Çoğumuzun kilolarıyla başı dertte. Zayıf olsanız bile bazen yetmiyor çünkü bölgesel olarak kilolu olabiliyorsunuz. Erkeklerin göbek bölgesi, kadınların basen ve kollar bazen gereğinden fazla kilolu olabiliyor. Yağın vücutta nerede ve ne kadar depolanacağı aldığınız kalori miktarından tutun da gün içinde neler yaptığınıza kadar pek çok unsurdan etkileniyor. Genetik altyapınız da çok önemli bir rol oynuyor. Araştırmacılar şimdi yeni bir etken daha buldular: Beyindeki reseptörlerin insülin hassasiyeti.
Çağlayan Taybaş/Sinirbilim
İnsülin kandaki glikozun hücrelerin içine girmesini sağlayan bir hormondur. Tip 2 diyabet hastalığı insülin direnci sonucunda oluşur. Örneğin bir porsiyon tatlı yediniz ve vücudunuza bir ağırlık çöktü. Bu kan şekerinizin normalden çok yükseğe çıktığını gösteriyor. Kandaki glikozun hemen normal seviyelere gelmesi gerekiyor. Bunun için pankreastan insülin salgılanıyor. Özellikle kas hücreleri hemen glikozu glikojen şeklinde depolamaya başlıyorlar. Glikozun bir kısmı da yağ olarak yağ dokuda saklanıyor.
Vücudunuzdaki hücrelerin insülin hassasiyeti kaybolmamışsa kolay kilo verebilirsiniz. İç organlarınızı kaplayan yağ miktarı daha kolay azalır ve verdiğiniz kiloları daha zor alırsınız. İnsülin hassasiyeti vücudun şeker metabolizmasının merkezinde yer alır. Eğer hücreler insüline duyarlı değilse kandaki glikozu hücreye alamayacaklardır. Tedavi edilmeyen tip 2 diyabet hastalığı ölüme varan sonuçlara yol açabilir.
Beynin İnsülin Hassasiyeti
Vücudumuzdaki en fazla insülin reseptörünün olduğu organlardan biri beyindir. Sürekli inişli çıkışlı seyreden glikoz ve insülin seviyesi inflamasyon yaratır ve dokulara zarar verir. Son yıllarda yayınlanan araştırmalar Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıkların bu tür inflamasyonlardan çıkabileceğini gösteriyor. Özellikle hipokampus, hipotalamus gibi kritik bölgelerin güçlü bir insülin hassasiyeti bulunuyor.
Vücudumuzdaki yağların sağlığımızı ne kadar etkilediği nerede depolandığına göre değişiyor. Karın bölgesinde depolanan yağları kimse sevmez. Bu şekilde iç organları kaplayan yağ dokular kan basıncını ve insülin salgılanmasını tetikleyecek nörotransmitterlerin salgılanmasına neden oluyor. İnsülin ne kadar çok salgılanırsa o kadar fazla inflamasyon oluşuyor. İnflamasyon kronik hale geldiğinde diyabet, kanser ve kalp damar hastalıklarının ortaya çıkma riskini artırıyor.
İnsülin Direnci Zayıflamayı Engelliyor
Kalçamızda ve bacaklarımızda biriken yağların estetik hariç pek bir sağlıksız yanı bulunmuyor. Buradaki yağlar deri altı olarak nitelendirildiği için sağlık açısından tehlikeli olarak görülmüyor. Bilim insanları vücuttaki yağların nerede depolanacağının nasıl belirlendiğini bilmiyordu. Her insanın vücudu farklı bir yağ depolama profiline sahip. Almanya’da Tübingen Üniversitesi Diyabet Araştırma Merkezi’nde beyindeki insülin hassasiyeti ile yağ dağılımı arasında ciddi bir bağlantı tespit edildi.
Araştırmacılar beyinde insülin hassasiyeti yüksek kişilerin doğru beslenme düzenlerinden ve egzersizlerden daha fazla yararlandıklarını gördü. Burada doğru beslenme ile lifli yiyecekler tüketerek kan şekerini kontrol altında tutmayı kastediyoruz. İnsülin direnci olan kişilerde ise lifli yiyecekler tüketmek ve egzersiz insüline duyarlı kişilerde olduğu kadar yarar sağlamadı. İnsülin direnci bu kişilerde zayıflamaya yardımcı olmadığı gibi yağların da vücutta orantılı dağılmasını engelledi. Araştırmacılar yağ dağılımının nasıl gerçekleştiğini anlamak için 15 gönüllüyü 9 yıl boyunca takip etti. Bu kişilerin beyinlerinde insülin hassasiyeti ise 2 yıl boyunca magnetoensefalografi yöntemi ile izlendi.
İnsülin Hassasiyeti Enerji Metabolizmasının İyi Çalışmasını Sağlıyor
Beyindeki insülin hassasiyeti hem toplam kiloyu hem de yağların nerelerde birikeceğini belirliyor. 9 yıllık takibin sonunda kan şekerlerini daha kontrol altında tutan kişilerin iç organların çevresinde daha az yağlanma oldu. Hipotalamusta insülin vücudun ne kadar enerji harcayacağını belirlemede kritik rol oynuyor. Beyin kan şekerini ve vücudun ne kadar enerjiye ihtiyacı olduğunu, bunun enerjinin karşılanması için kanda yeteri kadar glikoz olup olmadığını insüline göre karar veriyor. Ancak hipotalamustaki nöronlar insülini algılayamazsa ne olacak? İşte bu noktada sorunlar başlıyor.
Tübingen Üniversitesi’ndeki bilim insanları vücuttaki yağ dağılımının insülin hassasiyeti ile arasındaki ilişkiyi ortaya çıkardılar. Hipotalamustaki insülin hassasiyetinin yüksek oluşu enerji metabolizmasının daha iyi çalışmasını sağlıyor. Bu sayede iç organlardaki yağlanma daha az oluyor. Göbek oluşumu da iç organların yağlanması ile ortaya çıkıyor. Hepimizin bildiği gibi en zor eriyen yerlerden biri bel bölgesindeki yağlar. Bu bölgenin incelmesi için uzun süreli sağlıklı beslenmek ve egzersiz gerekiyor. Araştırmacılar şimdi elde edilen sonuçların tip 2 diyabet ve insülin direncine bağlı diğer rahatsızlıklar ile olan ilişkisine bakılacak ve potansiyel tedavi yolları araştırılacak.
Hazırlayan: Çağlayan Taybaş
www.sinirbilim.org/beynin-insulin-hassasiyeti/