Sağlık Bakanlığı Önünden Seslendik: “Pandeminin Ağır Sonuçlarının Sorumlularını Biliyoruz! Kaybettiklerimizi Saygıyla Anıyoruz”
Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının açıklandığı 11 Mart 2020’nin ikinci yıldönümünde Sağlık Bakanlığı önünde kaybettiklerimizi saygıyla andığımız, pandeminin ağır sonuçlarının sorumlularına bir kez daha seslendiğimiz basın açıklaması düzenlendi. İllerde de il sağlık müdürlükleri ve hastane önlerinde basın açıklamaları ve anma etkinlikleri yapıldı.
COVID-19 pandemisinde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşunda başlayan basın açıklamasında ilk sözü Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı aldı. İktidarın, pandeminin ağır sonuçlarının sorumlusu olduğunu ve hesap vermesi gerektiğini söyleyen Korur Fincancı, tüm bu süreçte emekleri değersizleştirilen sağlık çalışanlarının son olarak “Giderlerse gitsinler” sözleriyle karşı karşıya kaldığını hatırlattı. Korur Fincancı; emekleri, meslekleri, gelecekleri için yurtdışına gitmek zorunda kalan genç hekimler için de mücadele ettiklerini belirtti. Pandemi süresince gerçekleşen çeyrek milyon ölümün önlenebilir olduğunun altını çizen Korur Fincancı, “O yüzden biz, pandeminin ağır sonuçlarının sorumlusunu söylemeye devam edeceğiz” dedi.
Basın açıklamasında milletvekilleri de kısa sözler aldı. CHP Ankara Milletvekili Dr. Murat Emir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben “Senin görevin ülkede cansiperane çalışan veya yurtdışına gitmek isteyen hekimleri tehdit etmek değil; onları korumak, sorunları çözmek” diye seslendi. Emir, asıl gitmesi gerekenlerin hekimler değil; onların sorunlarını çözme iradesinden yoksun iktidar olduğunu vurguladı.
HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu iktidarın pandemi sürecini bilimsel bir yöntemle yürütmemesine dikkat çekti. Gerek ailelerin gerekse de devletin çocuklarını okutabilmek için büyük çaba gösterdiğini kaydeden Gergerlioğlu, “Hekimlere ‘Giderlerse gitsinler’ demek, bu ülkenin tüm emeğini yok saymak, tüm birikimini ayaklar altına almak demektir. Hekimlere ‘Giderlerse gitsinler’ demek, hastalara da ‘Ölürlerse ölsünler’ demektir” ifadelerini kullandı. HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, iktidarın sağlık politikasını bir “akıl sağlığı sorunu” olarak niteledi. Sağlık alanında yaşanan sorunlardan söz eden Bülbül, sağlık emekçilerinin her türlü hak arama eyleminde yanlarında olduklarını dile getirdi.
KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik de sağlık alanında yaşanan krizin, iktidarı neoliberal sağlık politikalarından kaynaklandığına vurgu yaptı. Bozgeyik, eşit, parasız, kamusal, nitelikli bir sağlık hizmetinin hayata geçmesi için mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi.
Basın açıklaması 14-15 Mart Büyük G(ö)REV’ine çağrı yapılmasıyla son buldu.
Ankara Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Özsoy tarafından okunan ortak açıklama şöyle:
Pandeminin Ağır Sonuçlarının Sorumlularını Biliyoruz
“Türkiye, en başından itibaren bu hastalıkla ilgili gelişmeleri yakından izlemiş,
tedbirlerini de süratle alarak hayata geçirmiştir. (…) Özellikle, son 17 yılda ülkemizin
temel hizmet alanlarında ve altyapısında gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşüm sayesinde
hamdolsun Türkiye, bu sürece olabilecek en hazırlıklı şekilde yakalanmıştır.”
– R. Tayyip Erdoğan, 18.03.2020
Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüs pandemisini ilan ettiği ve Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının açıklandığı 11 Mart 2020’den bu yana iki yıl geçti.
On dört buçuk milyon vakayla dünyada dokuzuncu sırada yer alan Türkiye, salgını en ağır yaşayan ülkelerden.
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı resmi rakamlara göre bile vefat sayısı 95 binin, gerçek rakamlar ise 250 binin üzerinde. Bu dönemde izinsiz, angarya koşullarında, yeteri ve uygun olmayan koruyucu ekipmanla çalışmak zorunda kalan yüzbinlerce sağlık emekçisi enfekte oldu. 504’ü aktif çalışan olmak üzere 553 sağlık emekçisi meslektaşımız hayatını kaybetti.
Her biri bir can.
Her biri bir insan.
Her biri bir anne, bir baba, bir eş, bir dost, bir arkadaş, bir sevgili, bir çocuk!
Her birinin acısını yüreğimizde taşıyoruz.
Korunması ve önlenmesi mümkün olan bir hastalık yüzünden öldüler.
Bu dönemde neler oldu:
SALGIN değil ALGI yönetimine çalışıldı, salgından “başarı hikayesi” çıkarıp siyasi rant hedefiyle politikalar üretildi.
Salgının başlarında maske sıkıntısı yaşanırken, devamında aşılar vatandaşlarla zamanında buluşturulamadığı gibi aşı tereddüdüne neden olacak söylemler ile aşı karşıtlığının da önü açıldı.
İlk günden beri gerçekleri gizleyen ve çarpıtan, yanlış yürütülen sağlık politikaları hayata geçirildi.
Eksik, yanlış, tutarsız salgın yönetimi hayatları karatmaya devam etti.
Alınmayan önlemler, uygulanmayan tedbirler ve bilim insanlarının, meslek örgütlerinin, uzmanlık derneklerinin, sağlık emek örgütlerinin uyarılarına kulak tıkandı.
Temel, zorunlu, acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde çalışmanın durdurulması ve ekonomik destek çağrılarına rağmen “Çarklar dönecek, üretim sürecek!” ısrarı ile salgın devam etti; destek sermayeye, açlık ve ölüm emekçiye düştü.
Salgın tabii ki bitecek. Bu günlere nasıl gelindi kısa özeti budur.
Sorumluları biliyoruz!
Biliyoruz ve unutmuyoruz.
Unutmuyoruz ve affetmiyoruz!
Sevgi, Özlem, Yas ve Öfke!
Türk Tabipleri Birliği
Türk Dişhekimleri Birliği
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası
Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası
Türk Hemşireler Derneği
Türk Psikologlar Derneği
Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği