Geçmeyen Üst Karın Ve Alt Göğüs Kafesi Ağrılarını Hafife Almayın!
Nadir görülen bir rahatsızlık olan Kayan Kaburga Sendromu, üst karın ağrısı ve göğüs kafesinde uzun süreli ve geçmeyen ağrı ile kendini gösteriyor. Uzmanlar bu hastalığın tanısının titizlikle konulması gerektiğine vurgu yaparken, tedavide ise seçilmiş hastalarda cerrahi uygulanabileceğini belirtiyor.
Konu ile ilgili bilgi veren Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, ”Kayan kaburga sendromu (ağrılı kaburga sendromu), üst karın veya alt göğüs kafesindeki kaburga ve kaburganın kıkırdak bölgesinde mekanik bir ağrı nedenidir. Bu ağrılı sendrom, interkostal sinirlerin sıkışmasına yol açan kostal kıkırdak uçlarının subluksasyonundan kaynaklanır. Bu durum alt göğüs ve üst karın bölgesindeki ağrısının gözden kaçan bir nedenidir.” Dedi.
Tanısı zordur ve sık bilinen bir hastalık değildir.
Dr. Demirhan bu bölgedeki ağrının genellikle akciğer, akciğer zarı (plevral), kardiyak ve gastrointestinal sistemden olabileceğinin düşünüldüğünden dolayı Kayan Kaburga Sendromu tanısının zor olduğunu belirterek, ”Sık bilinen bir hastalık değildir. Bu nedenle Kayan Kaburga Sendromu ile ilişkili semptomlar yeterince spesifik değildir ve teşhisi zordur. Kayan Kaburga Sendromu’nda ağrı, alt kaburga kıkırdakların (genellikle 7. ila 10. kaburgalar, çoğunlukla 8. kaburga) birbirleri ile olan kıkırdak veya fibröz bağlantılarını kaybettiklerinde ortaya çıkar. Bu durum derin nefes alma, hapşırma, öksürme veya oturma gibi hareketler sırasında kaburgaların öne veya arkaya doğru subluksasyonunu kolaylaştırır. Ağrı, bitişik kaburga üzerinden geçen interkostal sinirin sıkışmasından kaynaklanır ve keskin, batma veya yanma şeklinde tarif edilir. Birkaç dakikadan birkaç saate kadar sürebilir. Bu hastalar uzun süreli ve güçlü ağrı kesici kullanmalarına rağmen ağrıları tam olarak geçmez.” Şeklinde konuştu.
Tanı nasıl konulur?
Kayan Kaburga Sendromunda tanının titizlikle konulması gerektiğine dikkat çeken Özkan Demirhan, ”Öncelikle Kayan Kosta Sendromu’nun, alt göğüs ve üst karın ağrıların bir nedeni olabileceği düşünmeliyiz. Hastamızın ayrıntılı fizik muayenesinden sonra, ağrıyan kaburga veya kaburgaların alt kısmından geçen sinirlerin geçici fonksiyon yitirmesi için interkostal sinir blokajı yaparız. Eğer buna yanıt alınırsa bazı radyolojik tetkikler isteriz (Bilgisayarlı tomografi, sintigrafi, MR, USG). Genellikle Kayan Kaburga Sendromu’nun tipik bir klinik muayenesi ile birlikte interkostal blok ile rahatlama varlığında, diğer tamamlayıcı tanısal müdahalelerden uzaklaşabiliriz.
Tedavisi nasıl planlanır?
Kayan Kaburga Sendromunun tedavi sürecindeki ayrıntılara değinen Prof. Dr. Özkan Demirhan sözlerine şöyle devam etti.
“Kayan Kaburga Sendromu teşhisi konulduktan sonra uygun hastalarda cerrahi tedavi yapmaktayız. Cerrahi tedavide ağrıya neden olan kaburga ve kıkırdak kısımlar rezeke edilir (Ağrının derecesine göre ve sublukse olan kaburga sayısına göre rezeksiyon yapılır). Ameliyat esnasında yara iyileşmesini hızlandırmak için perikondriyumu korumaya çalışırız. İntraoperatif olarak başka herhangi bir anormal kıkırdak veya kostal segment gördüğümüz zaman, kostal kıkırdak rezeksizyonu birden fazla seviyede yapılabilir. Bazen sternumdan anterior kostal ekstremiteye kadar tüm anormal kıkırdakların genişletilmiş bir rezeksiyonunun yapılması da gerekebilir.
Sonuç olarak, kaburga ve kaburganın kıkırdak kısmının eksizyonu semptomları azaltmak ve yaşam kalitesini arttırmak için etkili ve güvenilir bir yöntemdir. Ameliyat sonrası hastalarımızı yakın takibe alır, ağrılarının azalma derecelerini 100 üzerinden değerlendiririz ve gün geçtikçe hayat kalitelerinin daha konforlu hale geldiğini görürüz. Bu ameliyatın yan etkileri arasında geç dönemde ağrı rekürrensi oluşabilmektedir. Bu nedenle Kayan Kaburga Sendrom’lu hastaların tanısı titizlikle konmalı ve seçilmiş hastalarda operasyon yapılmalıdır.”