COVID 19 salgınıyla birlikte değişen yaşam şartları vücudumuzun çalışma dengesini de değiştirdi. Prof. Dr. Erdem Yeşilada, “Bağışıklığınızı güçlendirmek, sindirim sistemi sağlığınızı korumak ve karaciğer yağlanmasına karşı bitkisel tıbbi ürünlerden (fitoterapi ürünlerinden) destek alın” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, COVID 19 solunum problemlerine neden olmasının yanı sıra ishal, yorgunluk, nefes darlığı, solunum sıkıntısı ve böbrek yetmezliğine de sebep olabiliyor.
Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, gerek COVID 19 virüsü ve gerekse tedavisinde kullanılan ajanların vücutta çeşitli fonksiyonlar üzerinde olumsuz etkilere neden olabileceğine dikkat çekerek, “Kaliteli fitoterapi ürünlerinin akılcı şekilde kullanılması bu olumsuz etkilerin mümkün olabilecek en düşük seviyeye indirilebilmesi bakımından önemlidir. Özellikle güçlü bir bağışıklık sisteminiz yoksa kullanılacak destek ürünleri ile yeterli olabilecek bağışıklık cevabının sağlanması en erken 2-3 haftayı bulacaktır. COVID 19’a karşı mücadele verdiğimiz bu dönemde bağışıklık sistemini desteklemek ve vücut sağlığınızı korumak için fitoteapi ürünlerini kürler halinde uygulamalısınız” diye konuştu.
Prof. Dr. Erdem Yeşilada hem hangi sağlık sorunu için hangi bitki özütünün kullanılması gerektiğini hem de fitoterapi ürünleriyle ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.
Kabızlık şikayetiniz varsa Triphala özütü kullanın
Son dönemde evde hareketsiz kalınması sindirim sistemini de olumsuz etkileyebilir. Sindirim sorunlarında zerdeçal ve zencefil gibi sindirim enzimleri üzerinde etkili ürünlerin kullanılması yararlı olacaktır. Bağırsak fonksiyonları ile ilgili olarak kabızlık şikayetlerinde “Geleneksel Hint Tedavi Sisteminin” üç meyve karışımı olan Triphala ve krampların giderilmesi için rezene içeren ürünlerden faydalanabilirsiniz. İshal durumu için uygun probiyotiklerin kullanılması yararlı olacaktır. Probiyotikler diğer taraftan bağışıklık sisteminin desteklenmesi bakımından da yararlıdır.
Karaciğer yağlanmasına devedikeni ve enginar ekstresi
Gerek koruyucu ve gerekse tedavi amacıyla uygulanan kimyasal ajanların metabolize olduğu karaciğer üzerinde yol açabileceği olası hasarların önlenmesi ve giderilmesi amacıyla karaciğeri onaran bitkisel tıbbi ürünlerin kullanılması önemlidir. Bu amaçla devedikeni (Milk thistle) tohum ekstresi, enginar ekstresi, karahindiba gibi bitkileri içeren fitoterapi ürünleri fayda sağlar.
Şekersiz pastillerle korunmaya devam edin
Prof. Dr. Erdem Yeşilada virüslerin vücuda girişini engellemek için daha önceden de önerdiği şekersiz pastil ve yoğun kıvamlı çayların önemini bir kez daha vurguladı: COVİD 19 bir solunum sistemi virüsü olması nedeniyle bu virüs ve bakterilerin vücuda ağız ve burundan girişlerinin engellenmesi gerekiyor. Mikroorganizmaların şekeri kullanarak ağız boşluğunda biyofilm oluşturması ve üzerine yapışarak çoğaldığı biliniyor. Bu bakımdan pastillerin mutlaka şekersiz olması ve Arap zamkı ile yapılması gerekiyor ki ağzın içinde o faydalı özütler kalsın. Burada kullanabileceğimiz faydalı özütler; nar özütü, zencefil özütü, zerdeçal özütü, laden özütü ve mürver özütüdür. Bu özütler virüsün gelişip yayılmasını önleyebilir.
Karanfil tomurcuğu, Seylan tarçını ile gargara yapın
Ağız hijyeninin korunması amacıyla polifenolik içerikli ve mikroplar üzerinde etkili uçucu yağlar bakımından zengin bitki çayları ile gargara yapılması yararlı olacaktır. Polifenolik içerik bakımından en zengin kaynak “Yeşil çay”dır. Bitkilerde sineol (Adaçayı, biberiye), öjenol (karanfil tomurcuğu, Seylan tarçını) gibi uçucu bileşenlerin virüs ve bakteriler üzerinde etkili olduğu bilimsel araştırmalar ile ortaya konulmuştur. Ancak bu bitkiler ile hazırlanacak bitki çayları içildiğinde ağızda yeterince kalamayarak mideye gidecektir. Dolayısıyla ağız boşluğunda etkinliğini sağlamak için yoğun şekilde ve şekersiz olarak demlenmesi ve gargara olarak uygulanmalıdır.
Gargara çayı nasıl yapılır?
Örnek olarak bir ufak demlik içerisine 2-3 poşet yeşil çay, 2 poşet adaçayı konulup üzerine taze kaynatılmış ve 80 dereceye getirilmiş su ilave edilerek demliğin kapağı kapatılır. İçerik ılıyınca bir miktarı ağza alınıp gargara yapılır. Ağızda mümkün olduğu kadar fazla süre tutulur. Etkinliğini koruması için en az yarım saat hiçbir şey tüketmemek gerekir. Demlikte kalan kısım gün içerisinde kullanabilirsiniz.
Fitoterapi ürünleri ile etkin tedavi sağlanır
Özellikle COVID 19 ile birlikte insanlar daha güvenli olduğunu düşündüğü için fitoterapötik ürünlerden destek almayı tercih ediyor. Peki fitoterapötik ürün nedir? Prof. Dr. Erdem Yeşilada bu soruyu şöyle cevapladı: “Fitoterapi ürünleri, bitkilerin zengin içeriğinden sağlığın korunması ve bazı şikâyetlerin hafifletilmesi ya da tedavisinde yararlanılmak üzere hazırlanan tablet, kapsül, şurup, pastil, damla, vb. ilaç şekilleridir. Çağdaş üretim koşullarına uyularak hazırlanan fitoterapötik ürünlerin en önemli avantajları şu şekilde sıralanabilir; standart ekstreler ile istenilen doz ayarı yapılabilir, daha yüksek oranda etkili içeriğin istenilen miktarda verilmesi sağlanabilir, standart ekstrelerle her uygulamada istenilen kan seviyesine erişilebilinir. Bu suretle etkin bir tedavi cevabı sağlanabilir.”
Nar kabuğu özütü virüslerin ölmesini hızlandırıyor
Fitoterapi ürünlerinin COVID 19’a karşı etkisi ile ilgili ise Prof. Dr. Erdem Yeşilada şunları söyledi: “COVID 19’a karşı henüz etkin tedavi seçeneklerinin bulunmaması nedeniyle koruyucu önlemler son derece önemlidir. Bu nedenle fitoterapi ürünleri bağışıklık sisteminin desteklenmesi, COVID 19’un yanı sıra enfeksiyon etkeni diğer virüs ve bakterilere bağlı enfeksiyon gelişimi risklerine karşı koruyuculuk sağlar. Nar kabuğu ekstraktında bulunan punicalagin etken maddesinin bu tür virüsler üzerinde öldürücü etkisi olduğunu gösteren birçok çalışma var.”
Fitoterapi ürünleri serbest radikallere neden olmaz
Fitoterapi ürünlerinin kimyasal ürünlere göre avantajlarını ise Prof. Dr. Erdem Yeşilada şöyle anlattı: “Beslenme ya da sağlığın korunması veya tedavi amacıyla kullanılan bitkisel maddeler (fitokimyasallar) vücudumuzda mevcut enzim sistemleri (endojen ya da mikrobiyota) tarafından metabolize olarak, tanınarak işlenir. Halbuki sentetik kimyasal ajanlar vücuda yabancıdır, onları işleyecek özgün enzim sistemlerimiz bulunmadığından vücutta Faz II enzimleri tarafından işleme tabi tutulur. Bu işlem sırasında vücutta yüksek oranda oluşan serbest radikaller vücuda zarar vermesin diye Faz I enzimleri yoğun çaba gösterir. Bireysel yaşam tarzı, sigara, alkol, stres, yetersiz/dengesiz beslenme gibi olumsuz etkenlere bağlı olarak Faz I enzimlerinin yeterli olamaması durumunda kimyasal ajanlar vücutta bir tarafı onarırken diğer bir tarafta hasar oluşturabilir.