ÖNLEMLERİ GEVŞETMEK BİLİMSEL DEĞİL
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), salgının kontrol altına alınamadığı ve Türkiye’de aşılamada gerekli hedefe ulaşılamadığına dikkat çekerek “Aşı konusunda seferberlik gerekiyor. Çocuklar da aşılanmalı ve mRNA aşıları tercih edilmeli. Zaten oldukça gevşetilmiş önlemlerde herhangi bir gevşeme yapmak bilimsel olarak mümkün değildir” değerlendirmesinde bulundu.
SALGIN KONTROL ALTINDA DEĞİL
Omikron dalgasında ölümlerin tüm pandemi boyunca görülen en yüksek ölüm sayılarına yaklaştığına vurgu yapılarak “Halen günlük 80 bin COVID-19 olgusu ve 250-300 arasında ölüm görülmektedir. Bu veriler, salgının ülkemizde kontrol altında olmadığını göstermekte. DSÖ’nün vurguladığı gibi dünya genelinde de pandeminin sonlandığından söz edebilmek mümkün değildir” denildi.
MASKE KULLANIMI SÜRMELİ
Ülkemizde 2 doz aşılamada toplamda yüzde 65’lik oranın ölümleri azaltmak ve infeksiyon yayılımını azaltmak için yeterli olmadığına işaret edilen açıklamada “Hatırlatma dozlarında da hedefe ulaşılamamıştır. Ülkemizde önlemlerin omikronun başlangıcından beri diğer ülkelerde alınan önlemlerden çok daha azdır. Çocuk yaş grupları için uygun aşılarla aşılamanın başlatılması zorunludur” ifadelerine yer verildi. Salgının hafiflediği ve bitmekte olduğuna dair yetkili ağızlardan yapılan açıklamaların toplumda maske kullanımını çok azalttığına işaret edilen açıklamada “Oysa salgın hafiflememiştir. Maske kullanımı COVID-19’dan korunmada çok etkili ve güvenli bir yöntemdir. Özellikle kapalı ve kalabalık ortamlarda maske kullanımına mutlaka devam edilmelidir” denildi.
KLİMİK DERNEĞİ’NDEN COVID-19 SALGININDA SON DURUM İLE İLGİLİ AÇIKLAMA
Ocak ortasından itibaren öncelikle İstanbul olmak üzere ülkemizde etkili olan omikron dalgası, öngörüldüğü gibi daha önceki dalgalardan çok daha fazla sayıda kişiyi etkilemiş, daha az ölümcül olmasına rağmen ölümler de tüm pandemi boyunca görülen en yüksek ölüm sayılarına yaklaşmış, hatta bazı ülkelerde bu sayıları aşmıştır. Şu anda ülkemizde, test edilecek gruplar azaltılmış olmasına karşın halen günlük 80 bin kesin tanı almış COVID-19 olgusu ve 250-300 arasında ölüm görülmekte, test pozitiflik oranı %15-20’ler seviyesinde seyretmektedir. Bu veriler, salgının ülkemizde kontrol altında olmadığını ve yayılımın devam ettiğini göstermektedir. Üstelik omikronun henüz pik yapmadığı pek çok il bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün vurguladığı gibi dünya genelinde haftada 70 bin kişi COVID-19 nedeniyle kaybedilirken, pandeminin sonlandığından söz edebilmek mümkün değildir.
İnfeksiyonun yayılımını azaltmak için etkinlikleri açıkça kanıtlanmış olan aşılama ve farmokolojik olmayan önlemler (maske, kalabalıkların, hareketin azaltılması, mesafe vb.) konusunda ülkemizdeki durum ise şu şekildedir:
- 2 doz aşılamada toplamda %65’lik orana ulaşılmış olup bu oran, ölümleri azaltmak ve infeksiyon yayılımını azaltmak için yeterli değildir.
- Aşıların etkisinin zamana bağlı olarak ve omikronun bağışıklıktan kaçabilme özelliği nedeniyle azalıyor olması hatırlatma dozlarının yapılmasını çok önemli hale getirmiş, ancak bu konuda da gerekli hedefe ulaşılamamıştır.
- Bu iki faktöre ülkemizde kullanılmakta olan inaktive virus aşılarının koruyuculuğunun diğer aşılara göre daha düşük olması eklenince ölüm sayılarının artması kaçınılmaz olmaktadır.
- Ülkemizde uygulanan farmakolojik olmayan önlemler, omikronun başlangıcından beri diğer ülkelerde alınan önlemlerden çok daha azdır ve şu anda büyük oranda sadece maske zorunluluğundan ibarettir.
- Salgının hafiflediği ve bitmekte olduğuna dair yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar toplumda maske kullanımını çok azaltmış, maske kullanımının tamamen kalkacağı beklentisini yaratmıştır. Oysa rakamların gösterdiği üzere salgın hafiflememiştir. Maske kullanımı COVID-19’dan korunmada çok etkili ve güvenli bir yöntemdir.
Tüm veriler bir arada değerlendirildiğinde ve aldığımız önlemlerin esas olarak COVID-19’a bağlı ölümleri azaltmayı amaçladığı düşünüldüğünde, ülkemizde zaten oldukça gevşetilmiş olan farmakolojik olmayan önlemlerde şu anda herhangi bir gevşeme yapmanın bilimsel olarak mümkün olmadığı açıktır.
Toplumda, özellikle kapalı (okullar, camiler, konser ve tiyatro salonları, sinemalar, hastaneler, AVM’ler vb.) ve kalabalık ortamlarda (futbol maçları, konserler, mitingler vb.) olmak üzere maske kullanımına mutlaka devam edilmelidir.
Ayrıca, hem ilk hem de ek aşı dozlarının yapılmasını artırmak için bütün imkanlar seferber edilmelidir. Çocuklarda omikronun önceki varyantlara göre daha sık belirtili hastalık yapması ve ölüm oranı düşük olsa da MIS-C ve uzamış COVID gibi komplikasyonlara yol açması nedeniyle çocuk yaş grupları için uygun aşılarla aşılamanın başlatılması zorunludur.
Ölümler halen en sık 65 yaş üstü ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde görülmektedir. İsrail verileriyle 3 doz mRNA aşısı yapılmış kişilerde 4. doz mRNA aşısı yapılmasının hastane yatışı ve ölümü azaltmada etkili olabildiği gösterilmiştir. 65 yaş üstü ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde; 2 doz inaktive virus aşısının ardından 2 doz mRNA aşısı uygulanmış olanlara son aşıdan en az 3 ay sonra 1 doz mRNA aşısı, 3 doz mRNA aşısı uygulanmış olanlara ise son aşıdan en az 3 ay sonra olmak üzere 1 doz daha mRNA aşısı yapılmalıdır.
Salgının Geleceği
Önümüzdeki süreçte COVID-19’un eradike edilemeyeceği, belli dönemlerde daha fazla kişiyi etkileyen bir solunum yolu infeksiyonu şeklinde toplumda görüleceği, hastalığın geleceği konusunda yapılan ve en çok destek bulan bilimsel tahmindir.
MASKE KULLANIMINA MUTLAKA DEVAM EDİLMELİ
“Ocak ortasından itibaren öncelikle İstanbul olmak üzere ülkemizde etkili olan omikron dalgası, öngörüldüğü gibi daha önceki dalgalardan çok daha fazla sayıda kişiyi etkilemiş, daha az ölümcül olmasına rağmen ölümler de tüm pandemi boyunca görülen en yüksek ölüm sayılarına yaklaşmış, hatta bazı ülkelerde bu sayıları aşmıştır. Şu anda ülkemizde, test edilecek gruplar azaltılmış olmasına karşın halen günlük 80 bin kesin tanı almış COVID-19 olgusu ve 250-300 arasında ölüm görülmekte, test pozitiflik oranı %15-20’ler seviyesinde seyretmektedir. Bu veriler, salgının ülkemizde kontrol altında olmadığını ve yayılımın devam ettiğini göstermektedir. Üstelik omikronun henüz pik yapmadığı pek çok il bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün vurguladığı gibi dünya genelinde haftada 70 bin kişi COVID-19 nedeniyle kaybedilirken, pandeminin sonlandığından söz edebilmek mümkün değildir.” ifadesini kullandı.
KLİMİK’ten yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
“İnfeksiyonun yayılımını azaltmak için etkinlikleri açıkça kanıtlanmış olan aşılama ve farmokolojik olmayan önlemler (maske, kalabalıkların, hareketin azaltılması, mesafe vb.) konusunda ülkemizdeki durum ise şu şekildedir:
-2 doz aşılamada toplamda %65’lik orana ulaşılmış olup bu oran, ölümleri azaltmak ve infeksiyon yayılımını azaltmak için yeterli değildir.
-Aşıların etkisinin zamana bağlı olarak ve omikronun bağışıklıktan kaçabilme özelliği nedeniyle azalıyor olması hatırlatma dozlarının yapılmasını çok önemli hale getirmiş, ancak bu konuda da gerekli hedefe ulaşılamamıştır.
-Bu iki faktöre ülkemizde kullanılmakta olan inaktive virus aşılarının koruyuculuğunun diğer aşılara göre daha düşük olması eklenince ölüm sayılarının artması kaçınılmaz olmaktadır.
-Ülkemizde uygulanan farmakolojik olmayan önlemler, omikronun başlangıcından beri diğer ülkelerde alınan önlemlerden çok daha azdır ve şu anda büyük oranda sadece maske zorunluluğundan ibarettir.
-Salgının hafiflediği ve bitmekte olduğuna dair yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar toplumda maske kullanımını çok azaltmış, maske kullanımının tamamen kalkacağı beklentisini yaratmıştır. Oysa rakamların gösterdiği üzere salgın hafiflememiştir. Maske kullanımı COVID-19’dan korunmada çok etkili ve güvenli bir yöntemdir.
“Herhangi bir gevşeme yapmanın bilimsel olarak mümkün olmadığı açık”
Tüm veriler bir arada değerlendirildiğinde ve aldığımız önlemlerin esas olarak COVID-19’a bağlı ölümleri azaltmayı amaçladığı düşünüldüğünde, ülkemizde zaten oldukça gevşetilmiş olan farmakolojik olmayan önlemlerde şu anda herhangi bir gevşeme yapmanın bilimsel olarak mümkün olmadığı açıktır.
“Maske kullanımına mutlaka devam edilmeli”
Toplumda, özellikle kapalı (okullar, camiler, konser ve tiyatro salonları, sinemalar, hastaneler, AVM’ler vb.) ve kalabalık ortamlarda (futbol maçları, konserler, mitingler vb.) olmak üzere maske kullanımına mutlaka devam edilmelidir.
Ayrıca, hem ilk hem de ek aşı dozlarının yapılmasını artırmak için bütün imkanlar seferber edilmelidir. Çocuklarda Omicron’un önceki varyantlara göre daha sık belirtili hastalık yapması ve ölüm oranı düşük olsa da MIS-C ve uzamış COVID gibi komplikasyonlara yol açması nedeniyle çocuk yaş grupları için uygun aşılarla aşılamanın başlatılması zorunludur.
Ölümler halen en sık 65 yaş üstü ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde görülmektedir. İsrail verileriyle 3 doz mRNA aşısı yapılmış kişilerde 4. doz mRNA aşısı yapılmasının hastane yatışı ve ölümü azaltmada etkili olabildiği gösterilmiştir. 65 yaş üstü ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde; 2 doz inaktive virus aşısının ardından 2 doz mRNA aşısı uygulanmış olanlara son aşıdan en az 3 ay sonra 1 doz mRNA aşısı, 3 doz mRNA aşısı uygulanmış olanlara ise son aşıdan en az 3 ay sonra olmak üzere 1 doz daha mRNA aşısı yapılmalıdır.”
Önümüzdeki süreçte COVID-19’un eradike edilemeyeceği, belli dönemlerde daha fazla kişiyi etkileyen bir solunum yolu infeksiyonu şeklinde toplumda görüleceği, hastalığın geleceği konusunda yapılan ve en çok destek bulan bilimsel tahmindir. Ancak şu anda salgın bu aşamaya gelmemiştir; sadece bıkıldığı için bilimsel önlemlerden ve akılcılıktan vazgeçilmesi daha fazla can kaybına yol açacaktır.