İlk vakanın ardından altı aydan fazla bir zaman geçmesine rağmen Koronovirüs ile ilgili bilgilerimiz hala netleşmedi. Bir tarafta, gayet açık olan bazı konular, aynı açıklıkta anlaşılabilmiş değil, diğer tarafta tartışmalı konuların taraftarları zıt görüşleri aynen savunmaya devam ediyorlar.
Sosyal izolasyonun araçlarından biri olan sokağa çıkma yasağının, kendimizi ve çevremizi ilanihaye hastalıktan korumak için asla yeterli olmayacağını bilmiyoruz. Hala ülkemizde ilk vakanın görüldüğü 13 Mart’ı takip eden sürede uygulanan hafta sonları sokağa çıkma yasağı yerine, toptan ve sıkıca bir ay süre ile sokağa çıkma yasağı ilan edilse idi, hastalığın yayılmasını ve artmasını kesin bir şekilde durduracakmışız gibi düşünenlerimiz var. Halbuki bu yöntem hastalığın yayılmasını ve bugün ki rakamlara ulaşmasını engelleyemiyor, sadece öteliyor. Yani anlık değerlendirmelerden kurtulup yıllık bir değerlendirme yaparsak farklı yöntemlerin hasta sayısı üzerine önemli bir etkisi olmadığını göreceğiz.
O halde başta sosyal izolasyon olmak üzere bunca tedbir neden? Bu tedbirlerin amacı hastalığın kısa zamanda çok sayıda insana bulaşarak, sağlık altyapımızın karşılamayacağı bir yığılmanın oluşmasını önlemek. Böylece İtalya, İspanya örneğinde gördüğümüz gibi koridorlarda ve sedyelerde yoğun bakım yatağı bekleyen hastalarımız olmadı.
Bir tartışmalı konu da maskelerin işe yarayıp yaramadığı. Virüsün boyutları ve maskelerin hava almamızı sağlayan gözeneklerinin çapını düşündüğümüzde, maskelerin virüsü engellemesi mümkün değil. Ancak virüs damlacık içinde taşındığı için, işte o damlacığın büyüklüğü maskenin gözeneklerinden büyük. Sonuç olarak damlacık içindeki virüs maskeden geçemez.
Diğer taraftan hastalığın bulaşması ve bulaştığı kişiyi hastalandırması bakımından en önemli konu virüs yükü. Yani virüs ile karşılaşan kişinin, bu karşılaşma esnasında, örneğin 100 virüs alması ile 1000 virüs alması arasında bir fark var. Virüsün vücutta hastalık yapabilmesi için çoğalması gerekiyor. Az sayıda virüsün hastalık seviyesine ulaşmak için gereken sürede vücudumuz da hızla kendi tedbirini alıyor ve antikor üretiyor. Az virüs alan bir vücudun kendisini savunmak için yeterli vakti olduğunu söyleyebiliriz. Bu bakımdan, maske virüs yükünü azaltmak bakımından da önemli.
Maskenin açık havada ve sokakta yürüyen bir kişi için bulaştırma ve bulaşma bakımından bir anlam ifade etmediğini de söyleyebiliriz. O halde neden kesintisiz maske? Çünkü tak çıkar işi disiplinize edilemiyor. Biz ya takıyoruz, ya da takmıyoruz. Sürekli maske takarak olayın sıcaklığını, yakıcılığını ve ciddiyetini önemsediğimizi ve önemsenmesi gerektiğini beden dili ile söylemiş oluyoruz.
Maskeden kastım en azından cerrahi maske. Yoksa kumaş ve sünger yapısındaki maskelerde beklenen fayda yok.
Prof Dr. Bülent Topuz
PAÜ Tıp Fakültesi KBB AD