolojiler sayesinde, kişi, daha az eforla, daha fazla duyabilmekte, daha fazla anlayabilmekte ve daha fazla hatırlayabilmektedir.
Benzer şekilde, yeni nesil işitme cihazları, anlama, gürültüde anlama, yön tayini gibi sorunları çözmede beyne destek olabilecek pek çok teknolojik niteliğe sahiptir. Yeni nesil işitme cihazlarına bakıldığında, geliştirilen teknolojiler, kulaktaki kaybı karşılamakla birlikte, işitme kaybının beyindeki olumsuz etkilerini de azaltmaya çalışmaktadır.
W-Değerli Hocam işitme kaybı ve tedavisi-rehabilitasyonu hakkında verdiğiniz önemli bilgiler için çok teşekkür ederiz.