‘’Kolajen Alırken İçeriğine Dikkat Ediyor Muyuz?’’
Uzmanlar 20’li yaşların sonuna doğru kolajen üretiminin azaldığını vurguluyor. İnsan vücudun temel yapıtaşı olan ve en fazla bulunan protein tipi olan kolajen; cilt, saç, tırnağın yanı sıra kemik, kıkırdak, kas, tendon gibi yapıların da içinde bulunan önemli bir maddeyi oluşturuyor. Bu kapsamda cilt ve saç sağlığı için özellikle Tip1 ve Tip 3 kolajen alınması gerektiğini belirten Medikal Estetik Hekimi Dr. Ayşegül Girgin ‘’ 20’li yaşların sonlarından itibaren her yıl vücudumuzdaki kolajen yaklaşık yüzde 1 oranında azalıyor. Bu durum, 50’li yaşlara gelindiğinde vücuttaki kolajenin yaklaşık yarısını kaybettiğimizi gösteriyor. Bu yüzden dışarıdan hem kolajen takviyesi hem de c vitamini, çinko, Koenzim Q10 gibi vücudun kendi kolajenini üretecek maddeleri de almamız gerekiyor’’ diye belirtti.
Son dönemlerde besin takviyesi olarak dışarıdan alınan kolajen desteği, cilt bakımının yanı sıra eklem, kıkırdak ve bağışıklık sistemimiz için de büyük önem taşıyor. İlerleyen yaş, menapoz, hormonal değişimler, fazla şeker tüketimi gibi birçok etken vücutta kolajenin azalmasına sebep oluyor. Bu durumda ise cilt ve vücut sağlığında problemler meydana geliyor. Kolajen kullanımının son zamanlarda cilt ve saç bakımı için tercih edildiğini dile getiren Medikal Estetik Hekimi Dr. Ayşegül Girgin ‘’Kolajen; kıkırdak, kas, tendon gibi yapıların içinde bulunan önemli bir madde. Bu yüzden yaş ilerledikçe vücutta bu proteinin yeterli bulunması için dışarıdan takviye almak, vücut sağlığı için büyük önem taşıyor. Çünkü kolajen eksikliğinde vücut deformasyona uğruyor’’ dedi.
Altın Kolajen Nedir?
Kolajen vücudumuzun temel proteinlerimizin bir tanesini oluştururken, dokuları tutkal gibi bir arada tutarak güçlendirdiğini belirten Dr. Ayşegül Girgin ‘’ Dışarıdan aldığımız takviyenin özelliği çok önemli. Piyasada satılan her kolajen yarar sağlamayabilir. İçeriği iyi ve temiz olan kolajenleri tüketmeliyiz. Bu yüzden vücudumuzda bulunan kolajenin peptit ve aminoasit dizilimine uygun bir kolajen kullanmamız gerekiyor. İyi bir kolajen çok fazla molekül ağırlıklı olmamalı. Deniz mahsullerinden elde edilen kolajen beş kg dalton gibi ağır moleküller içeriyor. Bu da emilimi bozuyor. Bu yüzden ek takviye alırken iki kg gibi düşük moleküllü olan kolajen tercih edilmeli. Molekül oranının düşük olması bağırsakta ve midede ki emilimi kolaylaştırıyor. Aynı zamanda dışardan aldığımız kolajen, vücudun kendi kolajeni üretebilecek ek vitaminleri de içermeli’’ diye belirtti.
Altın Kolajenin Diğerlerinden Farkı Nedir?
Vücudumuzun önemli yapı taşını oluşturan kolajen, temel bağ dokusunu kuvvetlendirirken dışarıdan alınan takviyelerle birlikte hedef dokuyu da onarma özelliği taşıyor. Bu kapsamda altın kolajenin emilimi çok yüksek bir madde olduğunu belirten Dr. Girgin ‘’Aldığımız kolajenin emilip hedef dokuya ulaşması gerekiyor. Piyasada görülen her takviye aynı etkiyi gösteremez. Bağırsaklarda emilimin çok iyi şekilde yapılıp, dokuya ulaşması gerekiyor. Deniz mahsullerinden oluşan kolajenler emilimi bozabiliyor. Cilt ve saç bakımı için Tip 1 ve Tip 3 kolajen kullanılmalı. Ayrıca dışardan aldığımız ek takviye vücudun kendi kolajenini üretecek ek maddeler içermeli. Hayvansal kökenli sığır kolajeni kullanılmalı. İçeriğinde bitkisel ekstreler, c vitamini çinko gibi bazı ek maddeler de bulunmalı’’ dedi.
”Onarım Süreci 1 Ayda Fark Ediliyor”
Altın kolajenin kısa sürede vücutta gözle görülür etki bıraktığının altını çizen Dr. Girgin ‘’Özellikle diğer kolajen gruplarından ayrılan altın kolajen düzenli kullanıldığında farkı 1 ay içerisinde gözle görülür bir şekilde hissedebiliyoruz. Yılda 2 kez 1’ er ay kullanmak bütün bir sene kullanacağımız kolajen kullanımını da karşılıyor. Kolajen takviyesini genellikle 30 yaş ve üstü kadınlar tarafından tercih ediliyor. 30-50 yaş arasında yılda ortalama 2 kür olmak üzere öneriyorum. 60 yaş ve üstü kişilerde ise bu oranı arttırabiliyoruz’’ dedi.