Atabay İlaç Medikal Direktörü Uzman Dr. Murat Yaycı, kalp hastalıklarının yaşlanan popülasyonla birlikte arttığını, ancak hastalıktan korunmanın mümkün olduğunu söyledi. Yaycı; risk faktörleri ile mücadele yoluyla hastalığın engellenebildiğini belirterek, Amerikan Kalp Derneği’nin sağlıklı kalp için önerdiği kanıta dayalı beslenme önerilerini paylaştı.
Artan yaşam süresi ve toplumların yaşlanması ile kalp ve damar hastalarının sayısı da giderek artıyor. Türkiye’de 1990’dan beri devam eden bir çalışma, koroner kalp hastalığının 45-54 yaş grubunda %6, 55-64 yaş grubunda %17 ve 65 yaş üzeri bireylerde %28 oranında gözlendiğini gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2019 verilerine göre dolaşım sistemi hastalıkları ölüm nedenleri arasında %36,8 ile ilk sırada yer alıyor. 2. sırada %18 ile tümörler geliyor. Uzmanlar kalp ve damar hastalıkları kaynaklı ölümlerin %80 oranında önlenebildiğini hatırlatıyor.
Atabay İlaç Medikal Direktörü Uzman Dr. Murat Yaycı, kalp ve damar hastalıklarının, hastalığın gelişmesinde önemli rol oynayan sigara, aşırı kilo ve şişmanlık, diyabet, tansiyon yüksekliği, kan yağlarında artış, yetersiz fiziksel aktivite ve sağlıksız beslenme gibi risk faktörleriyle mücadele edilerek engellenebildiğini söyledi. Risk faktörlerinin kontrolü ile kalp ve damar hastalığı görülme sıklığının yarıya indirilebileceğini belirten Murat Yaycı, Amerikan Kalp Derneği’nin beslenme ile ilgili önerilerine dikkat çekti.
Hareketsiz yaşam da risk oluşturuyor
Son 30 yılda insanların daha yüksek enerji alımı ile birlikte daha hareketsiz bir yaşam sürmeye başladığını vurgulayan Murat Yaycı, “Amerikan Kalp Derneği sağlıklı bir vücut ağırlığı elde etmek ve korumak için enerji alımını ve harcamasını ayarlamayı öneriyor. Derneğe göre; bunun için ise yaşa, aktivite seviyesine, cinsiyete ve kiloya göre ayarlanmış, haftada en az 150 dakika ılımlı fiziksel aktivite yaparak enerji alımını düzenlemek gerekiyor. Dernek ayrıca bol miktarda farklı çeşitte meyve ve sebze yemeyi öneriyor. Çeşitli meyve ve sebzelerden zengin diyetler kalp ve damar hastalık riskini düşürüyor. Ayrıca, suyunun yerine meyvenin kendisinin tüketilmesi öneriliyor. Lif açısından zengin olan meyveler tokluk da sağlıyor” dedi.
Rafine edilmiş tahıl yerine tam tahıllı besinler tercih edilmeli
Murat Yaycı, Amerikan Kalp Derneği’nin rafine edilmiş tahılların yerine çoğunlukla tam tahıl içeren besinleri ve ürünleri seçmeyi önerdiğini belirterek, “Tam tahılların sık tüketilmesi kalp-damar hastalıkları açısından faydalı olmasının yanı sıra sindirimi düzenliyor ve barsak florasını da iyileştiriyor. Öte yandan, protein olarak çoğunlukla bitki kaynaklı baklagiller ve fındık gibi sağlıklı ürünleri seçmek gerekiyor. Protein ve lif bakımından zengin olan baklagillerin daha yüksek oranda tüketilmesi kalp ve damar hastalık riskini azaltırken, daha yüksek düzeyde fındık tüketilmesi de hem kalp ve damar hastalık riskini hem de inme riskini düşürüyor. Dernek, ‘hayvansal yağlar yerine sıvı bitkisel yağlar kullanın’ diyor. Doymuş ve trans yağlar sıvı bitkisel yağlarla değiştirilmeli. Bitkisel yağlardan elde edilen çoklu doymamış yağlar kalp ve damar hastalıklarını önlemesi açısından çok faydalı” bilgilerini paylaştı.
“Ultra işlenmiş gıdalar yerine minimal işlenmiş gıdaları seçin”
Murat Yaycı, Amerikan Kalp Derneği’nin sağlıklı kalp için kanıta dayalı diğer beslenme önerilerini şöyle sıraladı: “Ultra işlenmiş gıdalar yerine minimal işlenmiş gıdaları seçin. Ultra işlenmiş gıdalar, obezite, tip 2 diyabet ve kalp ve damar hastalıklarına neden olması nedeniyle tercih edilmemeli. Ultra işlenmiş gıdalar, raflarda daha uzun kalabilmesi ve lezzeti artırmak için yapay renklendiriciler, tatlandırıcılar ve koruyucular içeriyor. Bu nedenle işlenmemiş veya minimum işlenmiş gıdaların tercih edilmesi gerekiyor. İçecek ve yiyeceklerde şeker alımını mümkün olduğunca azaltın. Eklenen şekerler, diyabet, yüksek kolesterol ve şişmanlık gibi birçok riske yol açıyor. Yemekleri de mümkünse tuzsuz veya çok az tuzla yapılmış olacak şekilde yemeli. Tuzda bulunan sodyum kan basıncının yükselmesine neden oluyor. Alkollü içecekleri hiç tüketmemeli ya da mümkün olduğunca azaltmaya çalışmalı.”