W- Ecz.Pırıl Bozkuş ile Klinik Eczacılık özelinde atık ilaç ve bilinçsiz ilaç tüketimini konuşacağız.
Ecz.Pırıl Hn sizi tanıyabilir miyiz?
P.B.- Ankara Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. Mezuniyetimden bu yana geçen 12 yıllık süreçte Özel Başkent Hastanesi, Acıbadem Sağlık Grubu, Özel Palmiye Hastanesi eczanelerinde görev yaptım. Şu an Özel Gelişim Hastanesi’nde görevimi sürdürmekteyim.
W- Hastanelerde Klinik eczacılığı tanımak açısından, işlevi ve öncelikleri nelerdir?
P.B- Klinik eczacılık olması gereken haliyle; hastanın tedavisini üstlenen multidisipliner ekibin bir parçası olmanızdır. Hastanın ilaç seçiminde, ilaç takibinde, ilacın hastaya uygulanma süreçlerinde ve uygulama sonrası Advers Etki takibinde eczacının aktif rol oynaması; olması gereken İlaç Yönetimi sistemidir. Öncelik her zaman için hastadır, bu noktada hekimlerimizin eczacı iş birliğine alışması tabi ki bir süre daha zaman alacaktır.
W- Ülkemizde aktif eczacılığın ne kadarı klinik eczacıdır ve mümkünse ne hacimde bir ilaç yönetimi yapmaktadırlar?
P.B.- Bu noktada Hastane Eczacılığı ile Klinik Eczacılığı birbirinden ayırmamız gerekse de şu an için eczacılarımızın yüzde 14’ü hastanelerde görev yapmaktadır. Yalnız bu oranın içerisinde özellikle rekabetin daha çok hissedildiği Özel Hastane’lerde görev yapan eczacılarda klinik süreçlere dahil olma biraz daha fazladır.
W- “Klinik Eczacılık” anlayışı yurtdışı başarılı örnekleri ile kıyaslandığında ülkemizde nasıldır?
P.B- Özellikle çarpıcı Portekiz örneğini verebilirim. Portekiz’de eczacılık hizmetlerinde branşlaşma çok iyidir. Onkoloji eczacıcı, Nutrusyon Eczacısı gibi branşların yanında, sadece koruyucu sağlık hizmetleri üzerine çalışmalar yürüten eczacılar var. Ülkemizde maalesef hastanelerde görev alan eczacı sayıları düşük, gerek maliyet yönetiminde çok fazla yük almaları ve diğer iş yükleri olsun, gerek diğer disiplinlerin birlikte çalışma fikrine henüz alışmamaları şu an için karşılaşılan zorluklardan. Oysa ki etkili bir ilaç yönetimi, aynı zamanda maliyet yönetimidir. Gereksiz antibiyotik kullanımlarını kontrol altına alarak %35’lik bir iyileşme sağlanabileceğini söyleyebiliriz.
W- Bu alanda paydaşlardan beklentiler neler olmalıdır?
P.B.- Eczacılık fakülteleri, klinik eczacı yetiştirme yönünde yeniden dizayn ediliyor ama çok fazla yeni fakülte açılması ve bu fakülte eğitim vererek eczacı yetiştirecek kişilerin nitelik ve nicelik yönünden yetersizliği aslında çok sayıda yetkin olmayan yeni eczacı mezun olmasına sebep oluyor. Öncelikle bu kontrol altına alınmalı, hasta güvenliğini birinci dereceden etkileyecek İlaç Yönetimi’nde Eczacılar da hekimler kadar söz sahibi olabilmeli, hemşire ilaç eğitimleri Eczacı takibine alınmalı, ilaç hatalarının bildirilmesi ve iyileştirilmesi standardize edilmeli, uygulama sonrası gözlem ve takipte bilinç düzeyi arttırılmalı
W- İlacın hastaya uygulanması sürecinde klinik eczacının rolü nedir?
P.B- Bir onkoloji hastası düşünelim, hekim tarafından gerekli tetkikler sonrası tanı konuyor, tedavi süreci başlıyor hemşireler tarafından. İşte bu noktada klinik eczacı aslında hastanın değişen kilosuna göre her dozun tekrar değerlendirilmesi noktasında, ilaç reaksiyonlarının önlenmesi noktasında, hastanın kemoterapi sonrası yaşayabileceği yan etkilerin kontrolünde, uygulanan ilaç ve etki mekanizması ile ilgili olarak hastanın bilgilendirilmesinde, ilaç besin etkileşimi noktasında hasta tedavisin takip edilmesi Klinik Eczacı sorumluluğunda olmalıdır.
W- Hatalı ilaç uygulamalarını anlayabilmemiz için elinizde veri var mıdır ve boyutu nedir?
P.B.- Türkiye’de sağlık yönünde veri toplama noktasında sorunlar yaşanıyor, yönetimler bu konuda çalışanları yüreklendirmeli, hataların sadece iyileştirme süreçlerini yönetmek için kullanılacağını deklare etmeliler.
İngiltere‘de 2001‘de tespit edilen 10 binden fazla ilaç hatasının, 1.100‘ünün ölümle sonuçlandığı belirtilmektedir” (Mayo, AM., Duncan, 2004: 213) Mayo ve Duncan’ın (2004) yaptıkları çalışmada 983 hemşireden % 46,5‘inin ilaç hatası yaptığını bildirilmiştir. “ABD‘de 1995 yılında yayınlanan bir çalışma raporunda insanların hastanede kaldıkları sürede, en az bir kez ilaç hatası ile karşılaşma oranının %2 ile %14 arasında olduğu tespit edilmiştir (Chang& Mark, 2009: 74)
Türkiye’de de gerçekte oranların nasıl korkunç düzeylerde olabileceğini tahmin ediyorsunuzdur.
W- Hatalı ilaç uygulamasına bağlı olarak sorumlu kimdir-lerdir? Malpraktis davalarına konu olabilir mi?
P.B- Cerrahilerden sonra büyük bir oranı oluşturuyor, malpraktis davalarında ilaç hataları, eskiden direkt hemşire yönünden sorun gibi görünüyordu ama geldiğimiz nokta tamamen farklı artık hekim, eczacı, taşıma personeli nezdinde davalar açıldığı gibi, hastane yönetimleri de İlaç Güvenliği ile ilgili gerekli önlemleri almadığı için dava süreçlerine maruz kalabiliyor.
W-Olumsuz durumlar nasıl önlenebilir?
P.B.- İlaç yönetimi bir bütündür, ilacın temininden hastaya uygulanmasına kadar ki sürecin her noktası titizlikle incelenmeli ve iş listeleri açıkça oluşturulmadır. İlacın hastaya uygulanması ile süreç tamamlanmış olmaz, advers etkiler ve yan etkiler de işin uzmanları tarafından takip ediliyor olmalıdır. Çalışma saatleri, çalışan yetkinlik ve eğitimleri de bu noktada önemli, yönetimin içinde bulunmadığı bir çalışmayla ilaç hatalarını önlemek söz konusu olamaz.
W- Ülkemizde bilinçsiz ilaç kullanımı durumu hakkında bilgi verir misiniz?
P.B.- -“2017’de bir hastanede yatarak tedavi göre 146 hasta ile yapılan araştırmada hastaların yüzde 64’ü evinde kullanılmamış ilaçların olduğunu, yüzde 94’ü yarım kalmış ilaçların bulunduğunu, yüzde 54’ü hasta olmasa bile tedbir amaçlı ilaç alıp sakladığını, yüzde 76’sı hekimin verdiği ilaçları hastalık belirtileri biter bitmez bıraktığını belirtmiştir. Türkiye’de sağlık harcamalarının yüzde 60’nın ilaca gittiği düşünüldüğünde önüne geçilemeyen ilaç israfının devam ettiği görülebiliyor.
W- Bilinçsiz ilaç kullanımı nasıl azaltabilir hatta tamamen önleyebiliriz?
P.B- Antibiyotiklerle ilgili birçok iyileştirme yapıldı biliyorsunuz bir miktar etkili oldu evet ama yeterli olamadı, yeterli dozda kullanılmayan, kalan bir sonraki hastalıkta ezbere alınan ya da önerilen antibiyotik kullanımı hala oldukça yaygın. Aynı zamanda hekim dışında hiç kimsenin size ilaç önerisinde bulunamayacağının altını çizmek istiyorum. Diyetisyen, eczacı, psikolog meslekleri buna dahil. Beslenme desteklerini adı altında herkesin birbirine kolaylıkla önerdiği ilaçlar mevcut, bu tamamen kontrol altına alınmalı, yan etkisi kan sulandırması olan bir besin desteği alan hastanın aynı zamanda kan sulandırıcı ilaç kullanması sonrası kanama geçirdiğini biliyoruz. Bir diğer nokta antidepresanlar, hala kolay ulaşılabilir olduklarını ve yanlış kullanıldıklarını sıklıkla görmekteyiz.
Toplum bilincini, aile hekimlikleri ve eczacılar noktasında arttırmak hepimizin toplumsal borcu.
W- Bir başka önemli konu ise atık ilaçlar. Atık ilaçların insan sağlığı yanında ciddi çevre problemi de vardır. Atık ilaçların boyutu hakkında bilgi alabilir miyiz?
P.B- 2013’den beri süresi dolmuş ilaçlar eczanelerden toplanıyor, sadece İstanbul için 2013 yılından beri 170 ton ilacın imhaya gittiğini söyleyebiliriz. Atık ilaçların doğaya bırakılması, çevre için bir felakettir, sadece bizim için değil sorumlu bulunduğunuz gelecek nesiller içinde kabul edilebilir değil, eczanelerden ilaçlar toplanmaya başladı evet ama aslında evlerde tonlarca atık ilaç olduğunu biliyoruz.
W- Atık ilaç yönetimi nasıl olmalıdır ve eczacıların, diğer sağlık profesyonellerinin sorumluluğu nedir?
P.B.- Öncelikle bahsettiğimiz bilinçli ilaç kullanımı noktasında da değindiğimiz hekim, eczacı, sağlık profesyoneli, halk sağlığı birimleri ve toplum olarak sorumluyuz. Dünyada neredeyse en fazla ilaç yazılan ülkeyiz, alışkanlıklarımızı yıkmamız ilgili endikasyona en uygun ilacı, en uygun doz ve sürede kullanmayı ilke haline getirmeliyiz.
W- Atık ilaçların geri kazanımı mümkün müdür?
Bazı belediyeler evlerdeki ilaçları topluyor bu ve benzeri kampanyaları nasıl yorumluyorsunuz?
P.B.- Bunu da bir felaket olarak yorumluyorum. Bulaş gerçekleşmemiş ilaç kutuları belki kontrollerden sonra geri dönüşüme kazandırılabilir ileri ki aşamada ama farmokoloji ve farmasötik teknoloji bilen hiç kimsenin ilacın geri kazanılmasını bu şartlarda desteklemesi söz konusu olamaz. Bahsi geçen kontroller yeterli değil, hangi koşullarda nasıl saklandığını bilemediğimiz bir ilacı başkasına teslim edemeyiz. Bu tabletler için bile geçerli, blisterde olması ilacı her koşulda uygun yapmaz.
W- Ülkemizde bilimsel eczacılığın temellerinin atılmasının üzerinden 180 yıl geçti. “14 Mayıs Eczacılık Günü” ne özel mesajınızı alabilir miyiz?
P.B- Tüm eczacı meslektaşlarımın gününü içten dileklerimle kutluyorum. İlaçla ilgili hiçbir süreçte geride kalmayı kabullenmesinler, mesleğimizin geleceği ile ilgili umutsuzluğa kapılmasınlar.
İlaç yönetiminin birincil sorumlusu bizleriz ve ilerde çok daha iyi yönetilen süreçlerde mesleğimizi icra edeceğimize inancım sonsuz.
W- Sn.Ecz. Pırıl Hn değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür eder, özel gününüzü kalpten kutlarız.