Bu sıralar süt ve ürünleri medyada çok revaçta. Önüne gelen süt ile ilgili konuşuyor. Konuşmalar daha çok olumsuz yönde. Konuşanlar neredeyse süt ve ürünlerini günah keçisi yapmış durumdalar.
Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Sanırsınız bütün hastalıkların kaynağı süt ve süt ürünleri tüketimi. Kolesterole, kas
erimelerine vs. ye neden oluyormuş. Halbuki, tereyağı da yumurta gibi daha yeni aklandı. Yıllarca tereyağını kötüleyip margarini öve öve bitirememişlerdi. Şimdi “hay Allah yanılmışız” diyorlar.
Gelişmiş ülkeler okul sütü programlarıyla çocuklara süt içme alışkanlığı kazandırırken bu ülkelerden Türkiye için “süt içmeyin” önermeleri geliyor. Ne kadar ironi değil mi?
Sütün ürünlere işlenirken bütün hijyenik tedbirlerin alınması gerekiyor. Bu doğru. Peki alınabilir mi? Pekala alınabilir. Günümüzdeki modern yöntemler ile sütün güvenliğini sağlamak mümkün.
Çarpıtanlar yok mu? Var tabii ki. Örneğin birkaç yıl önce o zamanki adı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olan Tarım ve Orman Bakanlığı hastalıklardan ari işletmelerin sütünün hangi koşullarda pazarlanacağına dair bir yönetmelik çıkarmıştı. Ancak bu yönetmeliğin çeşitli firmalar tarafından delindiği biliniyor.
Bu sütler dışında sokak sütü denilen sütler de kontrolsüz bir şekilde evlere servis ediliyor. Sokak sütü daha doğru bir ifadeyle açıkta satılan sütler insan ve toplum sağlığı açısından en riskli gıda grupları içerisinde yer alıyor.
Çiğ süt içerisinde hayvandan geçen brusella ve tüberküloz mikroorganizmaları bulunabiliyor. Bunları ortadan kaldırabilmek için kapalı düzenlerde ısısal işlemler yapmak gerekiyor.
Bir de özellikle yaz aylarında bazı toplayıcılar ya da mandıralar tarafından ekşimesini önlemek için içerisine kostik katılıyor. Bu da özellikle insanlarda karaciğere zarar veriyor.
Yaz aylarının efsane kimyasallarından biri de eczanelerde oksijenli su olarak satılan hidrojen peroksit. Bu kimyasal sütün kesilmesini önlüyor ve ancak yüksek ısıda ortadan kalkıyor. Süt yüksek derecede ısıtılmamışsa kalıntı bırakıyor ve bunu tüketenlerde çeşitli hastalıklara neden oluyor.
Son zamanların moda hilesi de süt içerisine azotlu gübre atmak. Azotlu gübre, analizlerde azot olarak algılanıyor ve sütün protein miktarı yüksek çıkıyor
Ne yapılmalı? Bunların önlenmesi için evlere pastörize ya da dayanıklı süt dağıtan bir yapı oluşturulmalı, çiğ süt dağıtanlara bu projelerde görev verilmeli.
Çok da güzel olur…