Ana Sayfa Biyoteknoloji Kore Gazileri hatırına kritik biyoteknoloji Türkiye’ye geldi!

Kore Gazileri hatırına kritik biyoteknoloji Türkiye’ye geldi!

Volkan AKI
[email protected]

Geçtiğimiz günlerde gelecek adına Türkiye’nin en stratejik yatırımlarından birinin ilk adımları atıldı. Saya Grup bünyesindeki Pharmactive, Güney Koreli Polus ile biyolojik ilaç geliştirmek ve üretmek üzere global bir yatırım ortaklığına gideceğini açıkladı. ‘İlaç sektörü’ adı altında olduğu için belki yeterince ilgi çekmedi diye düşündüm. Güney Koreli Polus Yönetim Kurulu Başkanı Seung Heon Nam’ın bizzat verdiği bilgileri yazmak istedim. Dünya ilaç sektörünün büyüklüğü bugün otomotiv sektörünü geçmek üzere… Buradaki en büyük büyüme de yüzde 37 ile biyolojik ilaçlardan geliyor. Dünyada bu kritik teknoloji 5 ülke tarafından üretiliyor ve özellikle Batılı üreticiler bu konuda teknolojiyi Türkiye’ye vermek istemezken, Güney Koreli Polus ve Yönetim Kurulu Başkanı Seung Heon Nam bu konuda hiç tereddüt etmemiş. Daha önce Türkiye’ye başka bir şirketin satış yöneticisi olarak geldiğinde Türkleri tanımış, iki de Kore Gazisi ile tanıştığında çok çok etkilenmiş… İşte o duyguyla “Türk insanına benim de bir katkım olmalı” diyerek sadece üretim ve hücre çoğaltma değil, işin en kritik know how’u olan ‘hücre oluşturma’ teknolojisi dahil, üretimden pazara uçtan uca bütün teknolojiyi ortağı Saya ile birlikte kuracağı tesise getirme kararı vermiş. Böylece Türkiye bu kritik ve stratejik teknolojiye sahip İngiltere, ABD, İsviçre, Japonya ve Güney Kore’den sonra 6’ncı ülke konumuna geliyor.

Polus adı aslında, İngilizce’de ‘kutup yıldızı-polar star’ esinlenerek üretilmiş. Kuzeyde parlayan yıldız. Seyyahlara yol bulmalarında yardımcı olan yıldız. Güney Koreli Polus’un Yönetim Kurulu Başkanı Seung Heon Nam “Bizim vizyonumuz dünyada tıbbi eşitlik, tedavide eşitlik ve insanların yararına hizmet etmek… Onlara yol göstermek” diyor. Böylece vizyon ile şirket adı aslında bütünleşiyor. Pharmactive Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Sancak da Nam’ı tarif ederken, “Çok parasal beklentilerle hareket eden bir isim değil” diyor. Temel felsefe belki öyle ama geleceğin en büyük ve en stratejik alanlarından birinden konuşuyoruz. Seung Heon Nam’ın bu konudaki ‘kritik’ saptamalarına dikkat çekmek istiyorum. Bu açıdan bakılınca Türkiye’nin belki bu konuda ilerde yapabileceklerini de hayal etmek mümkün… Polus, Türkiye’nin de bu alandaki yol gösterici ‘kuzey yıldızı’ olacak gibi görünüyor.

Bu yüzden Nam’ın aktardıklarına burada yer vermek istedim. Ama isterseniz önce onu biraz daha yakından tanıyalım: “İş hayatıma LG Life Sience şirketinde başladım. Bütün kariyerim boyunca biyoteknoloji alanında çalıştım. 27 yıldır bu alanda çalışıyorum. 2005 yılında bu alandaki öncü firmalardan Güney Koreli Celltrion firmasına geçtim. 2008 yılında Celltrion’un küresel satış ve pazarlama başkanı oldum. O tarihte Türkiye’de temaslarım oldu hem satış hem de üretim yapmak için… Bu sırada dünyada 30’dan fazla ülkeyi ziyaret ettim.”

Kore Gazilerinden etkilendi

Buradan öyküye devam edeceğim çünkü gerçekten yapılanların bir gün size nasıl döndüğüne iyi bir örnek… Sözü ona verelim: “2013 yılının ortasından itibaren Celltrion’un başkanı oldum. Daha sonra ise Celltrion’dan ayrılarak kendi şirketimi kurdum. Geçen yıl da Saya Grup ile bir ortaklık anlaşması imzaladık. Türk girişimcileri ve Türk yetkilileri ile çok mutlu şekilde çalıştık. Türkiye’yi bir kardeş ülke olarak kabul ediyorum. O yıllarda Türkiye’ye gelip giderken, 2009-2010 yıllarında 2 tane Kore Gazisi ile tanıştım. Ve onlara Korelilerin, Türk insanının Kore’de yaptığı fedakarlığı unutmayacağını söyledim. Biz unutmadık, unutmuyoruz, unutmayacağız. Türk gazilerin, Türk insanının bize yaptığı fedakarlığın bir sonucu olarak, onlara katkıda bulunmak, Türk ilaç endüstrisinin gelişmesine, Türkiye’de biyoteknoloji alanının gelişmesine hizmet etmek için buradayım.”

Teknoloji transferi gerçekleşiyor 

Biraz daha yatırımın önemli noktalarına gelirsek… Seung Heon Nam şöyle aktarıyor: “Biz işimizde iki alana eğiliyoruz… Birincisi global biyobenzer ürünler işimiz. İkincisi de global fason üretim işimiz. Hedef pazarlarımız Kuzey Amerika, Kanada ve Avrupa… Türkiye’de üretim tesisimizi bitirdiğimiz zaman bu üretim tesisi Avrupa’ya ihracat yapıyor olacak. Aynı zamanda Pharmactive üretilen ürünlerin 34 ülkede satış ve pazarlama hakkına sahip olacak. Sözünü ettiğim gibi daha önce bir Türk firmasına teknoloji transferi yapmıştık. Bu teknoloji sadece ürün doldurma teknolojilerini içeriyordu. Şimdi ise ilk defa bir Türk şirketine ilk başlangıç noktasından bitmiş ürüne kadar bütün teknolojinin transferini gerçekleştireceğiz. Bu teknolojide en kritik olan hücre kültürünün geliştirilmesi de var. Türkiye bu tesisle, tüm ‘biyofarmasötik’ endüstrisi için gerekli olan alt yapıya kavuşmuş olacak.”

Hedef pazarlarını büyüklüğü

Hemen burada ben bir parantez açarak, Pharmactive Üretimden Sorumlu CEO’su sektörün deneyimli ismi Levent Selamoğlu’ndan aldığım bilgiyi vereyim: “Bioteknolojik ürünler kimyasal ürünlerden farklı ürünler… Kimyasal ürünler kimyasal sentez yoluyla gerçekleştiriliyor. Biyoteknolojik ürünlerde bir hücre kültüründen başlamanız gerekli. Biyolojik olarak bunu çoğaltmanız gerekli. Bunu çoğaltmak başlı başına bir teknoloji ama esas kritik teknoloji onun öncesinde o hücreyi oluşturmanız da gerekli… Bu da genetik bir çalışmayla oluyor. Bir protein hücresini alıyorsunuz, onun genetiği üzerinde çalışarak onu çoğaltılabilir hale getiriyorsunuz. Bu türden bir teknoloji transferi şu ana kadar Türkiye’de yapılmadı. Bunları oluşturma teknolojisi ilk defa Türkiye’ye gelmiş oluyor.”

Yatırımın önemi böylece daha iyi ortaya çıkıyor sanıyorum.

Potansiyelin büyüklüğü şaşırtıcı

O kadar takip etmemize rağmen pazarın büyüklüğünü ve geleceğini kağıt üzerinde rakamlarla bakınca gerçekten görebiliyorsunuz. Ben burada yine Güney Koreli Polus’un Yönetim Kurulu Başkanı Nam’ın ortaya koyduğu tabloyu aktarıyorum: “Biyobenzer’de şu anda mevcut geliştirmekte olduğumuz ürünlerle birlikte hedeflediğimiz pazarın büyüklüğü 52 milyar dolar. Bu pazardan 2025 yılında 2.8 milyar dolarlık bir pay almayı hedefliyoruz. Üçüncü parti firmalara yapılacak üretimler için hedef pazar 30 milyar dolar. Bundan da 2025 yılında 2.3 milyar dolarlık bir pay almayı hedefliyoruz. Dünyada burada ürün geliştirmenin yanında ciddi bir üretim açığı var. Kurulacak herhangi bir tesiste diğer firmalara üretim yapmak da ciddi bir gelir kalemi… 2025 yılında hedeflediğimiz 2.8 milyar dolarlık pazarın, orijinal biyobenzer ürünler payı yaklaşık 1.8 milyar dolar olacak. Hedefimiz bunların en az yüzde 25’ini de Türkiye’deki ortaklık tarafından üretilmesi.”

İlaç otomotivi geçiyor

İlaç sektörünün özellikle de biyolojik ilaçların yükselişini Güney Koreli Nam şöyle anlatıyor:
“Dünyada ilaç pazarının büyüklüğü 2016 yılında 1 trilyon 150 milyar dolar, bu aşağı yukarı dünyadaki otomotiv pazarı ile aynı büyüklükte… Otomotiv endüstrisinin yüzde 20 altında. İnanıyorum yakın gelecekte ilaç endüstrisi, otomotiv endüstrisinden büyük olacak. Bu toplam pazar içinde biyoteknoloji ürünlerinin payı şu anda 220 milyar dolar. Dünyada yarı iletken yani çip üretim endüstrisinin büyüklüğü ise 320 milyar dolar. 5-7 yıl içinde biyoteknoloji ilaçların pazar büyüklüğü yarı iletken pazarının da üstüne çıkacak. Dünyada kimyasal ürünlerin sayısı 100 bin adet civarı… Biyoteknoloji ürünlerinin sayısı ise 1.000’den az.”

Ürünler kaliteli ve daha ucuz 

Güney Koreli Polus’un Yönetim Kurulu Başkanı Nam, biyobenzer pazarının çok hızlı büyüdüğünü ve farkını şu sözlerle özetliyor: “ABD hükümeti biyobenzer ilaçlar kullanarak kendi ilaç bütçesinde 137 milyar dolarlık bir tasarruf sağlayacağını açıkladı. Dünyada biyobenzer pazarı çok hızlı bir şekilde büyüyor. Orijinal ürünler yüzde 7.7 büyürken, biyobenzer ürünler yüzde 37.7 büyüyor. İlerde biyobenzer ürünler çok daha hızlı da büyüyecek. Biyobenzer ürünlerin başarılı olmasının nedeni kalite ve fiyatı… Kalite standartları ABD ve Avrupa’da birbirinden farklı. Sadece çok uluslu orijinal üreticiler Avrupa ve ABD’de onaylanıyor. Celltrion firması ilk defa Avrupa’da onay aldı… ABD’de aldı… Bu başarıya imza atan ekibin önemli bölümü Polus’a geçmiş durumda. Kalite standartlarını karşılayabiliyorlar. Hintli ya da Çinli firmalar bu kalite standartlarını karşılayamıyor. Fiyata gelince çok uluslu Avrupalı ve Amerikalı firmalar benzer ürünlerde en fazla yüzde 30 düşüğe üretebiliyor. Polus olarak hedefimiz orijinal fiyatından en az yüzde 50 daha ucuza üretmek. Daha da ilerde yüzde 70 fiyata orijinalin altına çekmeyi planlıyoruz. Bu fiyatı Hintli ve Çinli üreticilerle de rekabet edebilecek durumda olacağız üstelik Avrupa ve ABD standartlarını sağlayarak. Bu oranda bir fiyat seviyesine odaklanmak ancak teknoloji ile mümkün. Bu teknoloji de biz çok iyi bildiğimiz için söylüyorum. Sadece Güney Kore’de var başka bir ülkede yok.”