Bahar ve yaz aylarında sıkça görülen Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığının tedavisinde zamanlamanın önemine dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, “Tedavi ne kadar erken başlarsa yaşam kaybı o kadar düşer. Tedavide önemli olan sıvı ve elektrolit takibi ve kanama kontrolüdür” dedi.
Kene ile insana bulaşan viral hastalıkların dünyada en yaygın olanı Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA). Türkiye’de son günlerde yaşam kaybına neden olması nedeniyle tekrar konuşulmaya başlayan hastalık hakkında Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu önemli bilgiler verdi. Hastalığın dünyada 30’dan fazla ülkede görüldüğünü belirten Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu,“Hastalık son yıllarda Doğu Akdeniz ülkelerinde az sayıda da olsa görülüyor. 2019’da Türkiye’de Karabük, Gümüşhane, Samsun, Çorum, Kastamonu ve Sivas’ta görüldü” diye konuştu.
İlk Ölümlü Vaka 2002’de görüldü
Hastalığın neden olduğu ölüm vakalarına dikkat çeken Prof. Dr. Sönmezoğlu, “Türkiye’de ilk kez 2002 yılında kanama ile ölen bir hastanın serumundan tanı konarak KKKA hastası bildirimi yapılmış, o tarihten sonra 2019 yılına kadar yaklaşık 10 bin 800 olgu görülmüş ve bunların 528’i yaşam kaybıyla sonuçlanmıştır. 2018 yılında 27, 2019 yılı mayıs ayına kadar 3 kişi ve haziranda ayında da 6 kişi kene çıkardıktan sonra hastalık belirtilerinin başlaması ile hastaneye başvurmuş, ancak kurtarılamamıştır” ifadelerini kullandı.
İnsandan İnsana Bulaş Oluyor Mu?
Hastalığa neden olan etkenin KKKA adı ile bilinen ve esas olarak kenenin insanlara tutunması ve kan emmesi ile bulaşan Bunyavirüs ailesinden bir virüs olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sönmezoğlu, “KKKA virüsü dış ortama dayanıksız, konakdışında uzun süre yaşayamıyor ve ultraviyole ışığı ile hızla ölüyor. 56°C’de 30 dakikadaetkisiz hale geliyor.İnsandan insanabulaş ise genellikle hastanelerde, hasta kişilerin kan ve vücut sıvıları ile yakın temas ile olabiliyor. Virüsün vücuda girişi ve belirtilerin başlaması arasında geçen kuluçka süresi 2-4 gün arasında. En fazla 9 gün sürüyor. Hastalık genellikle ani olarak ve soğuk algınlığı belirtileri ile başlıyor. Daha sonra şiddetli kanama belirtileri ile devam ediyor. Zamanında tedaviye başlanmazsa yüzde 4-6 oranında yaşam kaybıyla sonuçlanabiliyor” dedi.
Başka Hastalıklarla Karıştırılabilir
Hastalığın belirtileri özgün değildir ve birçok hastalıkla karışabilme ihtimalinin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, bu nedenle ayırıcı tanıda bruselloz, tifo,Viral Hepatit, sıtma, leptospiro,riketsiyoz ve meningokoksemi , hematolojik maligniteler,diğer KKA’lar, TTP, sepsis ve İlaç zehirlenmesinin de düşünülmesi gerektiğini anlattı. Sönmezoğlu hastalığın belirtileri hakkında şu bilgileri verdi:
“Hastalığın belirtileri ani başlayan ateş, üşüme-titreme, baş ağrısı, kas ağrıları, halsizlik, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı ve ışığa duyarlılıktır. Birkaç gün sonra, şuur bulanıklığı, huzursuzluk, uyuma hali, çöküntü, bezginlik, karın sağ üst kısmında ağrı başlar. Ağır vakalarda yoğun kanama,koma, şok, çoklu organ yetmezliği ve yaşam kaybı da görülebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, vakaların yüzde 88’inin hafif belirtilerle seyreden hafif olgular olduğu görülmüştür. Orta ve ağır vakaların ise mutlaka hastanede takip edilmesi gereklidir.”
Kimler Risk Altında?
Hastalığın bulaşması için risk grubu tanımına girenler; endemik bölgede yaşayan ziyaretçi, çiftçiler, hayvancılık yapanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, veteriner hekimler, sağlık personeli,laboratuvar çalışanları ve hasta yakınları olarak sıralanıyor. Hastalığın bulaşının esas olarak kene ile temas olduğunun altını çizen Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu,“Bunun dışında enfekte hastalardan (hastanede, toplumda) direkt temas, enfekte doku ve kan teması ile, anneden bebeğe (vertikal bulaş) ve laboratuvardan direkt temasla da bulaşabilir” diye konuştu.
Tedaviye Erken Başlanması Hayati Önem Taşıyor?
Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu tedaviyle ilgili şu bilgileri verdi:
“Tedavi ne kadar erken başlanırsa yaşam kaybı oranı da o kadar düşer. Tedavide en önemli olan sıvı ve elektrolit takibi ve kanama kontrolüdür. Gerektiğinde, taze donmuş plazma, trombosit aferezi, tam kan/eritrosit süspansiyonu verilir. Tedavide antibiyotiklerin etkisi yoktur. Keneden korunmak için, kene olan alanlardan uzak durun, kenenin daha kolay görülmesini sağlamak için açık renkli giysiler giyin, koruyucu giysiler seçin (uzun çorap, uzun kollu gömlek vs), açık alanlara çıkmadan kene kovucu sprey kullanın, kene tespit edilirse çıplak elle dokunmayın, keneyi sıkmayın, penset veya benzer aletle mekanik olarak çıkarın, çıkarmada zorluk yaşanırsa mutlaka hastaneye başvurun, kene teması sonrasında ateş ve kırıklık görülürse zaman kaybetmeden sağlık kuruluşlarına başvurun.”