İştahsız ama normal kilodaki bebeklerin çevre baskısıyla yemeye zorlanmasının geri tepebileceğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Armağan Küçük, “İştahsız bebekler, yemeye zorlandıkları zaman çoğunlukla sonucu değiştiren bir davranış değişikliği olmaz. Ancak bu durum bebeğin ruhsal olarak zarar görmesine ve yediren kişi ile arasındaki ilişkinin zedelenmesine neden olur. Çoğunlukla zorlanan bebek, çiğnemeden yuttuğu için mide ve bağırsak problemleri yaşar ya da kusar” dedi.
Bebek beslenmesi hakkında ebeveynlere uyarılarda bulunan Medical Park İncek Hastanesi’nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Armağan Küçük, “Aslında bebeklerin onlara ne teklif edilirse edilsin, yiyecekleri sorgusuz sualsiz kabul ettikleri tek zaman aralığı anne rahmindeki dönemleridir. Az çok bebekler sunulan gıdaları şu ya da bu nedenle reddedebilirler” şeklinde konuştu. Sıklıkla yemeyi reddeden bebeklerin ise bu bebeklerden farklı olarak “iştahsız” sınıfına girdiklerini işaret eden Uzm. Dr. Armağan Küçük, “Bebeğin bu iştahsızlığının çok büyük kısmında, altta yatan bir neden bulunamaz. Genellikle bebek zayıftır, beraberinde sağlıklıdır da. Bazen genetik nedenler, bazen bizim besleme şeklimiz (aşırı katı tutum, ne yiyeceğine, nasıl yiyeceğine, ne zaman yiyeceğine, sadece bakım verenin karar vermesine olan isyan nedeniyle), bazen de altta yatan bir hastalık iştahsızlığın nedeni olabilir” ifadelerini kullandı.
Yemek Seromonisi Başlayınca Çıldıran Bebekler!
Genel olarak yemek yemek dışında ilgi alanları olan, yemek seromonisi başladığında bile çıldıran bebekler olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Armağan Küçük, şu bilgileri paylaştı:
“Bazı iştahsız bebekler zorla yedirildikleri için yaşlarına göre ortalama kilolarda olsalar da, alt büyüme eğrilerini takip ederler. Ama sağlıklıdırlar. Anne, bebeğini besleyemediğini düşünür. Annenin yakın ve uzak sosyal çevresi de genellikle bebeğin bu zayıf görünümü nedeniyle annenin üzüntüsüne tuz basarlar. İştahsız bebekler, yemeye zorlandıkları zaman çoğunlukla, sonucu değiştiren bir davranış değişikliği olmaz. Ancak bu durum bebeğin ruhsal olarak zarar görmesine ve yediren kişi ile arasındaki ilişkinin zedelenmesine neden olur. Çoğunlukla zorlanan bebek, çiğnemeden yuttuğu için mide ve bağırsak problemleri yaşar ya da kusar. Bir dahaki beslenme zamanı geldiğinde de daha iştahsız olur ve sinirli davranışlar sergileyebilir, sürekli ret davranışı içine girer, yay gibi geriye kıvrılır ve besini geri püskürtebilir.”
Tombul Bir Bebek Haline Gelmesi Amaçlanmamalı
Tüm bu nedenlerden dolayı hedeflenen miktara ulaşmak yerine, bebeğin sağlıklı beslenmesini sağlamak için uygun aralıklarla, daha az hacimde ama nispeten yüksek kalorili ve sağlıklı yiyecekleri bebeğin menülerine serpiştirmenin iki tarafı da üzmeyecek bir çözüm olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Armağan Küçük, “Bu menüler uygulandığında, bebeğin sağlık durumu korunmuş olur. Amaç; bebeği bir üst büyüme eğrisine (belki de genetik yapısına uygun olmayan) çıkarmak ya da tombul bir bebek yaratmak olmamalıdır” dedi.
İştah Açıcı Şurup Kullanılmalı Mı?
‘İştah açıcı şurup kullanmalı mıyım’ sorusunun da iştahsız bebeği olan aileler tarafından çok merak edildiğini ifade eden Uzm. Dr. Armağan Küçük, şu açıklamalarda bulundu:
“Bir bebek sağlıklı persentiller arasında ve iştahsızlık dışında herhangi bir semptomu yok ise, sabırlı olunmalı, şurup arayışına girilmemelidir. Ani iştah kaybı yaşayan, başka şikâyetleri de eklenen ve persentil düşen bir bebek için ise, ayrıntılı değerlendirme için çocuk doktoruna başvurulmalıdır. Sadece emmeyi tercih eden bebekler için de birkaç önerim var. Aylar geçmesine rağmen hâlâ ek gıda almayı reddedip, emerek beslenen bebeklerde sık sık önerilenin aksine, ek gıda alımının az olması, emzirmeyi bırakmak için bir neden değildir. Eğer bebeğin kilo alımında sorun yok ve yetersiz beslendiğine dair bir ibare yoksa, emzirmeyi kesmek önerilmez. Sadece hız kesmeden ek gıdaları sunmaya devam edilmelidir. Kabul etmiyor diye yeni yöntemler denemekten, çaba harcamaktan vazgeçmeyin. Nihai hedefi unutmayın. Bebeğiniz geç de olsa, çeşitli lezzetlerle karşılaşmalı, sonra kendi kendine beslenmeyi öğrenmeli ve aile sofrasındaki yerini almalıdır. Beslenmenin bir işkence haline gelmesine neden olmadan, beslenme zamanlarını eğlenceli hale getirerek çabalamaya devam edilmelidir.”