Kalp krizi tüm dünyada en önemli ölüm sebeplerinden biri olmaya devam ediyor. Ülkemizde her yıl yaklaşık 300 bin kişi kalp krizi geçiriyor.
Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Haldun Akgöz, kalp krizinin en yaygın belirtisinin ‘göğüs ağrısı’ olduğuna dikkat çekerek, “Ağrı süresi 10 dakikayı geçtiğinde akla mutlaka kalp krizi gelmelidir. Bu durumda hastaya en kısa sürede tam teşekküllü bir hastanede müdahale etmek yaşamsal önem taşımaktadır. Günümüzde erken tanı ve doğru tedavi sayesinde kalp krizinden ölüm oranları giderek azalmaktadır” diyor.
Göğüs ağrısı 10 dakikadan fazla sürdüyse, dikkat!
Kalp krizinin en yaygın belirtisi, ‘göğüs ağrısı’ oluyor. Göğüs ağrısı alt çene ile göbek deliği arasında herhangi bir bölgede gelişebiliyor. Prof. Dr. Haldun Akgöz, kalbe ait göğüs ağrısının şiddetli ve ani başlangıca sahip olmadığını belirterek, “Ağrı girdikten sonra şiddeti yavaşça artar. Nefes almakla şiddeti değişmez, genel olarak baskı tarzında künt bir ağrıdır. Hasta ağrıyı parmakla gösteremez, eli veya yumruğu ile göğüs üzerindeki yerini tarif edebilir. Sol kola, boyuna, omuzlara, karın, çene ve sırta yayılabilir” diyor. Prof. Dr. Akgöz, “Ağrı süresi 10 dakikayı geçtiğinde akla mutlaka kalp krizi gelmelidir” uyarısında bulunarak, kalp krizinin diğer belirtilerini şöyle sıralıyor: “Daha az sıklıkta olmak üzere; nefes darlığı, çarpıntı, terleme, tansiyonda düşme veya yükselme, halsizlik, mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, kol iç yüzü ve parmaklara yayılan uyuşma önemli belirtiler arasında sayılmalıdır. Ancak diyabetik hastalarda ağrı şikayeti nöropati nedeniyle daha az ön planda olabilir.”
Kriz anında bu hataları asla yapmayın!
Kalp krizi geçiren hastaya doğru müdahalede bulunmak yaşamsal önem taşıyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Akgöz, kalp krizi sırasında yapılan bazı hatalı uygulamaların hastaya ciddi zarar verebileceğini işaret ederek, “Başını soğuk suyla yıkama, ağrı kesici verme, hatta mide rahatsızlığına yorarak hastayı kusmaya teşvik etme girişimleri sadece daha fazla zarar verme potansiyeli taşır ve zaman kaybını artırır” uyarısında bulunuyor.
Hiçbir yakınmanız olmasa bile…
Kalp krizi kalbin kanlanmasından sorumlu olan koroner damarlardaki tıkanıklık veya aşırı daralmalara bağlı olarak kalp kasına kan akışının kesilmesi durumu olarak tanımlanıyor. Koroner kan damarlarındaki tıkanmalar genel olarak bu damarların iç yüzünde yer alan aterosklerotik plakların yırtılması ve üzerinde pıhtı oluşmasıyla meydana geliyor. Daha az olarak da bu plaktan kopan parçaların veya pıhtının daha alt bölgeye doğru hareket edip daha ince bir damar segmentini tıkamasıyla da oluşuyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Akgöz, düzenli kontroller ve yaşam alışkanlıklarında yapılacak olan düzenlemeler ile kalp krizinin büyük oranda önlenebileceğini belirterek, “Öncelikle her birey koroner kalp hastalığını kolaylaştıran faktörler açısından kendini sorgulamalı, hiçbir yakınması olmasa bile 40 yaşından itibaren düzenli olarak kalp muayenesini ve kan tahlillerini yaptırmalıdır. Ayrıca sigara kullanımını bırakmak, dengeli ve sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak, diyabet varlığında şekerin normal sınırlarda kalmasına özen göstermek, kan basıncını düşük tutmak ve stresten uzak kalmak son derece önemlidir” diye konuşuyor.
Hızlı tanı konulması yaşamsal önem taşıyor
Kalp krizine tam teşekkülü bir hastanede en kısa sürede müdahale etmek gerekiyor. Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Akgöz, kalp krizinde hastaya tanının hızlı konulmasının hayati önem taşıdığına işaret ederek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Hastaneye ulaştırılan hastalarda doktor muayenesini takiben çekilen elektrokardiyografi (EKG) ve kan tahlilleri yol göstericidir. Kardiak enzimler dediğimiz infarktüse işaret eden parametrelerin kanda yükselmesi hemen değerlendirilir. Göğüs ağrısına ek olarak EKG veya kardiak enzim değişikliklerinden en az birinin varlığı ile hastaya kalp krizi tanısı konur. Bir tür kalp ultrasonu olan ekokardiyografi ile kalp hasarının boyutu belirlenir. Hasta hemen koroner yoğun bakım ünitesine alınarak medikal tedavisi başlatılır ve koroner anjiografi için hazırlanır.”
İlk bir saat çok kritik!
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Haldun Akgöz, günümüzde kalp krizi tedavisinde altın standart olarak kabul edilen yöntemin koroner anjıografi sonrası uygulanan anjioplasti işlemi olduğunu belirtiyor. Anjiografi sonrası damar yapısı teknik olarak anjioplasti işlemine uygun değilse, ikinci tercih olarak hastaya koroner bypass cerrahisi uygulanıyor. “Bu süreçte tek önemli şey, kriz başlangıcından itibaren sorumlu damarın balon ve stent ile açılmasına kadar geçen süredir. Özellikle ilk bir saat kalp krizinde çok önemlidir” uyarısında bulunan Prof. Dr. Haldun Akgöz, “Zira kalpte oluşacak hasar süreyle doğru orantılıdır ve anjioplasti işlemi başarılı olsa bile süre uzunsa kalıcı hasar oluşabilir. Günümüzde uygulanan tedavi yöntemleri ile erken müdahale hayat kurtarmaktadır” diyor.
Kalp krizi riskini artıran 9 önemli neden!
- Ailede birinci dereceden yakınlarda koroner kalp hastalığı öyküsü
- Kan yağlarındaki yükseklik, özellikle LDL (kötü kolesterol) düzeyinde yükselme, HDL (iyi kolesterol) düzeyinde azalma
- Diyabet hastalığı
- Hipertansiyon
- İnsülin direnci
- Sigara kullanımı
- Menopoz
- Obezite
- Uyku apne bozukluğu