Kıl dönmesi (Pilonidal Sinüs) cilt altında yerleşmiş kıllar ile oluşan, cilt ve cilt altı dokusunun kronik iltahabi bir hastalığıdır. Kıl köklerinin bulunduğu her alanda görülebilen hastalık, sıklıkla kuyruk sokumunda ortaya çıkmakta ve 40 yaş altı erkeklerde, kadınlara oranla üç kat daha sık görülmektedir. . Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sultan Abdulhamid Han E.A.H Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof.Dr. İlker Sücüllü toplumuzuda sıklıkla görülen ve hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen “Kıl Dönmesi” hastalığı ilgili görüşlerini aktarıyor.
Kıl Dönmesi neden olur?
Hastalığın nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, çoğunlukla kabul edilen görüşe göre, cilt altına nüfus eden kılların öncelikle bir kist oluşturması, sonrasında derinin bu kılları yabancı cisim olarak algılayarak kistin enfekte olması ile hastalığın ortaya çıkması süreci söz konusudur.
Uzun süre oturularak yapılan işlerde çalışılmak, dar-sıkı kıyafetler giymek, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı kıllı vücut yapısına sahip olunması, kişisel hijyene özen gösterilmemesi gibi durumlar kıl dönmesinin ortaya çıkması için zemin oluşturmaktadır.
Hastalığın belirtileri nelerdir?
Kıl dönmesi kendini ilk olarak abse ve akıntı olarak belli etmektedir. Hastalar sıklıkla kuyruk sokumunda akıntı, kanama, kaşıntı ve ağrı gibi şikayetlerle hekime müracaat ederler. Ancak hastalık bazen kistin enfekte olması ve kendiliğinden boşalamaması durumunda apse şeklinde de kendini gösterebilir. Akut pilonidal apse olarak da isimlendirilen bu durum da acil drenaj gerektiren cerrahi müdahaleye ihtiyaç vardır.
Kıl Dönmesi en çok hangi bölgelerde görülür?
Kıl dönmesi en çok kuyruk sokumu bölgesinde görülmektedir. Ancak bu sadece bu bölgede görüleceği anlamına da gelmemektedir. Kuyruk sokumu haricinde;
- Göbek bölgesi
- Koltukaltı bölgesi
- Yüz bölgeleri
- Ve bacak bölgelerinde de kıl dönmesi hastalığı görülebilmektedir.
Tedavi edilmeyen kıl dönmesi kronikleşerek ciddi sorunlara yol açabilir…
Kıl dönmesinin tedavisi cerrahidir. Hastalarımızın bize sıklıkla sorduğu sorular “bu nedenle geçirecekleri ameliyattan sonra ağrı olup olmayacağı ve sürekli pansuman ihtiyacının gerekip gerekmediği” şeklindedir. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, güncel cerrahi yaklaşımımızda hastalık ne kadar ilerlemiş olursa olsun eğer şartlar uygunsa ameliyathane ortamı gerektirmeyen, lokal anestezi altında yapılabilen uygulamalar ile pilonidal sinüs tedavi edilebilmektedir. Bu tedavi yöntemleri ile iş gücü kaybı en aza indirilmekte ve hastalarımız hemen ertesi gün işlerine dönebilmektedirler. Kıl dönmesinde uygulanacak tedavi yöntemi ne olursa olsun her zaman tekrarlama olasılığı bulunmaktadır. Tekrarlama riskinin en aza indirmek için hastaya en uygun cerrahi girişim yönteminin belirlenmesi ve titizlikle uygulanması, ameliyat sonrası dönemde de hastaların önerilerimizi dikkatle uygulaması gerekmektedir.
En önemli risk faktörü “Kişisel hijyen”
Kişisel hijyene dikkat etmek hastalığın önlenmesi veya yapılacak tedaviden sonra nüksün engellenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Zeytin yağlı doğal sabunlar ile tahriş edilmeksizin kuyruk sokumunun dökülen kıllardan ve kirden arındırılması, uzun süre oturularak yapılan aktivitelerden uzaklaşılması, kilo verilmesi ve egzersiz yapılması bu önlemler için örnek verilebilir. Ayrıca özellikle cerrahi işlem öncesi ve sonrasında çeşitli epilasyon yöntemleri ile bölgenin kıllardan arındırılması büyük önem taşımaktadır.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sultan Abdulhamid Han E.A.H Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof.Dr. İlker Sücüllü