Kansere karşı mücadelede farkındalık ve bilinç düzeyinin arttırılması önemli olup, Nisan ayının ilk haftası ülkemizde “Ulusal Kanser Haftası” olarak kabul edilmiştir. Her yıl 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftasında, kanser hastalığına karşı halkta farkındalık yaratmak, taramalara katılımı artırmak için birçok etkinlik düzenlenmektedir.
Kanser dünyada ve ülkemizde ikinci ölüm sebebi
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Dincer, Ulusal Kanser Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, kanserin hem dünyada hem de ülkemizde sebebi bilinen ölümler sıralamasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci ölüm sebebi olması açısından önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu belirtti. Dincer, Dünyada ve Türkiye’de en sık görülen kanser türleri meme, akciğer ve kolon (bağırsak kanserleri) olarak bildirildiğini belirterek şöyle devam etti:
Kanser tanısı alan birey sayılarında hızlı artış var
“Erkeklerde en sık görülen kanser türleri bağırsak, prostat ve özellikle sigara kullanımına bağlı olarak akciğer kanseri iken, kadınlarda ise meme, rahim ağzı ve tiroit kanserleri sık görülen kanser türleridir. Bu kanser türleri ileri evrelerde teşhis edildiklerinde meşakkatli bir tedavi süreci gerektirmektedir. Oysaki erken teşhis edildiğinde tedavi ile hastalığın tamamen ortadan kaldırılabildiği mümkün olduğu ve yaşam kalitesinin artırılabildiği kanser türleri olduğu düşünülürse korunmanın önemi daha da artmaktadır. Şüphesiz her yıl yeni kanser tanısı alan birey sayılarındaki hızlı artış dünya çapında bir halk sağlığı problemi olması yanında ulusal ve uluslararası sağlık sistemlerinde çözülmesi gereken ciddi sorunların başında gelmektedir. Bu bağlamda gelişmiş ülkeler için dahi kanser tanısı alan insanların sayısının artışı gerek onkolojik tedavi maliyetlerinin artışı gerekse destekleyici tedavilerin ve son dönem bakım maliyetleri için yeterli bütçe temini gerekliliğini doğurmaktadır. Bu hizmetlerin sağlanması için de ek olarak iş gücündeki ağır kayıplar önemli bir sorun olacaktır.”
Erken evrede teşhis edilmesi tedavi başarısını arttırıyor
Kanserin erken evrede teşhis edilmesinin, kanser tedavisinin başarı şansını arttırmakta olduğuna dikkat çeken Dincer, “Daha sınırlı cerrahi seçenekleri ile organ koruyucu yaklaşımların mümkün olabilmesi ve bununla beraber tedavi ile yüksek oranlarda kür sağlanabilmekte ve bu sayede hastalık kontrol altına alınabilmektedir. Kanser konusunda toplumda farkındalık sağlanması ve kanser taramaları kanserle mücadelede en etkili yöntemlerin başında gelmektedir. Kanser taraması şikayet ve kanser belirtisi olmadan kanseri erken evrede yakalamaya yönelik yapılan muayene, görüntüleme ve laboratuvar işlemlerini içermektedir. Ülkemiz genelinde meme, kalın bağırsak ve rahim ağzı kanserleri için tarama programları Kanser Erken Teşhis ve Eğitim Merkezlerinde (KETEM), Toplum Sağlığı Merkezi (TSM) ve Aile Sağlığı Merkezleri (ASM)’de ücretsiz olarak yapılmaktadır.” dedi.
Kanserin en büyük nedeni çevresel faktörler
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Gökşen İnanç İmamoğlu ise, kanserlerin %90’ının çevresel nedenlerden, %10’unun da genetik faktörlerden kaynaklanmakta ve çevresel etkenlerin başında, tütün ürünleri, alkol, obezite ve enfeksiyonların gelmekte olduğuna dikkat çekti. Sağlıklı bir yaşam biçimini benimsemenin diğer hastalıklardan koruduğu gibi kanserden de korumakta olduğunu belirten Doç. Dr. İmamoğlu, şunları söyledi:
“Sigara ve alkol tüketmemek, çok yağlı, tuzlu ve şekerli yiyeceklerden kaçınmak, ideal kiloya yakın olmak ve hareketli bir hayat sürmek önemlidir. Eğer bunları uygularsak kanser ve benzeri hastalıklarla ilgili riski azaltmak mümkündür. Onkolojide gerek tanı, gerekse tedavi alanındaki gelişmeler hızla devam etmekte ve yeni ilaçlar kanser tedavisinde umut vadetmektedir. Bu ilaçların tedavi ve yönetiminin Tıbbi Onkoloji uzmanı tarafınca yapılması önem arz etmektedir. Kanserin genetik haritasının çıkarılmasıyla, kansere neden olan mekanizmaların saptanması ile tümörlerin kimliklendirilmeleri ve bu sayede bunların hedeflenebilmesi mümkün hale gelmiştir. Bu önemli gelişme, özellikle belirli tümörlerde, genetik biyobelirteç testlerinin yapılmasının gerekliliğini de ortaya çıkarmıştır. Bu sayede hastalığa neden olan genetik değişiklik saptanmakta ve o genetik değişiklik için geliştirilmiş ilaçlar kullanılabilmektedir. Günümüz onkolojisinde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bahsi geçen genomik incelemeler ile birlikte bireyselleştirilmiş tedavi modelleri ile tedavi şansları evreden bağımsız olarak geçmiş yıllara göre oldukça yüz güldürücü olmakla beraber erken safhada teşhis edilen hastalar için daha kolay yöntemler ile hastalığı tedavileri mümkün olmakta ve tedavi maliyetleri de düşmektedir. İnsanlarımızın bilinçli ve ihtiyatlı davranarak kanser farkındalığı içinde olup erken tarama programlarına dahil olmaları oldukça önem arz etmektedir. Zira kanser tedavi edilebilir bir hastalık olmasının yanında önlenebilir bir hastalıktır. Kanserden değil geç kalmaktan korkmalıyız fikri ile hareket etmek hayati öneme haizdir.”