Dünyada her yıl 18milyondan fazla insane kanser tanısı konmaktadır. Bir milyonsekizyüzellibin yeni kolorektal kanser tanısı her yıl dünyada saptanıyor. Tüm kanserlerin %10’unu oluşturuyor.
PROF DR ÖZLEM ER
ACIBADEM MAA ÜNİVERSİTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BİLİM DALI BAŞKANI
ACIBADEM MASLAK HASTANESİ
Kadınlarda ve erkeklerde en çok rastlanan üçüncü kanser türü olan kolorektal kanserlerin erken tanısı mümkün. Vücudumuzda ince bağırsaktan kalın bağırsağa geçiş noktası olan çekumdan rektuma kadar olan bölgede görülen kanserlere “kolorektal kanserler” adı veriliyor. Erken tanı için 50 yaşında herhangi yakınma olmaksızın tarama amacıyla gaitada gizli kan ve kolonoskopi yapılmasını öneriyoruz. Ailede genç yaşta kolon kanseri görülme hikayesi varsa veya kolon kanseri riskini artıran genetic faktörler saptanmışsa riskli bireylerde daha genç yaşlarda tarama programının başlaması öngörülüyor.
Kolorektal kanserlerin nedenlerini gözden geçirecek olursak, öncelikle; kırmızı etin fazla, sebze-meyvenin az tüketilmesi riski artırıyor. Bunun için haftada en fazla iki-üç kez kırmızı et tüketilmesini ve sebze-meyveden zengin beslenmeyi öneriyoruz. Fast food tarzı, liften fakir bir beslenme düzeni, kalın bağırsakta toksin birikmesine yol açabildiğinden kanser gelişimine de zemin hazırlayabiliyor. Sigara, alkol ve obezite gibi etkenlerin yanı sıra genetik geçiş de kolorektal kanserler açısından ciddi risk faktörü oluşturuyor.
Hastalık daha çok karın ağrısı, kansızlık, dışkıda kan görülmesi, ishal ya da kabızlıkla kendini belli eden bağırsak hareketlerinde değişiklik, ilerleyen dönemlerde kilo kaybı ve karaciğerin etkilenmesi durumunda da vücudun sağ üst kadranında ağrı ile karaciğer enzimlerinde değişiklik, bulantı ve kusma gibi belirtiler veriyor.
Kanamalar bazen hemoroide bağlı yakınmalarla karıştırılıyor. Bağırsaklardaki değişiklik tüketilen yemeklere bağlanabiliyor ancak bu belirtilere yönelik birtakım kriterler var. Eğer 40 yaş üzerinde dışkıda kanama ve bağırsak hareketlerinde değişiklik varsa hemen bir doktora başvurmak gerekiyor. 60 yaşından büyük kişilerde ise sadece dışkıda kan görülmesi bile doktora başvurma sebebi olabiliyor. Erkeklerde, hangi yaşta olursa olsun demir eksikliği anemisi varlığında mutlaka mide-bağırsak sistemine yönelik araştırma yapılması gerekiyor.
Bağırsaklardaki polipler kansere dönüşmeden saptanırsa erken tanı konmuş oluyor. Bu nedenle 50 yaşına gelen herkesin kolonoskopi yaptırmasını öneriyoruz. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri’nde (KETEM) gaitada gizli kan testi yapılıyor. Bu başlangıç için yeterli ama kolonoskopi tanıda altın standart. Eğer polip tespit edilirse bunların çıkarılması ve patolojik açıdan incelenmesi gerekiyor. Polipler kansere dönüşme riski taşımıyorsa 10 yılda bir kolonoskopi yapılması yeterli oluyor. Ancak kanser riski taşıyorsa takiplerin daha sık aralıklarda olması önem taşıyor.
Kolonoskopi ve biyopsinin ardından kolorektal kanser tanısı konulan hastaya; cerrahi, radyasyon onkolojisi, tıbbi onkoloji, nükleer tıp ve radyolojinin bir arada çalıştığı, multidisipliner yaklaşımlı bir merkeze başvurmasını öneriyoruz. Çünkü tedavi başarısı, ortak kararla daha da artıyor. Hastalığın evresine ve hastanın durumuna göre hangi yöntemin daha iyi olacağına karar veriliyor. Ana tedavi yöntemi cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve moleküler tedaviler oluyor. Bazı hastalarda tümü, bazılarında da bir ya da ikisinin uygulanması gerekiyor. Dolayısıyla tüm açılardan yaklaşarak hasta için en uygun tedavi kombinasyonunu oluşturmak önem taşıyor. Onkolojinin diğer alanlarında olduğu gibi kişiselleştirilmiş tedavi uygulanıyor. Bu süreçte öncelikle kişinin böbrek, karaciğer ve kalp fonksiyonları değerlendiriliyor. Tümörün RAS ve BRAF genlerine bakılıp, özellikleri saptanarak kanserin tedavisi için en uygun sistem tercih ediliyor. Kemoterapi, moleküler tedavi ve immünoterapinin kombinasyonu kullanılabiliyor. Metastatik hastalıkta MSI,PDL1,TMB özellikleri saptanarak immunoterapi için tümörün uygunluğu belirleniyor.
Erken evre tedavide cerrahi, ardından da altı aylık koruyucu kemoterapi uygulanıyor. İleri evrelerde ise hastalık eğer metastaz yapmışsa tümör özelliklerine göre kemoterapi, moleküler tedavi ve immünoterapi sıralı bir şekilde ya da birlikte kullanılabiliyor. Hasta belli aralıklarla değerlendiriliyor. Gerektiğinde cerrahi, radyoembolizasyon ve kemoembolizasyon gibi lokal yöntemler de tedaviye ekleniyor. Metastatik hastalıkta uzun dönem iyileşme-remisyon multidisipliner tedavi ve kişiye özel yaklaşımla sağlanabilmektedir. Beş yıllık sağkalım verileri hem erken evrede hem ileri evrelerde 2000li yıllarda belirgin olarak yüzgüldürmektedir.
Kolorektal Kanser Riskinizi Azaltmak için ;
– Sebze ve meyveden zengin beslenin.
– Haftada en az üç gün, 45 dakika tempolu yürüyüş ya da buna eşdeğer egzersiz yapın
– Sigara ve alkolden uzak durun.
– Obeziteden kaçının.
– İltihaplı bağırsak hastalıkları kansere yatkınlığı arttırdığı için eğer böyle bir tanınız varsa ve sekiz yılı geçtiyse kolonoskopi taraması yaptırın.
– Aile öykünüzü bilin ve doktorunuzla bu bilgiyi paylaşın, risk grubunda olup olmadığınızın belirlenmesi için çok önemli.
Prof. Dr. Özlem Er
1994’te Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Prof. Dr. Özlem Er, uzmanlık eğitimini 1999’da Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nde, üst uzmanlığını ise 2002’de Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı’nda tamamladı. 2003’te doçent, 2010’da profesör unvanı aldı. 2003-2004 yıllarında Houston MD Anderson Kanser Merkezi’nde çalışmalarda bulundu. 2006-2008 yıllarında Amerika’da AACR – AVON araştırma bursuyla projelerini gerçekleştirdi. 2016-2018 döneminde Türk Tıbbi Onkoloji Derneği yönetim kurulu üyesi olarak çalıştı Acibadem MAA Universitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı başkanı olan Prof. Dr. Özlem Er, Acıbadem Maslak Hastanesi’nde görev yapıyor.