Fazla ve sağlıksız beslenmenin sonucu olan kalp – damar hastalıkları, dünyada ölümlere neden olan hastalıkların başında geliyor. Beslenme şeklinin kalp sağlığını doğrudan etkilediğini vurgulayan uzmanlar, fazla efor sarf ettirecek ve zorlayacak şekildeki halter, güreş vb. kas gücüyle yapılan sporların da kalp sağlığını olumsuz etkilediğinin altını çiziyor.
Dünya Kalp Federasyonu ve üye kuruluşlar tarafından düzenlenen, kalp sağlığı temasının işlendiği “Dünya Kalp Günü”, 2000 yılından bu yana, her yıl 29 Eylül’de kutlanıyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Baltalı, dünyada ölümlere neden olan hastalıkların başında gelen kalp – damar hastalıklarına dair önemli bilgiler verdi.
Obezite, kalp – damar hastalıklarını tetikliyor!
“Kalp sağlığı ile beslenme ilişkisi çok nettir” diyen Prof. Dr. Mehmet Baltalı,
“Birincisi şişmanlık, birçok hastalığa neden oluyor. Bunlardan biri kalp – damar hastalıklarıdır. Kalp – damar hastalıkları, dünyada ölümlere neden olan hastalıkların başında geliyor. Şişmanlığın bu hastalıktaki rolü ise kalp krizine ve diğer kalp – damar hastalıklarına neden olmasıdır. Bunun da birincil nedenlerinden bir tanesi beslenme. Aşırı beslenmemiz, kilo almamız ve kilo almanın dışında obezite, direkt olarak kalp damar hastalıklarının risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor. Onun dışında hipertansiyon ve şeker hastalığı gibi önemli risk faktörlerinin de oluşmasına neden oluyor” dedi.
Yağlı et ve şekerden uzak durun!
Yemeklerin miktarının çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Baltalı,“Biz ne kadar yersek o kadar fazla kalp hastalığına neden olur. Beslenmenin içeriği çok önemli. Kalp – damar hastalıklarına yol açan şeyler, özellikle yağlı et veya şeker tüketimi ya da kimyasal olarak üretilmiş şekerleri tüketmemiz hem şişmanlığa neden oluyor hem de kalp – damar sağlığında bozulmaya yol açabiliyor. Onun için birinci olarak beslenme miktarına, ikincisi beslenme içeriğine yani ne yediğimize dikkat etmemiz lazım. İkincil olarak hareketsizlik, hem kalp damar hastalığına yol açıp hem de şişmanlığa sebep olabiliyor. Spor yapmaya özen göstermemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Zeytinyağı kullanmaya özen gösterin!
Prof. Dr. Baltalı, “Birincisi vücudun ihtiyacına göre, ikincisi içeriği yönünden beslenmeliyiz” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Örneğin; trans yağdan kaçınmalıyız. Trans yağ kimyasal yolla elde edilmiş yağların raf ömrünü uzatması için oluşturulmuş yağlardır. Bunların yerine özellikle sıvı yağları tercih etmemiz lazım. Tereyağı tartışılıyor çok yararlı ve zararlı bir yağ değil. Özellikle sıvı yağlardan zeytinyağını tercih etmemiz gerekiyor. Süt ürünlerine çok dikkat etmemiz gerekiyor. Etin mümkün olduğu kadar yağ oranının az olması önemli. Yağsız et tercih etmeliyiz. Yağlı etin içindeki maddeler kalp sağlığında negatif etki yaratıyor. Bir başka etken ise tuz. Tuz miktarının kalp damar hastalığına direkt etkisi gösterilmemiş olsa da tansiyon yüksekliğine yol açıyor. Tuz, tansiyon hastalığı da kalp – damar rahatsızlığı için bir ispattır. Bu nedenle miktarını kısıtlamamız lazım.
Yüksek tansiyondan kurtulmak için tuz miktarını azaltın!
Yüksek tansiyonu düşürmek için birincisi tuz miktarını azaltmak gerekiyor. Yoğurt, süt ürünleriyle beslenmek, hareket etmek ve ideal kilo dengesine özen göstermek önemli. Özellikle koşma, yürüme, yüzme gibi egzersizleri haftada en az 4 gün ve yarım saat yapmak gerekiyor.
Doktorunuzun önerilerine kulak verin!
Kalp hastası olanların öncelikle doktor kontrolünden geçmesi lazım. İkinci olarak doktorun kontrolde verdiği önerilere dikkat etmeleri gerekiyor. Kalp sağlığını korumak için yüzme, yürüyüş, tenis oynama gibi sporlar yapılabilir. Çok fazla efor sarf ettirecek ve zorlayacak şekildeki halter, güreş vb. kas gücüyle yapılan sporlar kalp sağlığını olumsuz etkiler.”
Kalp hastalığı riskinden korunmak için check up yaptırın!
Prof. Dr. Mehmet Baltalı, “Check up’a sağlıklı bireylerin kontrol amaçlı gitmesi, kalp hastalığının risklerini ortaya çıkarmak, bu risklerle mücadele etmek ve bundan sonra geçireceği kalp hastalıklarının mümkün olduğu kadar riskini azaltmak açısından önemli” diyerek, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Özellikle 20 yaşında mutlaka gidilmesi gerekiyor. Eğer sonuçlarda bir şey çıkmadıysa, 5 yıl içinde tekrar gidilmesi lazım. Ayrıca daha fazla risk altında olanlar; özellikle 40 yaş üstü erkekler ve 55 – 60 yaş üzeri kadınların da mümkün olduğu kadar kontrol amacıyla doktora gitmesi gerekir. Erkekler daha çok risk altındadır.”