İnsanın ilk güven duygusunun hayatının ilk yıllarında kendisini yetiştiren insanlarla ilişkileriyle geliştiğini ifade eden VM Medical Park Maltepe Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Semiha Tufan, beklenmedik şekilde hayatlarımıza giren ve günlük hayatımızın ritmini değiştiren, koronavirüsün yol açtığı hastalığa yakalanma korkusunun kişilerin güvende olma duygusunu zedeleyerek hayatlarının devamı üzerindeki kontrollerinin kaybolacağı hissini yaşattığını söyledi.
Virüsle ilgili belirsizlik durumunun da kişilerde güven duygusunu zedeleyerek kaygı ve korkuya neden olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Semiha Tufan, “Virüs gibi gözle görülmeyen ve ölümcül olabilen bir tehlike karşısında aşırı kaygı ve korku duymak, insanda belli fizyolojik süreçleri tetikler. Korku ve kaygı hissettiğimizde beynimiz, sinir sistemimiz vasıtasıyla vücudumuza kendini koruması için ‘Savaş’ ya da ‘Kaç’ sinyalleri gönderir. Bu da vücudun bu süreçlere hazırlanması için stres hormonlarının salgılanmasına neden olur. Stres hormonları kalp atışımızı ve nefes alıp verişimizi hızlandırır, kan basıncımızı yükseltir, tetikte olma hali yaratır. Vücudumuzu savaşması ya da kaçması için aktif tutar. Kaygı ve korkunun belli düzeyi bizi hayatta tutmak ve tehlikelere karşı savunmada olmamız için gereklidir. Ancak kaygı ve korku duygusu kontrolden çıktıkça bize zarar vermeye başlar” açıklamasında bulundu.
DURUMU İNKÂR EDENLER OLABİLİR!
Genel olarak toplumdaki insanların koronavirüs ile savaş sürecinde yaşanan ‘belirsizlik duygusuyla’ mücadelede iki farklı yolu tercih edebilenler olabileceğini vurgulayan Uzm. Dr. Semiha Tufan, “Bazılarımız belirsizlik duygusunu en aza indirmek için bir takım tedbirleri ellerinden geldiğince artırma gayreti içine girerken bazı kimseler de belirsizlikle başa çıkamayacakları korkusuna kapılarak bu zorlu sürece teslim olur, ya kendilerini korumaktan vazgeçer ya da durumu inkâr yoluna gidebilirler” dedi.
AŞIRI STRES YİYECEK STOĞUNA YÖNELTİYOR!
İçinde bulunduğumuz salgın sürecinde kaygı ile mücadelede insanı sıkıntıya sokan ya da yanlış olan durumlar hakkında örnekler veren Uzm. Dr. Semiha Tufan, şunları söyledi: “Kaygıyı kontrol etmekte güçlük çeken biri, sürekli ellerini yıkayıp evini silip süpürerek takıntılı bir şekilde temizlik yapabilir ve ya yemek ve ihtiyaç stoğunda aşırıya gidebilir. İyi geleceğini inandığı ilaçları gelişigüzel içmeye kalkışarak ya da gündemle ilgili tüm haberleri takip etmeye uğraşarak olaylar üzerindeki kontrol duygusunu artırmaya gayret edip kaygısını yatıştırmaya çalışabilir. Buradaki tehlike bir süre sonra bu abartılı durumun eziyet verici, stres yaratan ve enerji kaybına yol açan bir süreç haline gelmesidir. Bunun tam tersi bir durum ise, zorlu süreç karşısında kişinin çaresizlik, yetersizlik duyguları ile yapabileceklerini küçümsemesi, alınacak tedbirlerden vazgeçmesi ve çökkün bir duygu duruma girmesidir.”
YAPILACAKLAR LİSTESİ OLUŞTURUN
Zorlu süreçlerle ilgili olarak sosyal bağlarımızı harekete geçirmenin, uzaktan da olsa iletişimi artırmanın, duygularımızı paylaşmanın, gerçeği yadsımamanın, doğru kaynaklardan durumla ilgili yeterince bilgi almanın, yapılabilecekler listesi oluşturup bunları olabildiğince hayatımıza dahil etmenin süreci yönetebilmemiz için etkili bir yöntem olacağını belirten Uzm. Dr. Semiha Tufan, aşağıdaki basit ama etkili tedbirlerin süreci yönetmemizi kolaylaştıracağını söyledi:
1.Yaşam düzeninizi kendinize göre tekrar kurgulayın, en azından bu süreç için yeni bir günlük yol haritası belirleyin.
2.Maruz kaldığınız bilgi kirliliğini azaltın. Güvenilir kaynaklardan yeterince bilgi edinin. Her yazılanı söyleneni sürekli takip etmeye uğraşmak gibi aşırı davranışlar yapmaktan kaçınarak sürecin kendinize bir eziyete dönüşmemesine özen gösterin.
3.Bilim insanlarının söylediği genel kurallara uyun, bunu yaparken tedbiri elden bırakmayın ancak abartıya da kaçmamaya çalışın.
4.Zaman zaman olumsuz duygulara kapılabileceğimizi bilmek önemlidir. Her zaman kontrolü elinde tutmanın mümkün olmadığı gerçeğini kabullenmek için gayret gösterin. Hayatta her şey ile ilgili bir miktar da olsa belirsizlik payı olduğunu kabul etmek gerekir.
5.Hem sosyal bağlarınızı güçlendirmek için uzaktan da olsa insanlarla iletişimde kalın hem de kendinize de zaman ayırarak kişisel alanınızı korumaya gayret edin. İletişimde olmak kadar yalnız kalmak da bir ihtiyaç olabilir. Dinlenmeye ve zihninizi arındırmaya da vakit ayırmaya çalışın.
6.Beslenmenize, uykunuza, yeterince sıvı almanıza özen gösterin. Vücudunuz dinç olsun ki, zihniniz de iyi çalışsın.
7.Mümkün olduğunca içinde bulunduğunuz ana ve yaptığınız eyleme odaklanın. Sürekli bilmediğimiz şeylerle ilgili tahmin yürütmeye çalışmaktansa, enerjinizi size iyi gelen faaliyetlere yöneltin. Bu kişiden kişiye göre değişebilir, kitap da okuyabilir, yeni bir yemeği yapmayı da öğrenebilirsiniz… Yaratıcılığınızı devreye sokmaya gayret edin.
8.Fiziksel olarak sizi aktif kılacak ve bedeninizi rahatlatacak, spor, yoğa, nefes egzersizi gibi teknikleri günde 15 dakika da olsa hayatınızın içine sokmaya çalışın.
9.Zorlu süreçler karşısında, soğukkanlılığı elden geldiğince muhafaza ederek, sosyal kaynaklarımızdan, ailemiz, arkadaşlarımız, yardımlaşma dernekleri, devletin ilgili kurumlarından da destek alarak her iki uçtaki bu duygu halini mümkün olduğunca yatıştırmaya çalışmak iyi gelecektir.
10.Korona salgının yarattığı psikolojik sıkıntılarla başa çıkmaya çalışırken zaman zaman profesyonel bir destek ya da terapi almak gerekebilir. Destek alma ihtiyacı kişinin zayıf, çaresiz ya da beceriksiz olduğunu göstermez, tam tersine esnek bir bakış açısına sahip olmasının bir sonucu olarak çözüm bulmaya yönelik uygun bir yoldur. Bu anlamda içinde bulunduğumuz salgın sürecinde, sadece bu durumla ilgili değil diğer tüm sağlık sorunları için hekimlerle görüntülü görüşme yapabileceğiniz imkânlardan yararlanabilirsiniz.